Akıl Defteri: Seküler Dünya Atlası

Künye: Seküler Dünya Atlası, Numan Rakipoğlu, Kurtuba Kitap, 1. Baskı, İstanbul, 2011.

***

Değişmekte olan şey Bilgi’nin ya da Varlık’ın kendisi değil, Bilgi’ye ve Varlık’a bakan insanın kavrama seviyesi ölçüsünde onları dile getiriş şeklidir. (syf. 2)

Hakikat beşer içindir; ama beşeri değildir, beşer üstüdür. (syf. 5)

Geleneksel ekole göre sanat ancak bireyüstü gerçekliği, Skolastik diliyle söylenirse “evrenselleri” yansıttığı kadarıyla sanat kabul edilmiştir. (syf. 8)

Sanatçı ile zanaatçı ayırımı modern döneme özgü olan ve gerçekte tamamıyla yapay olan bir ayrımdır; sanatçı ile zanaatçı aslında aynı şey demektir. Bir dayanak noktası olarak geleneksel sanat insana İlke’yi hatırlatır, güzelin asıl kaynağına sevkeder. (syf. 20)

Bizatihi Güzel’i değil, bireyin kişisel hayalgücünü yansıtan ve bir tür eğlenceye indirgenmiş sanat, insanının kendini gerçekleştirmesi ve İlke ile bütünleşmesine dayanak sunmak bir yana, sadece bir engel teşkil eder. (syf. 21)

Rene Guenon’a göre medeniyeti medeniyet yapan asıl unsur “entelektüel” ögedir. (syf. 23)

Modern dünya, beşeri bir seviyeye indirgenmeyen, tabiatı gereği insan aklını aşan her tür ilkeyi dışlamakta ve son tahlilde prensiplerini Kutsal Doktrin’den alan hiçbir geleneksel unsura yaşam hakkı tanımamaktadır. (syf. 25)

Her nerede Varlık varsa, orada Bilgi vardır. (syf. 34)

Varlık varoluşu kuşatır ve metafiziksel olarak ondan daha fazla bir şeydir; çünkü Varlık varoluşun ilkesidir. (syf. 35)

Bilgiyi sistematize ederek sunmak, onu birtakım zihni kalıplar içerisine hapsetmektir. (syf. 53)

Öznenin nesnesine olan uzaklığı, cehaletin ölçüsünü verir. (syf. 57)

Düşünmesi bakımından insan öznedir ama varolması bakımından insan nesnedir. (syf. 59)

Varlığın varlık olarak ve Bilgi’nin de bilgi olarak iki ayrı veçheye işaret etmediği, bilakis bunların Hakikatin iki farklı veçhesi olduğu ifade edilmiştir. (syf. 65)

Öncelikli olan ‘bilmek’ değildir ‘olmak’tır, gerçekleşmek’tir. (syf. 65)

Frithjof Schuon, dinin bir geleneğe dönüşmesi ya da geleneğin ortaya çıkabilmesi için en az dört neslin geçmesi gerektiğini ifade etmektedir. (syf. 72)

Evrensel insan her şeyin ölçüsüdür. (syf. 81) (İnsan-ı kâmile atfen)

Mutlak dışında hiçbir varlık, kendi varoluş nedenin kendinde taşımaz. (syf. 85)

Ortaçağ dönemi bugünkünden kötü ve karanlıklara gömülü bir dönem değildir, anormal ve dengesiz olan Ortaçağ değildir, bilakis, Modern çağdır… Ortaçağ’daki dengesizlik hiçbir zaman bugünkü kadar, yani modern dönemdeki kadar evrenselleşme imkânı bulamamıştır. (syf. 95)

Rene Guenon’a göre geleneksel ruhtan ilk kopuş, başlangıç ve köken itibariyle sahih olan Tapınak Şövalyeleri Teşkilatı’nın lağvedilmesi ile başlar. (syf. 99)

Rasyonalizm insan aklı uğruna, akılüstü Hakikat’ı, bireycilik birey uğruna bireyüstü Hakikat’ı dışlamaktadır. (syf. 112)

Protestanlığı getirdiği önemli bir yenilik, iyi bilindiği gibi “ana dilde ibadet” düşüncesidir. Bu fikrin oldukça “insani” olduğu ve aynı zamanda belli bir “ulusçuluk” teması taşıdığı aşikârdır. Çünkü bireyüstü olan Vahyin bireye ve topluma göre eğilip bükülebilmesini talep etmektedir. Sanki Vahye göre kendine çekidüzen vermesi gereken birey ve ulus değil, bireye ve ulusa göre kendine çekidüzen vermesi gereken Vahiymiş gibi. (syf. 115)

Geleneksel toplumların ortaya koyduğu kültür, tabiatın varlığına saygılıydı; saygılıydı çünkü saygı canlı bir varlığa duyulur; mekanizm temelinde yükselen bir bilim ve teknoloji anlayışına dayalı bir kültürden böyle bir saygı beklemek mantıki değildir. (syf. 137)

Bilgelik sadece “bilmeye” değil, aynı zamanda bilginin “gerçekleştirilmesine” ve “olmaya” dayanmaktadır; en yüksek İlke’yi bilmek ve O’nunla olmak, O’nunla bilmek. (syf. 197)

 

Aktaran: Serdar Kocabaş

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • abuzer , 09/04/2013

    önce ol’mak lazım evet. sonra ol’mayı bilmek gerek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir