“Ano Yemen’dir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir?”
Yemen dediğimizde aklımıza ilk gelen şey belki de bu türküdür. 1904 yılında Yemen’de yaşanan isyan ve bu isyana bağlı olarak Osmanlı Devletinin isyancılara karşı verdiği kayıplar, Anadolu insanında Yemen’e gidenin dönmeyeceği duygusunu uyandırmıştı. Son dönemde Ortadoğu bölgesinde yaşanan iç isyanlar ve karışıklıkları görünce, geçmişte Osmanlı Devletinin bu bölgedeki varlığının ne denli önemli ve ne denli başarılı olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Yaklaşık olarak beş asır boyunca Osmanlı yönetiminde kalan Yemen, bu isyanlarla zaman içinde Osmanlı Devletinden ayrılmış, bugüne kadar da ya dış kuvvetlerin devamlı manipüle ettiği ya da iç isyanlarla ve yönetim mücadeleleriyle boğuştuğu bir uydu devlet durumuna gelmişti.
İşte 1904 yılında Yemen’de âsi kuvvetlerin başlattığı isyan hareketi, aslında bugün Yemen’de ve Ortadoğu’da yaşanan dramların geçmişteki habercileriydi. Tarihi doğru ve tarafsız okuma zorunluluğu olan münevverler, içinde yaşadıkları toplumu geleceğe karşı uyarma görev ve sorumluluğunu bir kenara bırakınca, halk çölde yolunu kaybeden şaşkın bir bedeviye dönmüştü. İmam Yahya önderliğinde 1904 yılında Osmanlı’ya karşı isyana kalkan Yemen, bu tarihin hemen öncesinde 1882, 1896 ve 1902 yıllarında da isyan hareketlerine girişmiş, devamlı olarak bu bölgede huzursuzluk çıkarıp Osmanlı kuvvetlerini meşgul etmiş ve ordunun yara almasına, askerlerimizin şehit olmasına sebep olmuştu.
Yemen’de özellikle 1904 yılında başlayan isyanla birlikte yaşanan dram ve buna neden olan olumsuzluklar bugün için hâlâ araştırma ve inceleme konusudur. İsyancılar, kendilerini beş asır boyunca koruyan ve hâmilik yapan koca bir cihan devletine, İngilizlerin kışkırtmalarıyla isyan ederek sözde bağımsızlık savaşına girmişlerdi. Bu savaşta da düşmanı yenebilmek için şehri kuşatma altına alma, erzak giriş çıkışını önleme, telgrafla haberleşme imkânlarını sabote etme ve silahlı mücadele gibi yöntemlere başvurarak zafer kazanma yollarını aramışlardı.
2011 yılında Tarihçi Kitabevi tarafından yayımlanan ve Cahit Kayra tarafından hazırlanan ve Hasan Muhiddin Paşa’ya ait olan “Ah O Yemen, 1904 İsyanı” isimli eseri okunduğunda okuyucu, konu hakkında daha detaylı bilgilere ulaşıyor. 1904 yılındaki savaşta Yemen’de San’a şehrine subay olarak gönderilen ve burada görev yapan Hasan Muhiddin Paşanın hazırladığı rapordan oluşan bu kıymetli eser, Yemen’de askerlerimizin nasıl bir durumda savaştıklarını, yönetim ve askeri idare zafiyetinin hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor. Muhiddin Paşa kendisi San’a şehrine ulaştığında oradaki durumu anlatan bir rapor kaleme alır ve bunu ilgililere ulaştırır. İşte bu raporu okuduğunuzda zaman zaman yapılan ihmalleri görecek, bazen ihmalin de ötesinde gaflet hatta ihanet derecesine varan tutumlarla karşılaşacaksınız. Özellikle yaralı bir askerin gözyaşlarıyla üstlerine sitem ederek “Yazık oldu Padişah evlatlarına, bizi yok yere kırdırdınız!”(sayfa 35) dediği satırları okurken meselenin hangi boyutlara ulaştığına hayret edeceksiniz.
Kuşatma altında kalan askerlerin yemek ve su bulamadığı için şehre yakın kaleleri terk etme noktasına gelmesi, açlıktan savaşacak durumda olamamaları ve neticede bunu değerlendiren isyancıların San’a şehrine girerek Osmanlı askerlerini nasıl şehit ettiklerini göreceksiniz. Tüm bu hadiseler yaşanırken, Kumandan Tevfik Paşanın meseleye karşı umarsız kalması, isyanı bastırmakta zorlanması ve yardım istemesi gerekirken, kendi basiretsizliği ortaya çıkar korkusuyla durumu Pay-i tahta haber vererek yardım istemekte geç kalması gibi etkenler meşhur türkümüzdeki acıklı durumu ortaya çıkarmıştı. Belki de kitapta anlatılan en dramatik sahne, düzgün ve tecrübeli aynı zamanda savaşa istekli Osmanlı ordusunun nedensiz olarak San’a şehrinin surlarının arkasına kapatılıp bekletilmesi ve bunun ordunun moralini bozması, netice olarak da bu kuvvetten daha sonra faydalanılamaması gerçeğinin dile getirilmesidir. Bu tespitin yapıldığı satırların hemen ardından yazılanları isterseniz birlikte okuyalım ve böylece San’a şehrinde yaşanan gafletin hangi boyutta olduğunu görelim: “İki kerimesinin birden hamile olması nedeniyle atılacak toplardan korkup çocuk düşürmeleri ihtimali gibi fikirlerle çıkış hareketine engel olduğunu bir gün bana söyledi. Bununla birlikte bu sözü başkalarının dilinden de işittiğimden onların söylediklerine de inandım.” (sayfa 31)
1904 isyanlarında isyancıların başı olan İmam Yahya San’a şehrinin merkezini ele geçirir ve burada birçok Osmanlı askerini de esir alır. Ortaya çıkan faciadan dolayı da Osmanlı Devleti konuyu araştırır ve sorumluları divan-ı harbe vererek cezalandırır. Eserin bizce en önemli bir diğer yanı da, Kolağası olarak bölgeye gönderilen Muhiddin Beyin tuttuğu raporların orijinal Osmanlıca metinlerini kitabın sonuna eklenmesi. Eser dil olarak düzenlenmiş ve anlaşılır bir şekilde günümüz Türkçesine aktarılmış. Ayrıca kitapta yayınlanan raporun, o tarihte yapılan yanlışlıkları açıkça ve hiçbir şey saklamadan gözler önüne sermesi ve çözümlemesi de özel bir önem taşıyor.
Son olarak Muhiddin Paşa’nın raporunu bitirirken yazdığı satırları sizinle paylaşalım: “Açlık birçok facialara neden oldu. Tedbir alınmamış olması, beş bin padişah askerini açlıktan mezara gömdü. Kuyulara çukurlara attırdı. Bunları mürekkeple değil, gözyaşı ile yazıyorum.”
Ah O Yemen 1904 İsyanı
Hasan Muhiddin Paşa
Yayınevi: Tarihçi Kitabevi
Hazırlayan: Cahit Kayra
Sayfa: 168
Liste Fiyatı: 14 TL