Mezar Saati – II
Dört bir yanım ölümle çevrili. Sevdiklerim birer birer görünmez oluyor. Vadesi dolan her dostumla birlikte hatırlarım da ölüyor. Hatırladıklarım ve
Dört bir yanım ölümle çevrili. Sevdiklerim birer birer görünmez oluyor. Vadesi dolan her dostumla birlikte hatırlarım da ölüyor. Hatırladıklarım ve
Yıllar var ki sana mektup yazmadım. On üç koca yıldan bahsediyorum. Çünkü yazdıkça yanlış anlaşıldım, yanlış anlaşıldıkça kendime kızdım. Sen
Her şey o elmanın düşmesiyle başladı… Kadim dostum 3310, Yanlış hatırlamıyorsam, yirmi birinci yüzyılın ilk senesiydi. Tüm gazete, televizyon ve
– Hey Siri! Office Word dosyasını aç! – Tamam ama çok kırıcı konuşma tamam mı? *** Dedeciğim; Esasen sana e-posta
Seni özlüyorum. Kıymetini bilememişim. Sen varken insanlar daha huzurlu, evler daha sıcak, mahalleler daha samimi idi. Babaların ağırbaşlı; annelerin sevgi
Halimden, Sulhi Ceylan’a Uçurulmuş Haber Ailemin yanına avdet edeli on günü aştı. Bir türlü rahat edememiştim İstanbul’da. Aile evindeki odam,
Merhum Üstadıma, “Işığa koşan bir kelebeğin telaşını, geceyi, bir dalga yayarcasına aşan yarasadaki o radarlı yürüyüşü, baharda gülün birden açılışını,
Dostum! İnsana, hafızası kadar ihanet eden başka bir şey var mıdır acaba? Bazen hatırlamak istersin de aradığını muhayyilende bulamazsın. Bazen
Yahyâ, yıllardır tam olarak nihayete ermeyen ve hiçbir zaman da derinleşmeyen bir hüzünle yaşıyor ve o hüznün bir parçasıyla sana
Yahyâ, yapıp ettiğimiz şeylerin anlamına dair bir misalle başlamak istiyorum. Haftada bir buluşup sohbet ettiğimiz bir arkadaşım her defasında mekân
Yahyâ, altı yıl evvel uzun bir yolculuğa çıkmıştım. Yirmi saatlik bir otobüs yolculuğuydu bu ama yorucu bir tarafına hiç denk
seyfullah; gel seninle yazarak konuşalım. yüz yüze konuşmuyorsun. ben de sen kaçtıkça, seni konuşmaya davet ediyorum. bana kalsa bütün sorunlarımız