Oruç

Orucun muazzam şartı binasının ihlâs temeline dayanması ve riya ve heves şaibesiyle karışmamış olmasıdır. Oruç sahibi ihlâs makamında yerleşip kalıcı olmadıkça onu saklayamaz ve hâlini insanların gözünden gizleyemez. Diğeri uzuv ve organlarım ilim ve hâli korumak kaydıyla gözetmeli ve korumalıdır. Karnını ve avret yerini yemeden, içmeden ve cimadan koruduğu gibi gözü haram, mekruh ve boş bakışlardan korumaya riayet etmelidir. Kulağı haram seslerden, gıybet ve boş sözlerden, dil yalan, gıybet, dedikodu, küfür ve kötü sözden, el ve ayağı fasit harekeler ve gayri meşru çabalardan alıkoymalı ve men etmelidir ki orucun faydası olan lezzetleri ve şevkleri terk etmek ve nefsin alışkanlıklarından ve sevdiklerinden ayrılmak muhalefet yolunda geniş ve rahat olması sebebiyle bâtıl olmasın. Yine “Öyle oruçlular vardır ki oruçtan nasipleri açlık ve susuzluktan başkası değildir” hadisi onun hakkında doğru olmasın. Hadiste şöyle buyrulmuştur: “Beş şey orucu iftar (bâtıl) eder. Yalan, dedikodu, gıybet, yalan yere yemin ve şehvetli bakış?” Yine başka bir hadiste şöyle gelmiştir: “Oruç kalkandır. O halde sizden biri oruçlu olduğunda kötü söz söylemesin, cahillik etmesin ve birisi ona kötü söz söylediğinde “ben oruçluyum” desin.” Oruç kulun yanında ilâhî bir emanettir. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Oruç emanettir öyleyse her biriniz emaneti koruyun.” Onu korumak ise zahir ve bâtına riayet etmeden ve uzuvları sakındırmadan olmaz. Zira bazen uzuvlardan birisi ilmin işaretine muhâlif bir tasarrufta bulunarak o emanete ihanet edebilir. “O gözlerin ihanetlerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.”

Diğeri oruçluyken iftarda yiyeceği yemeği düşünmemek, iftar vaktinden önce eline gaypten bir yiyecek geçerse onu iftar için saklamamalı ve o anda ihtiyacı olan birisine vermelidir. Zira malum ve bilinen bir şeyi biriktirmek ve saklamak yakînin zaafından ve Rezzak’ı ithamdan doğar. Bu yüzden “Malum şumdur” demişlerdir. Bir kimsenin gündüz gaypten futuh olan bir yemeği yemesi oruçluyken iftar için malum bir şey hazırlamasından daha iyidir. O halde tevekkül ve malumu terk ile oruç tutarsa nûr üstüne nûr olur.

Diğer şart eğer mütevekkillerden oluşan bir cemâat arasında olursa onların izniyle olmalıdır ki düşünceleri onun iftarıyla meşgul olmasın ve eğer gaypten bir şey açılırsa onun için saklamasınlar meğerki hâli veya bünyesi zayıf olsun.

İftarda helalden yemek şart olup fazla yememelidir. Zira eğer oruçluyken iftar vaktinde diğer zamanlarda birkaç kerede yediği yemeği bir defada yerse orucun faydası olan nefsi kahretmek ve lezzetlerden men etmek imkânsız olacağı gibi buna ilaveten ağırlık ve karanlık fazlalaşır. Nefsi en çok sevilen şey olan yemekten zaruret miktarı dışında engellemenin ve fazla yemesine mani olmanın tesiri söz, uyku ve benzeri diğer hallere de sirayet eder ve bütün söz ve fiillerde zaruret miktarıyla yetinir. Sahura kalkmaya ve onu geciktirmeye ve iftarda acele etmeye çalışmalıdır. Zira hadiste “Sahur yapın zira sahurda bereket vardır’ buyrulmuştur. Yine hadiste “Benim için kulların en hayırlısı iftarda en çok acele edendir” buyrulmuştur. Namazdan önce su veya tadıyla iftar etmelidir. Yemekten sonra sünnet olan namaz, tilavet veya zikirle zaman geçirmektir. Nitekim hadiste: “Yemeği zikirle eritin’ buyrulmuştur Ne zaman bir kimse bu şartların gereğini yerine getirirse onun için orucun faydası hâsıl olur.

Oruç İslâm’ın en büyük rükünlerindendir. Hüküm ve hikmet gereği bütün mükelleflerin Ramazan orucu tutmaları farzdır. Ancak husus ehli ve mutasavvıfların bütün günlerde oruca devam etmesi hâlin lüzumudur, meğerki hâlî bir mani olsun. Ruveym’den şöyle rivayet edilmiştir: “Bir gün Bağdat’ın sokaklarından birinde giderken çok susadım ve bir evin kapışını çalarak su istedim. Küçük bir kız elinde yeni ve soğuk su dolu bir testiyle kapıya geldi. Benim mutasavvıf elbisesinde olduğumu görünce “Sûfî gündüz vakti su içer mi” dedi ve elindeki testiyi kızgınlıkla yere attı ve kırdı. Bu halden çok utandım ve bir daha gündüze vakti bir şey yememeye ahdettim.”

İzzeddîn Kâşânî

Kaynak: Tasavvufun Ana Esasları, İzzeddîn Kâşânî, Çeviri: Hakkı Uygur, Kurtuba Kitap, 1. Baskı, İstanbul, 2010, Sayfa: 334-332.

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Canan Kadıoğlu , 15/06/2017

    Oruç’un hikmeti ve fazileti hakkında çok açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuş çok faydalanma fırsatı buldum sayenizde teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir