İmam Gazzali’den Mektup

On Dokuzuncu Mektup

İmam Ahmed el- Erğiyani’ye

(Hücetülislam’a Muhalif Olan Hâce İmam Zahid Ahmed Erğiyani’ye: Saadet ve Şekavet Yolundan Bahis ve Saadet Yolunun Kaynağı Hakkında Tahzir Muhtevalı Bir Mektup)

Tavsiyelerin hepsinin temeli iki kelimede toplanmıştır. Rasûlullah (s.a.v.) kendisinden tavsiye isteyen kişiye şöyle buyurmuştur: “Rabbim Allah’tır de, sonra da dosdoğru ol!”

Allah’a iman, kendi yokluğunu bilip Allah’ u Teala’nın varlığının kendi zatı üzerine galip gelmesidir. O’nun dışındaki her şeyin yokluk makamında olduğunu ve O’na nispetle her varlığın kusurlu olduğunu fark etmektir. Külliliğin O’nun varlığında olduğunu ve O’nun dışındaki her şeyden iltifatı ne derece kesilirse Hakk’ın varlığının kendisine o derecede müsellem olacağını anlamak gerekir. O’ndan başkasını görmez gönlü de O’ndan başkasına iltifat etmez. “Dosdoğru ol!” emrindeki istikametten kastedilen üçtür:

Kalpte, kalbin ahlâkında ve sıfatlarında ve tavırda doğru olmak gerekir. Tavırda doğruluk; hareket ve sükûnette her şeyi sünnete uygun ölçüde yapmaktır. Ahlakta doğruluk ise; sebep ve amaçların, nefsinin şehvetlerinden değil, dinin işaretlerinden ileri gelmesidir. Tavır ise nefsin emirleriyle hareket eder, oysa onun harekete geçmeden önce iyi ile kötü arasında neticeleri düşünerek tercihte bulunması gerekir. Akıl, yapma isteğinden önce yapılacak şeyin vaktini, değerini, miktarını, niteliğini bilmeli ve yapılacak işteki faydayı ölçmelidir. İş için gerçekleşme emri verildiğinde, artık onu gerekçelendirme, kabiliyeti bu kadarla sınırlıdır.

Şehvetin tabiatında olan ise şudur: İştaha gelir, tahayyülü harekete geçirir ve der ki; bu seferlik yapmasına izin ver, daha sonra engel olursun. Oysa ona şöyle denilmelidir, onun ilacı da budur; bu sefer edepli ol da ve sakinleş. Bir dahaki sefere sana izin vereceğim. Tekrar aynı şeyi yapmak istediğinde yine aynı şekilde davranılmalıdır. Şehvet, bana bu seferlik ve bir defaya mahsus olmak üzere izin ver, dediğinde; o da ona, bir dahaki sefere demelidir.

Fakat kalbin istikameti Allah u Teala’nın zikrinin yapıldığı karargâh olmasındadır. Öyle denetleyici ve gözetleyici olmalıdır ki; onun üzerinden başka hiçbir şey geçmemeli ya da oraya yerleşmemelidir. Geçip gitmesine izin verse bile asla yerleşmesine izin vermemelidir. Kalbin içinde yalnızca zikir olmalıdır, zahirinde başka zaruretler bulunabilir. Ama asla kalbin tamamı Allah’ın zikri dışında bir şeye verilememelidir. Zikir dışındaki şeyler, bir ordu gibi kalbi kuşatmaya gelirse kalp hemen onlara karşı kendini savunmalı ve zikre koyulmalıdır. “Rabbini zikret, gafillerden olma” ayeti de bu manada gelmiştir.

Eğer zikir her halde kalbe galip gelirse şehvetler oraya karargâh kuramayacaklardır. İşlerin tümünde sünnete uygun olarak hareket edilmelidir. Kendisiyle başarı ve kurtuluşa muttali olmanın hasıl olduğu hasenat, iyilik ve güzellikler kefesi doldurmalıdır.

Yaşanılan hayat; tüm afetlerden korunma ve selamete vasıl olma nasibi olur, böylelikle.

Vesselam.

Kaynak: Gazzâlî’nin Mektupları, İnkılâb Yayınevi, Çev: Merve Kelebek, Sayfa: 132-134, İstanbul, 2017.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir