Kalemin tükürdüğünü düşündü. Fazlasıyla asabileşti. Kaşlarını savurdu. Mürekkebe baktı. Basbayağı tükürmüştü işte. Daha nasıl tükürecekti ki? Bunun hesabını sormalıydı. Hangi kâğıda tükürülmeyeceğini öğretmeliydi o sinsi kaleme. O sinsi kalem diyecekti tabiî ki. Böyle bir yaşanmışlıktan sonra bu kalem diyecek hali yoktu ya. O kalem, hatta taa o kalem, hatta ve hatta taa en o kalem.
Hışım kokuyordu artık. Hâlbuki ne kadar papatya başlamıştı güne, ne kadar yosundu saçları. Dili damağına dolaştı. Düşündükçe batıyordu. Derinliğini bilmediği bir denizin dibine doğru hem de. Sonunda su yutma pahasına nefes aldı. Madem tükürmüştü kalem, o da kusacaktı. Anladığı dilden konuşacaktı sonradan yazmayla. Kusmak için tuzlu su yutmak gerektiğini anneannesinden öğrenmişti. Teyze oğlu da gözlerinin önünde kaç sefer tecrübe etmişti bunu. Şimdi hakka’l-yakîn tuzlu su yutma zamanıydı. Lıkır lıkır içti. Deryayı yuttu sanki. Fikir ne yapsın, aklından taşıverdi. Kusmuştu fikrini işte. Oh olsundu taa en o kaleme.
Kâğıdı eline aldı. Mürekkep lekesine baktı. İçi gitti. Kıyamaya kıyamaya yırttı kâğıdı. Ameliyat etti adeta. Neşterle ayırır gibi ayırdı parmaklarıyla lekeyi bembeyaz sayfadan. Sonra eline aldı bâkire kâğıdı. Onu teselli etti. Masumiyetinden bir şey kaybetmediğine ikna edici baktı. Yetmedi dokundu. Yetmedi sevdi. Yetmedi sustu. Nihayet teselli buldu kâğıt. Huzurla çekmecesine kıvrıldı. Taa en o kalemden kurtuldu.
Lekeyi ne yapmalıydı? Yine kusup daha zalimce bir plan mı yapmalıydı? Hayır! Zulmetmeye bile değmezdi. İnanmayacaksınız ama yedi lekeyi. Ağzını şapırdata şapırdata yedi. Ah Fransız şairlerin hamiyeleri görseydi bu hali Eyfel Kulesi’nin çat diye çatlaması işten bile değildi. Neyse ki görmediler. Dikkat edelim de okumayıversinler. Yuttu. Nefes aldı. Kendine geldi. Lekenin yolunu çizmişti. Varacağı yer belliydi. Şimdi sıra taa en o kalemdeydi.
Kalemin kalemini kıracaktı ki araya tüy girdi. Şu tüy! Kalemin büyük büyük dedesi. Ne zaman kalemin başına bir iş gelecek olsa bitiverirdi. Kanadında kalsana be adam! Ama nerdee! İlla uçacak uçacak ve en olmadık yere konacak. Huyu yolunsun. Bir bardak soğuk su aradı. Bulması pek zaman almadı. Dikledi. Yutkundu. Yoluna gitti. Taa en o kalemin arkası sağlamdı.
Mükerrem Mete