Savannah’ta Kükreyen Aslanlar, Cebimde Patlayan Bombalar!

Süleyman Mete, yine metaforlarla yüklü bir hikâyesiyle karşımızda. İnsan neden her sorunun ardından cebini yoklar?

***

Savannah’ta bir aslan, yavruları için bir antilobu pençelerime nasıl düşürürüm diye plan yaparken, güzel olmaya aday bir günde şehrin kalabalığına doğru süzüldüm. Çift şeritli yolda arabalar birbirlerine gözdağı verirken, insanlar kaldırımlarda hız denemesi yapıyordu. Saniyeler adımlara yetişmek için koşuyordu. Bense yavaş adımlarımla zamanın gerisinde kalıyordum.

Zamanın gerisinde kalmış adımlarım dışında, tokluğun güneşinde ezilen midemle, kaldırımları aşındırmaya devam ediyordum. Güzel olmaya aday olan gün, cüzdanımın boşluğunda adaylıktan çekiliyor ve kötü gün zaferini ilan ediyordu. Pahalı restoranlarda yemekler veriliyor, son model arabaların camlarından kaliteli puroların dumanı yükseliyordu gökyüzüne. Her cadde tüketimi, her tüketim bir çılgınlığı promosyon olarak sunuyordu. Birçok insan tüketerek tükeniyor, patronlar ise tükenen insan kalabalığına bakıp sinsice gülümsüyor, göbeklerini kaşıyor, kahvelerini söylüyor, kurmaylarını topluyor ve yeni gökdelen projesini masaya yatırıyordu. Herkes bilir ki ne kadar çok gökdelenin olursa o kadar medenisindir.

Tüm bu gördüklerimin, duyduklarımın, hissettiklerimin ışığında, çayının ucuz, tadının ise paha biçilemez olduğu Manitvar Şehri’nin en iyi çaycısına demir atmayı başardım. Masaya oturduktan bir iki dakika sonra Çaycı Lukaku hiçbir şey sormadan, masama çayımı bıraktı. Gözlerime baktı ve ihtiyacım olan tebessümü fırlattı yüzüme. Çayı kadar sıcak bir adamdı Lukaku. “Teşekkürler Luka” dedim. Kafasını hafifçe öne eğerek teşekkürümü kabul etti ve sabırsız Derba’ya “Tamam Derb! Boşları toplayıp arzu ettiğin çayı getireceğim.” dedi.

Çayların fütursuzca içildiği vakitlerin ortasında, kuzeyli dostum Monrei kıvrak bir hareketle masama oturdu. “Yorgun görünüyorsun Andre. Uyumadın mı?” dedi ve Luka’ya Türk usulü çay talebinde bulundu. Çayımdan bir yudum alıp “Uykumla aram bozuk Monrei” dedim. Bir süre konuşmadık. Tepemizde bulunan serçelerin melankolik şarkılarını dinledik. Çay bardağını tabağa koyup “Söylesene Monrei biz nereye gidiyoruz? Ne düşünüyoruz? Ne istiyoruz? Bu kadar insanın içindeki yerimiz ne?” dedim ve Luka’ya Çin usulü çay talebinde bulundum. Monrei sigarasını yakıp “Kâinat sorularla dolu Andre. Sorularla doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz.” dedi. Bir sigara isteyip “Her sorunun bir cevabı olmalı. Neden her cevap bir soruyu doğuruyor Monrei? Kafam çok karışık.” dedim ve masadan kalkıp yürümeye başladım. Her sorunun ardından cebimi yokluyor, yürümeye devam ediyordum. Uzun süre, sorular ve cebim arasında gel-gitler yaşandı. Anlaşma, anlaşılma bir türlü sağlanamamıştı. 3. Dünya Savaşı ülkeler arasında değil, sorularım ve cebim arasında çıkmıştı. Kanlı bir savaş başlamıştı. Cebim, atılan bombalara karşılık veremiyor ve sessiz çığlıklar atıyordu. Midemin isyanıyla, yenilgiye bir adım daha yaklaşıyordum.

Savaş bütün hızıyla devam ederken, Manitvar Halk Ekmek Fırınının önünde durdum. Camekândaki ekmeklere bir süre baktıktan sonra, elimi yavaşça kaldırıp savaş alanına sokmak için mevzi aldım. Estetik bir hareketle kargaşanın içerisine adım attım. Yavaş ve emin parmak hareketleriyle etrafı yoklamaya başladım. Her parmağım ucunda bir umut taşıyordu. Her boğum biraz mutluluk istiyordu. Çünkü midemden gelen, bitmek bilmeyen bir baskı var ve diğer organlarımda bundan etkilenmeye başlamıştı. Mideme biraz rüşvet vermem gerekiyordu.

Her şey yolun sonunda beni bekleyen mayına basmamla son buldu ve büyük bir sinirle elimi cebimden çıkardım. Hiçbir şey düşünmeden, sormadan, sorgulamadan yoluma devam ettim. Tek yaptığım şey, restoranları, mağazaları kendilerine mabet olarak benimsemiş insanlara nefretle bakmak oldu.

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Niğde Gazozu , 20/05/2013

    fakirlik iyi şeydir. sevdalık daha iyi şeydir. dağa kara yemişe gitmek de fakirlik belirtisi olduğu için ikisi de kol kola girip gözümün önünden geçiş töreni yaparken mızıkalarıyla böyle iş mi olur gersin yerin dibine dediler yazı boyunca.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir