Otopsi

Otopsi odasında boylu boyunca yatıyordu. Üzeri beyaz bir çarşafla kapanmış, kefenden önceki son provasını yapıyordu bu örtüyle. Birazdan içeri doktor girecek birkaç iş arkadaşıyla, eline alacağı keskin aletlerle vücudunu kesmeye başlayacaklar ve nasıl öldüğünü araştıracaklardı. Çünkü biz insanlar, habersiz gidenleri ve nedensiz ölenleri sevmeyiz. Ayrıca merak ederiz nasıl öldüğünü. Sonra cenazeye gelen konu komşu “Nasıl öldü?” diye sorar da bir şey diyemezsek ayıp olur.

Çift taraflı kapılar hafif bir gıcırtıyla açıldı. Doktor içeri girdi, hemen arkasından da bir polis. Doktorun yardımcıları tüm aletleri ve odayı hazırlamış bekliyorlardı. Doktorun açtığı kapı hızla üzerine gelince dirseğine çarptı polisin, umursamadı. Ayaküstü ölü hakkında bilgi vermeye başladı doktora:

Mahalleli aradı bizi doktor bey. Üç gündür ses çıkmamış evden. Koku gelmeye başlamış. Kapıyı kırdık girdik içeri. Yaşlı amca öylece yatıyor içerde. Hemen aldık getirdik. Gerisi sizin işiniz.”

Doktor, polis konuşurken onunla ilgilenmiyormuş gibi ellerini yıkıyor, eldivenlerini giyiyor ve birazdan yapacağı otopsiye hazırlanıyordu. Hafif çatık kaşlıydı, ya da işini ciddiye alıyordu. Belki de bakışlarıyla “Bizden habersiz niye ölürsün be adam, belki bir çaresini bulurduk, boşuna mı okuduk onca sene” diyerek içten içe kızıyordu ölüye.

Örtüyü kaldırdı ve başlamadan önce adamın yüzüne baktı. Kiminin yüzünde nasıl öldüğü belli olurmuş derler. Ne zaman otopsiye başlayacak olsa gelen ölünün yüzüne şöyle bir bakar bu sözün hakikatini anlamaya çalışırdı. Bazen yüzüne bakılmayan insanlar görünce bu sözün gerçekliğine hak veriyordu. Ancak şimdiki ölünün yüzünde normalin dışında bir işaret yoktu.

Polis, doktor beyin muhabbetinden sıkılmış olacak ki, odadan çıktı. Doktor polisin çıkışıyla gıcırdayan kapıya şöyle bir baktı.

İç organlarını açtı ve teker teker incelemeye koyuldu. Genel itibariyle her şeyin normal olduğunu gördü. Akciğer, karaciğer, böbrek vb. tüm organların ölüme sebebiyet verecek hiçbir olumsuzluğunu görmedi.

Genelde bu yaşta ölen kişilerin kalp hastalığının olabileceğini düşünerek kalbe ulaştı. Kalbi eline aldı ve incelemeye koyuldu. Olumsuz bir durum görmedi fakat biraz daha dikkatli bakınca kalbin iç kısmında hafif siyahlıklar gördü. Eline aldığı neşterle siyahlıklara zarar vermeden kalbi ikiye ayırdı. Akan kanı pamukla sildi, kalbin içini temizledi. Siyahlıklar bir anda daha belirgin hale geldi. Yüzündeki ciddi ifade yerini şaşkınlığa bıraktı. Biraz daha yakından bakınca siyahlıklar okunur hale geldi. Bir alışveriş listesi gibi sıralanan satırları okumaya başladı.

Yalnızlık
İlgisizlik
Sevgisizlik
Mutsuzluk
Umutsuzluk
Hasret
Yokluk

Liste uzayıp gidiyordu. Doktor odadaki telefona yöneldi. Telefondan hastanenin sekreterini aradı.

– Otopsiye aldığımız kişinin cenazesini almaya gelen oldu mu?

– Kontrol ediyorum… Hayır doktor bey, kimse talepte bulunmamış.

– Teşekküre ederim.

Telefonu kapattı. Yardımcılarından ölünün vücudunun kapatılıp dikilmesini istedi. Bir hemşire yanına gelip “Ölüm nedenine ne yazalım doktor bey?” diye sordu.

Doktor biraz duraksadı. Başını cevabı tavanda yazılıymış gibi yukarı kaldırdı. Sonra kendi de bunun saçma olduğunu düşündü. Yardımcısına dönerek:

– Eceliyle ölmüş yazın, dedi.

Ömer Can Coşkun

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • hayriye , 15/01/2016

    Hikayeyi anlatanın diline,yüreğine sağlık…

    Savcısız otopsi olmaz ama hikaye o kadar akışkandı ki fark bile ettirmedi.

    • hayriye , 15/01/2016

      EVET

  • Gulfidan , 18/08/2015

    Öykünün anlatı dili çok başarılı. Ancak savcısız otopsi olmaz.

  • rakiyye , 17/08/2015

    Etkileyici bir hikâye. Başımı öne eğip düşündürmedi değil..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir