Kölelik Devrimi

Seyfi, köle ticareti haberini kanıksamış, yüzündeki acımayı andıran hüzün yeni yeni silinmeye başlamıştı ki bir haber sitesinde yarım sütun yayınlanan haberle yeniden dumura uğradı.

Haber yeni bir darbenin ayak sesleriydi. Üstelik bu sefer halk, asker postalları değil, siyasetçilerin, işadamlarının, banka ve medya patronlarının şık ayakkabıları altında ezilecekti.

Siyasî partiler ilk defa bir meselede ittifak etmişlerdi. Patronlarla bir araya gelip, canlı yayında “Kölelik Devrimi”ni resmen ilan ettiler.

Artık sabahları işçiler evden polis tarafından alınacak, koşar adım durağa götürülecek,  otobüs, minibüs, metrobüs, tramvay, metro ya da vapurlara polis nezaretinde tıkıştırılacaktı.

İşyerlerinin önüne iki polis dikilecek ve kimsenin on iki saat boyunca dışarıya çıkmasına izin verilmeyecek. Sokaklarda başıboş gezenler toplanacak ve bir kişinin dahi aylaklık etmesine asla göz yumulmayacaktı.

Maaşlara verilen her zamla birlikte, hükümet yetkilileri de iğneden ipliğe her şeye zam yapacak ve patronların zarara uğramasına mani olacaktı.

Öğrenciler için de durum pek farklı değildi. Devletin belirlediği müfredatın dışına çıkılmayacak, hiç kimsenin becerileri göz önünde bulundurulmayıp herkes tek tip okumaya devam edecek. Hepsi devletin gönüllü bir hizmetkârı, yani bir nevi kölesi olacaktı. Üniversitelerin misyonu eğitim değil, yeni yönetimin ideolojisine uygun insanlar yetiştirmek olacaktı.

Akşamları evde kitap okuması yasaklanacak, insanlar tarihi, edebiyatı dizilerden öğreneceklerdi. Sisteme karşı çıkmayı salık veren kitapları okumaya meyledenler kodese atılacak ve günde 15 saat ücretsiz olarak kamu hizmetinde çalıştırılacak, kimsenin gözünü açmasına müsaade edilmeyecekti.

Seyfi,  haberleri okurken fenalaştı. Otobüste ayakta durmayacağını anlayan yol arkadaşlarından birisi yerini verdi. Koltuğuna yaslandı. Emin olmak için başka haber sitelerine baktı. Neyse ki gerçeği çabucak anladı. Bütün bu yazılanlar huzursuz bir yazarın hezeyanlarını, hafakanlarını kustuğu yeni romanından bir bölümünün tefrikasıydı.

Seyfi, derin bir nefes aldı. Böyle bir dünyada yaşamayı muhayyilesine sığdıramıyordu. Tıklım tıklım otobüste oturabildiğine şükretti. Daha işyerine sekiz durak vardı. Ellerini koynuna alıp uyumaya başladı.

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Özbek , 23/12/2017

    Insan ruhunu yasamla ölüm arasindaki o ince cizgiye getirdikten sonra “ne yaparsan yap” deyip birakiveren baska bir yazi daha.

  • Komşu huuu! , 27/11/2017

    -Ay bu da ne garip yazı di mi kızz!
    -Aynen abla sorma. Bu yazarlar normal değil zaten de bizim adam yine mesaiye kalmış. O saatte servis de yok. Garibim ölüyo metrobüslerde.
    -Aman napıcan kardeş! Ekmek parası işte. Çayın bitmiş dur doldurayım ben.
    -İyi hadi doldur da içelim birer bardak daha. Nasılsa adam da geç gelicek biraz daha laflarız.

    • Kırlangıç kız , 20/12/2017

      Yorum yazanlar da normal olmuyor işte bazen :))

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir