– Bayramınız mübarek olsuuun!
(Bunların dedesi de böyleydi. Hacı Dayı… Bayram sabahında ne hoş geldin eder ne beş gittin der! Dilim dilim baklavaları al aşağı eder. Ezelden beri misafirlik adabını bilmezdi. Göçtü gitti, şanı bayram şekerleriyle yürüdü. En ucuz şekerleri tuttururdu bebelere. Gelinler tatlıları az koysun diye kaş göz ederdi. Tütün kolonyasının ağır kokusu burnumun direğini sızlatır hâlâ. Amma rahmetli pek güzel bayram namazı kıldırırdı. Köyümüzün camisine gelen imam, durmaz giderdi. Bayram sabahı bir bakardık Hacı Dayı cübbeyi giymiş, mihraba geçmiş. Gözlerimiz ışıldardı. Rahmetlinin tekbirleri hatrına, yenir bu bayat çikolatalar. Eyvah, yine tütün kolonyası gelecek. 3, 2, 1. Tut nefesini!)
– Hayırlı bayramlar abi, hoş geldiniiiz!
(Amannn, bunlar da bi’ öğrenemedi. Sabahın köründe bayram gezmesi olmaz kardeşim! Güzelce kahvaltınızı yapın, ailece bayramlaşın. Torun torbanıza el öptürün, harçlık verin. Yaşınıza hürmet eder, her bayram ağırlarız amma… Kahvaltıya da mı buyur edeceğiz şimdi? Yok yok, bi’ şeker kolonyayla savuştururuz. Sabah sabah tatlı mide bozar. Yaşlı başlı adam. Gerçi her yıl ilk mahsulü bizim eve yollar. Hüseyin abinin domateslerinin kokusu bahçe duvarını aşar. Ne hikmetse hayır hasenatı da pek sever. Neyse, bir bardak çay iyidir. Hayır duasını alırız piri faninin. Pek çökmüş bu yıl. Çocukları bakmıyor herhalde. Torunlarına bak hele, şeker kâsesinin içine düştüler. O şekerin kilosu kaça biliyor musunuuuz? Estağfirulah, estağfirulah tövbe. Bayram bayram tut dilini. Nerdeydi şu bizim tütün kolonyası…)
– İyi bayramlar Nermin Hanıım!
(Yüzü sirke satıyor gene. Bayram günü suratının haline bak. Allah kocasına sabır versin. Her sabah şöyle bir surat… Eûzu besmelesiz bakılmaz, tövbe estağfirullah. Hasetlik de kilo yapmış zaar. Her geldiğinde bir beden… Çocuklara da edep erkan öğretmemiş. Elimizi bile öpmüyor. Allah’ıma bin şükür bizden uzak oturuyorlar da bayramdan bayrama görüyoruz. İçeri buyur etsek bukalemun gözleriyle dip köşe inceler kesin. Bayram arası onlardan bir borç aldık. Hemen teftişe geldiler tabii. Gerçi Allah var, ikiletmeden veriverdiler. Allah’ım kimseyi borçta darda bırakmasın. Elbisesi de pek şık. Kesin internetten getirtmiştir. Bu yaşta modadan geri kalmıyor maşallah. Neyse, çay soğumuştur, altını yakıvereyim.)
– Size de iyi bayramlar canııım!
(Şu evin haline bakın. Bayram sabahı her yer her yerde! Daha kahvaltı sofrası bile toplanmamış. Televizyon bangır bangır. Dur bakıyım, siyah-beyaz mı yoksa? Tozdan görünmüyormuş. Danteli de kaymış. Gerçi bunların hayatı kaymış, bi’ dantel çok mu? Kızlarına bak hele. Hoş geldin etmeden odadan odaya zıpladı. Gelinlik yaşa gelmiş, misafirlikten bi’ haber zavallı! Çay tutmayı bilmez, evi süpürmez. Evde kalmış. Hıh! Z kuşağından da ne kuşağı doğacaksa, neuzubillah! İnşallah, ikramla uğraşmazlar. Borç verdik diye yemeye gelmiş gibi olmayalım. Olan var, olmayan var. Helalinden kazanıyorlar. Bu zamanda faize bulaşmayan temiz insan nerede? Oturmadan kalksak mı? Bizimki de oturdu mu hayatta kalkmaz! Konuşur da konuşur. Yine başlarlar eskilerden, konanlar-göçenler, varanlar-kaçanlar…)
– Anneeee! Anneeeğğğğğ! Ağğğğğ! Telefoooon! Telefoon! Telefoon!
(Bu çocuk da hırsız alarmı gibi ötüyor mübarek.)
– Sayın seyirciler! Son dakika gelişmesiyle muhabir Bayram Kurban’a bağlanıyoruz. Sıcak çatışma bölgesinin tam ortasında kalmış durumda. Evet, sayın Bayram, beni duyabiliyor musunuz?
Z. Rumeysa Topal
11.06.2024
1 Yorum