Gri Bulutlu Bisküvi

Uyanır uyanmaz yatağın altına baktım. Sonra güldüm kendime. Her sabah aynı şey, diye kızdım, onlar sana ait değil.

Çay koydum, dolaptan bir paket bisküvi çıkardım. Koca bir paketi tek başıma bitirdim. Annem olsa adam akıllı şeyler yerine bisküvi yediğim için kızardı. Yalan söyledim, annem olsa bana hiç kızmazdı. Annem bisküvilerin değerini bilirdi. Annem, olan ve olmayan her şeyin değerini iyi bilirdi zaten ama bisküvi başka. Çünkü bisküvi olmasa da olur. Olmasa da olur şeylerin değerini, olması gerekenleri de olmayanlar bilir.

Annem büyüttü beni, bunu ondan öğrendim. Tek başına değildi ama yalnızdı. Bütün varlığımla orada olmaya çalışsam da bu yalnızlığı gideremezdim. Yine de ona göz kulak olmaya çalışırdım, bu yüzden ayrılmazdım yanından. O da yetişkinlerin hepsi gibi durumu tam tersi sanır, işe gittiğinde beni de götürürdü. Temizlikçi kadının bacağının dibindeki yavrucağa acıdıklarından olacak, üç beş kuruş harçlık veren çıkardı arada. Olmak zorunda olan şeylerin ilkiydi para, bunu da öğrenmiştim. Kuruşları bir araya getirip anneme verdiğimde yüzü aydınlanıyordu, ekmeğin yanı sıra süt ve hatta bazen bisküvi bile alabiliyorduk o ender günlerde. Akşam annem bisküvinin birazını getirirken “Piknik vakti!” derdi. Olmasa da olur şeyler, olduğunda böyle neşe verir insana. Geçici mutluluğunda payım var gibi gururlanırdım.

Bir keresinde bayram arefesinde gitmiştik işe. Bir teyze bu yüzden olsa gerek tam otuz lira vermişti bana. O kadar sevinmiştim ki bununla kaç paket bisküvi alınacağını hesaplamaya koyulmuştum hemen. Kaç tane piknik, kaç tane neşe. Eve dönerken annemin önü sıra hoplayıp zıplıyordum. Bu sırada gözüm bir vitrine ilişti. Olduğum yerde donakaldım. Hayatımda gördüğüm en güzel ayakkabıyla göz gözeydim. Siyah, sıradan bir kız ayakkabısıydı ama üzerinde grimsi toz bulutları vardı. O zaman galaksi kelimesini bilseydim eminim ona benzetirdim. Altında da fiyatı yazıyordu, tam tamına otuz lira. Anneme döndüm müzedeki bir sanat eserini işaret eder gibi, bu kadar güzel bir şeyi kesinlikle görmeliydi gözleri. Hiçbir şey söylemedi, elimden sıkıca tutarak içeriye soktu. Ayakkabı ayağıma oluyor mu diye baktı, sonra da yine hiçbir şey demeden satın aldı. Bir sürü bisküvi alabileceğimiz parayla! İtiraz etmek istiyordum, istiyordum ama kucağıma bastırdığım ayakkabı poşetini de bırakamıyordum bir türlü. Gri bulutlu ayakkabılarımla gri bulutların üzerinde gibiydim. Annem o gün hiç konuşmadı, yalnızca beni tembihledi, kimseye söylememem için. Yatağımın altına koyacak, uygun bir zamanda çıkaracaktık. Mevzuyu anlayıp hemen ikna oldum. Ekmek, süt ve bisküvi alabileceğimiz parayı ayakkabıya vermiştik ve bu bir suçtu, biz de suç ortakları. Bu asla ortaya çıkmamalıydı. Biz de çıkarmadık.

Çay bardağımı yıkadım, bisküvi paketini de çöpe atmak yerine her zaman yaptığım gibi güzelce katlayıp sakladım. Üçüncü çekmece de ağzına kadar katlanmış paketle dolmuştu. Kaç tane bisküvi alırdık o parayla. Bu yüzden affedilmeyişimizi anlayabiliyorum. Eğer affedilseydik gri bulutlu ayakkabılarımı giyebilirdim. Ama bu büyük bir suçtu, affedilemezdi. Yoksulların lüks istekleri sadece suçtur, başka bir şey değil. Bizim günahımızın faturası da zavallı ayakkabılarıma kesildi ve unutulmak cezasına çarptırıldılar. Biz ayakkabıları nihayet oradan çıkardığımızda artık ayaklarım için küçücük kalmışlardı. Benim güzeller güzeli gri bulutlu ayakkabılarım ne benim oldular ne de güzel günlerde giyildiler… Bir sürü bisküvi ederlerdi çünkü.

Uyumadan önce yatağın altına baktım. Sonra kızdım kendime. Her gece aynı şey, diye güldüm. Gri bulutlara sahip olabileceğini mi sandın.

Betül Erol

DİĞER YAZILAR

8 Yorum

  • Salih , 18/01/2022

    Bir Peyami Safa hikayesi okur gibi oldum. Aktı gitti.

  • Taklitten taklide , 16/01/2022

    memleketin ahvâlinden sorduklarında sana
    bağrında duran incirlik hançerinden bahset
    ya söküp atacaksın
    ya batıracaksın kalbine kadar. (Raşit Ulaş)

  • a.... , 15/01/2022

    Bir şeyler üzdü beni hikâyeyi okurken. Resmedilen aileye üzüldüm. Küçük kıza ve annesine üzüldüm. Öyle bir aile olabilmesine üzüldüm. İnsanların muhtaç kalmasına, insanları muhtaç bırakan sistemler olmasına üzüldüm. Bunları göre göre yaşanmasına ve zamanla görmezden gelinmesine üzüldüm. Böyle aileler için ne yapılabileceğini dert edenler var mı diyip cevap bile beklemeden başka basit dünyalık hallerle dalan kendime üzüldüm. Daha ötesine beceremeyen irademe üzüldüm. Ama bu hikâyeye sevindim. Bir nida olacağı umudu içimde sevinç oldu. O küçük kızı tatlı gülümsemesi ile düşündüm ve gülümsedim.

  • Devlet bahçeli , 15/01/2022

    Biraz gözlerim dolmuş olabilir

  • İhsan , 13/01/2022

    Bisküvi yerken düşüneceğim bir hikâye okudum. Gönlümüze dokundunuz, var olasınız.

  • Ilgın , 13/01/2022

    Kaleminize sağlık. İnsanın kalbine dokunan bir yazı olmuş.

  • Kübra , 13/01/2022

    Bisküviler belki de ayakkabıya verdiler sıralarını, kim bilir?

  • Okur , 13/01/2022

    Yeni bir isim. Kaleminize sağlık, hayırlı olsun:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir