Sayın Yalçın Armağan, “İmkânsız Özerklik”ismiyle İletişim Yayınlarından neşredilmiş olan kitabınızı okumuş bulunuyorum. Kitabınızın, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde 2007 yılında sunduğunuz doktora tezinizin yeniden düzenlenmiş hâli olduğunu belirtiyorsunuz. İlk baskısı 2011 yılında gerçekleşen kitabınızın (bendeki 3. baskı, 2014) bazı eksiklerle ve hatalarla malul olması sebebiyle bu açık mektubu kaleme alıyorum. Ben iyi niyetli bir çağrıda bulunmak ve Türk şiiriyle alakalı bir endişemi dile getirmek istiyorum. Dikkate almanızı umut ederim.
Kitabınızı okumayanlar için, temel argümanlarınızı ve konuyu nasıl ele aldığınızı özetlemenin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bu indirgemeci bir tutum olur. Her özet eksiktir. Başka bir ifadeyle, hiçbir özet mükemmel değildir. Kitabınızı genel itibarıyla istifade edilebilir bir kaynak olarak gördüğüm için yeni okurlar edinmenizi engellemek gibi bir gaye taşımıyorum. Dolayısıyla Türk şiiri ile alakadar olan kişilere kitabınızı okumalarını tavsiye edebilirim.
Evvelen, eksiklik olarak gördüğüm hususu açıklayayım. Kitabınızın “modernizmi tanımla(ma)mak” başlıklı bölümünde, modernizmi sathî bir şekilde ele alarak kolaya kaçtığınızı fark ettim. Kitabın ilgili bölümünde şöyle yazmışsınız:
“Batı’da belirlenmiş bir modernizm tanımına bağlı kalmak, Batıdışı toplumların kültürünü anlamakta işlevsiz olabilir. Hatta böyle bir yaklaşımın beraberinde pek çok açmazı getirmesi muhtemeldir. Bu nedenle, Batı’da modernizmin nasıl tartışıldığını aktarma amacım, Batılı entelektüellerin aklını kullanarak bir modernizm tanımı devşirmek değil, kavramı sınırlı biçimde tanımlamaktan kaçınmanın gerekçesini gösterebilmektir.” (s. 28, vurgu bana ait)
Batı’da belirlenmiş bir modernizm tanımına bağlı kalmanın yanlışlığına işaret etmekle birlikte, kitap boyunca “Batıdışı”nda belirlenmiş bir modernizm tanımından da bahsetmiyorsunuz. Ayrıca ”Batıdışı toplumlar” tabirini de sakıncalı bulduğumu belirtmek isterim. Bu, Batı’yı merkezde konumlandırıp bizi çevrede bırakmak olur. Böyle hatalı bir yaklaşımla kendimize ilişkin sağlıklı değerlendirmeler yapabilmemiz mümkün müdür? İlaveten, bir kavramı sınırlı biçimde tanımlamaktan kaçınmak, kanaatimce kolaya kaçmaktan başka bir şey değildir. Zira “efradını cami ağyarını mani” yapmadan, yani sınırlarını belirlemeden bir kavramı tanımlamak zaten eksik ve yanlış bir yöntemdir. Anladığım kadarıyla aşağıdaki satırlar bu eksikliğin gerekçesi olarak sıralanıyor:
“Modernizmi belli bir sanatsal özellik ya da belli bir (toplumsal) olgu açısından tanımlamaya kalkmak beraberinde pek çok sorunu getirecektir. Ancak bugüne kadar yapılan çalışmalarda da genelde bu iki yol kullanılmış, modernizm bu tanım bolluğu içinden kavranmaya çalışılmamıştır. Oysa bu ‘indirgemeci’ tanımlama hevesi -yapıtı bir kavramla okumayı deneme ya da yorumun çoğul olması- modernizmin bir niteliği olarak karşımıza çıkar.” (s. 30)
Doğru fakat eksik bir tespit. Modernizm, sanatsal veya sosyolojik bir kavram değildir evet, teolojik bir kavramdır. Bu konu hakkında Bedri Gencer’in İslam’da Modernleşme (3. Baskı, s. 54-60) kitabından faydalanabilirsiniz. Kitapta modernizm, modernleşme, modernite gibi kavramların bütünlüklü bir bakış açısıyla ele alındığını ve kavramlar arasındaki nüans farklarına işaret edildiğini göreceksiniz.
Saniyen, kasıtlı olmadığına inanmak istediğim hatalı bir tercihinize dikkati çekmek istiyorum. Kitabınızın kapağında alt başlık olarak “Türk Şiirinde Modernizm” ibaresi yer almasına rağmen, kitabın içinde bir tek yerde dahi “Türk Şiiri” demeyip “Türkçe Şiir” tabirini kullanmanızın sebebi nedir? Niçin böyle bir hatalı tercihte diretiyorsunuz? Gerçi sorduğuma bakmayın, benim nezdimde bunun makul hiçbir izahı yok. Soruyu şöyle değiştireyim: Türkçe şiir dediğiniz şeyin karşılığı tam olarak nedir? Mesela şu anda Pablo Neruda’nın Hilmi Yavuz tarafından mükemmel bir Türkçeyle tercüme edilmiş bir şiir kitabı var elimde. Bu kitaptaki şiirlerin Türkçe olmadığını kimse iddia edemez fakat bu şiirleri hiç kimse Türk şiirine dâhil de edemez. Yoksa yanılıyor muyum? Aksi bir tutum şiiri yalnızca dile indirgemek olur ki bunun yanlış olduğunu kabul etmek aklın bir gereğidir diye düşünüyorum.
Türk şiiri tabiri bir isim tamlamasıdır. Bu tamlama ile tarih, kültür, sanat gibi mefhumları bir millete nispet etmek mümkündür. Millete, yani özneye, insana, insanlara… Türk tarihi, Türk kültürü, Türk sanatı gibi. Türkçe şiir tabiri ise bir sıfat tamlaması. Şiirin dilini vasfediyor yalnızca. Ortada bir sıfat var fakat özne yok. Türkçe tarih, Türkçe sanat gibi terkipler kullanılamaz. Üstelik dünyanın hiçbir yerinde böyle bir abuklukla karşılaşmıyoruz. Fransız şiiri, İngiliz dili ve edebiyatı, Alman felsefesi gibi tabirler var. Doğrusu da budur. Türk kelimesi size yalnızca ırkı çağrıştırıyorsa zihniniz modern kabullerle malul olmuş demektir. Bugün milletinin adından imtina eden, yarın dilinin ve ülkesinin adından da imtina eder. Hâsıl-ı kelam Türkün olmadığı bir yerde ne Türkçe kalır ne de Türkiye. Bunu idrak etmeniz ve hatanızdan dönmeniz çağrısında bulunuyorum: Kitabınızın muhtevasını, kapağındaki “Türk Şiirinde Modernizm” ibaresine uygun bir şekilde yeniden düzenlemenizi bekliyorum.
Selamlar.
Not: Son zamanlarda bazı akademisyenler tarafından Türkçe şiir/edebiyat, Türkiye şiiri/edebiyatı gibi uyduruk tabirlerin tedavüle sokulmaya çalışıldığını müşahede etmekteyim. Bu açık mektup vesilesiyle aklı başında insanlara agâh olmalarını ve bu tür abukluklara fırsat tanımamalarını salık veririm.
Feyyaz Kandemir
2 Yorum