* Kişinin kendi gerçekliğinden imtina etmesi, durmadan arzuladığı öteki benliğe kaçıştır. Öteki, omurgasız yığınların evvela ayrıştırılıp sonra ısıl işlemden geçerek katı atık merkezlerinde birleştirildiği, kapitalizmin ikna odalarında idealize edilmiş rafine benliktir. Bireysellikten kümülatif yığınlara ikame edilen rafine benlik, kaçışa toplumsal bir ivme, sosyolojik bir mana kazandırır. Bu zaviyeden bakınca kaçış, tam manasıyla kültürü doğurur. Makyaj kültürünü!
* Makyaj kelimesinin etimolojisine baktığımızda Fransızca “maquillage” kelimesinin; boya ve güzellik malzemeleriyle görüntüyü değiştirme manasında kullanıldığını görürüz. Maquiller fiili -age ekiyle türetilmiş olup İngilizce’de “make-up” fiili ile birleşmektedir. Sözü geçen fiil yüzyılın başında Türkçe lügatlere bir sıfat olarak ikame edilmiş olup esasen “yapmacık” manasında kullanılmaktadır. Anladınız onu!
* Dünyada kozmetik sektörünün büyüklüğünün 2023 yılı sonunda 750 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türk kozmetik sektörü ise 162 ülkeye ihracat yapan ve dış ticaret fazlası veren bir sektör. Bu ülkelerin başında Irak, ABD, Rusya ve İran yer alıyor. Irak, 150,3 milyon dolarla ilk sırada yer alırken, ikinci sırada 105,1 milyon dolarla ABD, üçüncü sırada ise 82,2 milyon dolarla Rusya var.
* Toplum nezdinde makyaj, kadınların ve kadınsı erkeklerin bir takım boyaları ve kimyasal maddeleri vücutlarına sürerek daha genç ve diri görünmelerini sağlayan post-modern bir araç olarak algılanmaktadır. Oysa makyaj, mücessem manasıyla razı olunmayan bir ruh durumundan sürreal bir imgeleme, arzulanan bir ruh durumuna kaçışın nesnesidir.
* Genelde yüzdeki kusurları kapatmak, güzel yanları ortaya çıkarmak, değişiklik oluşturmak, bakımlı ve güzel görünmek için yapılan makyaj; kişinin kendinden yani yaratılışından rahatsız olduğunun ve böylece Allah’tan razı olmadığının ilanıdır.
* Gözüne rimel sürmeyip sürme çekmekle övünen, aynadaki en güzel halini yakalamadan evden çıkamayan, karanlık gecede karıncanın ayak seslerine kulak kabartan, elmacık kemiklerini vitrinlerde unutan, yalanın, ucbun, riyanın adını nezaket koyan, her gün yeni bir takva libası giyinip sıkılınca yenisini diktiren insan yalancıdır, unutkandır, nankördür!
* Karşı cins tarafından fark edilmek isteyerek ya da medya tarafından güzel görünmelisin telkinlerine boyun eğerek makyaj yapan kişiler aslında kendini vitrin ürünü haline getirmektedir. Akılsız, ruhsuz ve cansız bir vitrin ürünü! Bu yüzden makyaj yapmak, başkalarının beğenileri için yaşamak, halktan ilgi ve iltifat dilenmek ve kişiliksizleşmek demektir.
* Makyaj yapmak, kişinin kendiyle barışmadığının, kendini olduğu gibi kabul edemediğinin göstergesidir. Yani makyaj yapmak gerçeğin abartılarak gösterilme ameliyesidir ki sadece bir avuntu ve yapmacıklığa işaret eder.
* Başkaları ya da kendi için makyaj yapmak, hayata bir anlam verememenin göstergesidir. Ölüp toprak olacak bedeni günlük makyajlarla güzel göstermeye çalışmak en hafif tabirle insanın en değerli hazinesi olan vaktini boşa harcamasıdır. Vaktin boşa harcanması insanın boşa harcanmasıdır.
* Batılı müsteşriklerin gelenek ve medeniyet tacirlerine yutturduğu en büyük zokalardan biri de güzellik dezenformasyonudur. Parisli edipler Esmeralda’nın ne kadar güzel olduğunu cümle âleme göstermek için Notre Dame’ın kamburunu çıkardılar. Bu bakımdan Aşık Mecnun’u keşhane salatalarına meze eden Leyla’nın da Notre Dame’ın kamburu gibi çirkin olduğu yazıldı. Neymiş efendim? Leyla’nın ne kadar güzel olduğunu görmek için Mecnun’un gözü lazımmış. Hep tıraş!
Gerçekte Leyla natural bir postüre sahipti, yemeği yenir suyu içilirdi, güçlüydü, kuvvetliydi, adama el ense çekse adem elmasını çatlatırdı, Leyla doğuştan sürmeliydi, Leyla sıfır bedendi. Leyla çok güzeldi! Makyaj yapmak Leyla’ya muhalefet etmektir!
* Ben sadece evde makyaj yapıyorum vb. cümleleri de duyar gibiyiz. Sizin de bir farkınız yok merak etmeyin. Yukarıdaki eleştirilerin hepsine dâhilsiniz. Kaçamazsınız!
* İşbu metnin akabinde helal dairenin keyfiyetine dair gelenekten örneklerle desteklenip ulemanın cevazlarıyla cilalanmış saldırı oklarının sesleri şimdiden kulağımızda çınlamaya başladı. Aman incilerimiz dökülür, aman bir kez olsun kalbimize danışmayalım. Nefes: Vatan Sağolsun filminin o meşhur repliğinde geçtiği gibi, sonsuza kadar yaşama isteğimizi hep diri tutalım:
“Bir ıslık gibi kulağınızı tırmalayan kurşunun sesini duyduysanız hala hayattasınız demektir.”
* L’Oreal Paris dünyanın en meşhur kozmetik markasıdır. Bilahare Paris Sendromu olarak bilinen nevrotik durum şöyle tanımlanmaktadır: Paris’e tatile ya da gezmeye giden turistlerin, Paris’in bekledikleri gibi olmadığını görünce yaşadıkları hayal kırıklığı hissine verilen addır. Ölünce geçer.
Edebifikir
27 Yorum