Nöbetçi Kitapçı İstiyoruz!

 
                                                                            Muharrem Çınar’a

Biz kitap okuyan bir kavimiz. Kendimizi öyle lanse ettirerek işin içinden sıyrılıyoruz manasında basit, kıvrımlı, usturuplu şeyler söylemek derdinde değiliz. Dünyayla alacaklıyız, karşımızda olabildiğince dolu, kestirebildiğimiz derecede düşünce var. İnsan kendini var olma sesini evrene duyurabildiği derecede bizim için ölçülüdür. Bizim için ölçülü olmanın anlamı evvela budur.

Kitap okumanın zamanı olmaz. İnsan her zaman ve her mekânda kitap okuyabilir. Kitabın neyi kimi, nasılı, nereyi, niçini anlattığı bizim için önemli konulardır. Kitaplar bizler için önemli bir hazinedir. Kitaplarla yatar, kitaplarla kalkarız. Elimizde yeni bir okuyacak kitap yoksa o zaman bu bizim için hastalık belirtisidir. Nefesimiz daralır, canımız sıkılır, etrafın sesini katık edeceğimiz bir kitabın olmaması bize etrafın sesine tahammülü zor durumlarda bırakır. Yolculuk kitapla güzeldir. Kitabın sayfalarına konuk ederiz pencere kenarı koltuğumuzda hayatı. Hayat bize kitap sayfalarından daha bir anlamı gelir. Daha bir severiz yaşanılan anı. Okumadığımız gün azabımızın artacağından acayip derecede korkarız. Bacon’un dediği gibi “bilgi azaptır” var ya o da zaten bizi acayip derecede ıstıraplandırır.  Ama bilmeden çekilecek ıstırap kuru bir ıstırapken bilerek ıstırap çekmek bize daha afili gelir. Bu yüzden varsın bilerek çekilen ıstırabın adı okumak olsun.

Yekta Kopan diyor ya “Kitaplardan başka nefes alacağım balkon kalmadı gerçeklikler şehrinde” gerçekten öyle. Geceler bizim kitap merakımızı yenmek için yaptığımız okumalarla değil, merakı kurban edip okumanın anlamına yeni anlamlar kattığımız zamanlardır. Bu zamanlarda kitap üstüne kitap yakarız zihnimize. Her yaktığımız kitap zihnimizde sanki paratoner etkisi yapar da şimşekli bir aydınlık olur, yeni bir aydınlığı selamlarız. Kitaplar en çok gecenin sessizliğine katık edilir. Biz de bunu yaşayarak istifade ederiz.

Kitap dayanmaz gecelere. Kitap kitabı takip eder, okuyacağımız kitap kalmadığında ansiklopedilere saldırırız. Açlığımızı onlarla gidermeye çalışırız ama fayda etmez. Bu yüzden süratle kitap arama derdine düşeriz. Aldığımız kitapları inceleriz. Okunmamışları bulmaya çalışırız. Kimi yarım kalmıştır, kimi az bir sayfa kalmıştır, kimi kapağı daha açılmamıştır. Bu son söylediğim en iyimser söyleyiş olur bizim için.

Ya okunmadık kitap kalmamışsa yanımızda. Ya böyle bir durumla karşılaşırsak… Bunu söylemek, düşünmek, hissetmek bile çok acı. Ama yine de bu korkuyu yaşamamak adına önlemimizi almak istiyoruz. Nöbetçi kitapçıdiyoruz.

Hemen hemen her mesleğin bir nöbetçisi var. Nöbetçi doktor, nöbetçi eczane, nöbetçi taksi, nöbetçi çorbacı, nöbetçi bakkal, nöbetçi berber, nöbetçiler. Neden nöbetçi kitapçı yok kardeşim? Bu duruma acil bir çözüm istiyoruz. Bu toplumsal bir meseledir. Nöbetçi kitapçının olması damarları alınmış bir toplumdur. Bu söz çok iddialı olsa da durum bu. Okuma oranlarının düşüklüğünden dem vuruyoruz ama bir nöbetçi kitapçı bile açmıyoruz. Bu olacak iş mi?

Kitapçılar ve yayıncılar birliğinin bu duruma el atmasını ısrarla istiyor. Edebifikir olarak insanların kitapsızlık krizine düşmemesi için bu öneriyi sunuyoruz.

Yazan: Bilal Can

Onaylanan: Edebifikir İhtiyar Heyeti

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir