Eskiler şöyle der: Müsademe-i efkârdan bârika-yı hakıykat doğar. Yani, fikirlerin çarpışmasından hakikat parıltıları doğar. Biz, Edebifikir’i, fikirlerin çarpışmasından doğacak hakikat parıltılarıyla aydınlanan bir söz meydanına dönüştürmek istiyoruz. Edebifikir’de bizim “Bohemyalılar” olarak isimlendirdiğimiz bir zümre var. Edebifikir’in arzu ettiğimiz seviyeye çıkabilmesi önündeki en büyük engel işbu Bohemyalılar’dır. Bu yüzden biz -henüz kendimize bir isim takmış değiliz, bu konuda Bohemyalılar’ın bize yakıştıracağı herhangi bir ismi kabul yahut red hakkımız saklıdır- Bohemyalılar’a karşı bir taarruz başlatmanın kaçınılmaz olduğuna kanaat getirdik.
Evvela Bohemyalılık nedir sorusuna birkaç cevap verip okurlarımızı biraz aydınlatalım ve sonra Bohemyalı olarak tavsif ettiğimiz zümreye geçelim.
Bohemyalılık Nedir?
# Mesâil-i millete ve cemiyete karşı lâkayd olmaktır.
# Kimlik bilincini hafife almaktır.
# Muhayyel kişilere mektup yazmaktır.
# Üstad Muharrem Cezbe’yi hiç mi hiç anlamamaktır.
# Fikir münazaralarında sık sık yaftalama yoluna başvurmaktır.
# Fikirleri değil isimleri konuşmaktır. Bu bağlamda falancaya düşman olmakla filancanın tarafgiri olmak arasında hiçbir fark yoktur.
# Celâl Kuru ile Bahadır Dadak’ın mesajlaşmasıdır. Bu ikilinin birbirine mesaj atması yasaklanmalı, yasağı ihlal etmeleri durumunda ise parmak uçları dağlanmalıdır. Ayıp denen bir şey var.
Ve Bohemyalılar
# Sulhi Ceylan’ın yazılarında yerli yersiz kullandığı üç nokta işareti bid’attır ve teslisi çağrıştırmaktadır. Sulhi Ceylan’ı, ilmin bir nokta olduğu hakikatini tefekkür etmeye davet ediyoruz.
# Can sıkıntısı da bid’attır. Ahmet Hâşim melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz diyerek bizi böyle bir bid’at ile tanıştırmıştır. Tarihin şahadetiyle söyleyebiliriz ki, Türk Milleti mücahedeyi anlamayan nesillere âşinâ değildir. Dolayısıyla Bahadır Dadak ve can sıkıntısına felsefî anlamlar yüklemeye çalışan Sulhi Ceylan tez vakitte tövbe istiğfar edip akıllarını bulandırdıkları bütün Edebifikir okurlarından helallik istemelidirler.
# Bahadır Dadak, çeşitli sohbet meclislerinde Cahit Zarifoğlu’nun “romantik” bir şair/yazar olduğunu ve “acı”yı romantize ettiğini iddia etmiştir. Aklımıza hemen “Babalar ve Oğullar” adlı romanda, önüne geleni romantik olmakla itham eden Bazarov karakteri geldi. Acaba Bahadır, Bazarov’un akıbetinden ibret alsaydı yine böyle bir iddiada bulunur muydu? Bizce Zarifoğlu bir romantik değildir, bilakis başkaları tarafından “romantize” edilmektedir. Onu romantize edenlerden biri de Sulhi Ceylan’dır. Mademki müddei, iddiasını ispat etmekle mükelleftir, o zaman hodri meydan diyoruz: Eğer Bahadır, Zarifoğlu’nun romantik olduğunu ispatlayabilirse, biz de başkaları tarafından nasıl romantize edildiğini ispatlayacağımızı ilân ediyoruz.
# Tabiî, hakkını teslim etmemiz gerekir: Bahadır Dadak Edebifikir’in en etkin yazarlarından birisi; hem yazar hem çizer hem de yorumcu olarak siteye katkı sağlamakta. Fakat bu kadar katkı mukabilinde herhangi bir telif almadığını biliyoruz. Tam da bu yüzden Bahadır kötü bir emsal teşkil etmektedir; onun yüzünden biz de telif isteyemiyoruz! Biliniz ki, bu sitede emekçilerin hakkı yenmekte ve bazı Bohemyalılar buna çanak tutmaktadır.
# Telif dediysek bunu hemen para olarak algılamayın. Bizim telif anlayışımız, kitap, deri ciltli defter, dolma kalem gibi okuryazarlara lâzım olacak cinsten araç gereçler. Sitenin editörü Sulhi Ceylan’a çeşitli yayınevlerinden yığınla kitap geldiğini, onunsa bu kitapların en iyilerini kendine seçtikten sonra, geriye kalan hurda kitapları rastgele dağıttığını biliyoruz. Ey Sulhi Ceylan! Hani nerede senin arkadaşlarını kendi nefsine tercih eden mümin tavrın?
# Sulhi Ceylan, bizden devamlı olarak yazı istiyor. Fakat kendi istediği şekilde yazılar yazmamızı istiyor. Çoğu zaman onun beğeni ve tercihleriyle sınırlandırıldığımız için kendi istediğimiz yazıları yazamıyoruz. Biz kurduğumuz her cümlenin mesuliyetini taşımaya ve bedelini ödemeye hazır olmamıza rağmen aynı cesaretli tavrı sitenin editöründen göremiyoruz. Edebifikir’in muhterem karileri! Bizi anlıyorsunuz değil mi?
# Gelelim Celâl Kuru’ya. Celâl Kuru sevdiğimiz bir dostumuzdur. Güzel adamdır. Twitterı, tweet atmayı iyi bilir. Meselâ biz bilmeyiz! Twitterdaki arkadaşları kendisine “Celâl Kuru bizi takip et, tweetlerimizi retweet et” dediğinde onları geçiştirir, görmezden gelir. Biz öyle yapmayız! Celâl Kuru sevdiğimiz bir dostumuzdur ama tweetleri de bir tuhaf paylaşır. Ne kadar tweet atarsa atsın, ne kadar retweet yaparsa yapsın, sonunda profilinde hep kendisiyle ilgili tweetler kalır. Bizde kalmaz çünkü twitter bizim ciddiye aldığımız bir mecra değildir. Bizde söz mesel veya kıssa ile söylenir, herkes hissesine düştüğü kadarını alır. Netice-i kelâm: Celâl Kuru da bir Bohemyalı’dır!
# İbrahim Halil Aslan’a Bohemyalı olduğunu söyledik ve hiç itiraz etmeden siz öyle diyorsanız öyledir dedi, kendini savunma ihtiyacı bile hissetmedi. Bu dervişane tavır karşısında ona hücum etmeye dilimiz varmıyor açıkçası. Fakat o yine de bir Bohemyalıdır ve Bohemyalı olmadığını ispat etme yükümlülüğünden kurtulmuş değildir.
# Ve Serdar Kocabaş! O bir zamanlar Üstad Muharrem Cezbe’nin makalelerini Edebifikir karilerine ulaştıran bir mutavassıt iken, daha sonra istikametini şaşırmış ve Sulhi Ceylan’ın tesiri altına girmiştir. Ayrıca Orhan Veli Kanık hakkında ileri sürdüğü iddiaların hepsi daha önce söylenmiş klişelerden ibarettir, bu konuda şahsına münhasır tek bir kelam edememiştir. Dolayısıyla onun katmerli bir Bohemyalı olduğundan yana hiçbir şüphemiz yoktur.
İşbu metin aşağıdaki isimlerce imzalanmıştır:
Feyyaz Kandemir
Mehmet Raşit Küçükkürtül
Tartışma Yazıları
* Üstad Muharrem Cezbe’ye Mektup – Feyyaz Kandemir
* Bohemyalılar – Feyyaz Kandemir ve Mehmet Raşit Küçükkürtül
* Kendinden Menkul Kıymetler Borsası: Sözde Devrimciler – Bahadır Dadak
* Bir Bohemyalıdan Hamakta Devrim Dersleri – Sulhi Ceylan
* bahadır dadak, amerika’ya mı yerleşiyor? – Mehmet Raşit Küçükkürtül
* Bohemyalılarda Bindikleri Dalı Kesebilecek Cesaret Var mı? – Feyyaz Kandemir
10 Yorum