Biz Altın Doğurmuyoruz ki!

4

Geleneklerini sevdiğimin Türkiye’sinde bir altın merakıdır gidiyor ki, sormayın! Hemen her yerde, farklı bir bahaneyle herkes birbirine altın takmak için âdeta yarış içine girmiş. Nişan, düğün, sünnet düğünü, çocuk doğumu falan derken, bir bakıyorsunuz insanların elinde en küçüğünden en büyüğüne kadar kırmızı kurdeleli bir altın var.

Düğünlerde, nişanlarda ya da sünnetlerde sıkça karşılaştığımız bu altın takma yarışında arada kalan ve ezilen bir gurup var ki, onların derdi anlatmakla bitmez. Genelde bekâr olan, daha önce bir nişan ya da sünnet durumuna girmemiş olan bu talihsiz arkadaşlarımız da, sadece altın takarlar, ancak ne hikmettir bilinmez, kendilerine altın takılması sırası da bir türlü gelmez.

Tam düşünürsünüz, “Eee, arkadaşların söz ve nişan durumlarını atlattık, hepsi de evlendi. Sünnet kısmı için çocuk olması lazım, ona da daha baya bir zaman var. Artık birkaç sene rahat bir nefes alabiliriz” diye. İşte o anda bir haber gelir size, filan arkadaşın çocuğu oldu diye. Ufo gören masum köylü gibi en saf insan moduna girerek “Eee, n’oldu yani? Allah analı babalı büyütsün” diyerek bir vücut çalımı atıp meseleden kurtulmaya çalışırsınız. Ancak bunlar nafile çabalardır. Hemen birkaç altın takma meraklısı yakanıza yapışır ve “Olmaz hacı! Çocuk doğdu. En azından küçük bir çeyrek alıp gitmek lazım! Ayıp olur yoksa yeğenimize.” derler.

Yıllardır aldığınız çeyrek altınlarla kaç katlı bir rezidans inşa edeceğinizi hesaplamaya başlarsınız o an. Ama nafile. O son çeyrek altın da gitmiştir artık. Geçmişler ola. Arkadaşlarınızın çocukları doğuyordur. Bu doğru. Fakat siz düşünürsünüz yine çaresizce, “İyi de, doğan her çocukla birlikte biz de bir altın doğurmuyoruz ki!”

Kanımca bu gelenek ülke ekonomisine can vermek maksadıyla birkaç işgüzar kuyumcunun çıkardığı ve “gelenektir” dediği bir oyun olsa gerek.

Ayrıca bu altın takma meselesi bize göre samimi bir eylem değil. Gösteriş toplumunun bir oyunu. Sen eğer bir arkadaşının düğününde kendisine altın takmazsan o da senin düğününde altın takmıyor. Al gülüm ve gülüm hesabı yani. Bütün bu işlerde, biz kadınların parmağı olduğunu da düşünmüyor değiliz ama bu konuya girmeyeceğiz.

Sonuç: Düğün ve benzeri törenlerde altın takma işleminin acilen kaldırılması, saf ve doğal bir ilişki biçimine geçilmesi, kuyumcuların tez kapatılması, ülkemizin, daha da önemlisi insanlığın geleceği için elzemdir.

 

Biz altın doğurmuyoruz!

 

Not: Mustafa Çolak’ın kendisine takılan altınlarla birlikte başka bir ülkeye kaçtığı, böylece kimsenin düğün törenine katılamayacağı söylentisi yayıldı. Emre Baştuğ, Bilal Can, Onur Peyk, Demal Öcen ve Davut Bayraklı’nın da evlenir evlenmez benzeri planları hayata geçireceği kulislerde söyleniyor. Ömer Ertürk; ‘Ben zaten Van’dayım’ deyip altın almaktan kurtarıyormuş kendini. Sulhi Ceylan’ın ise altın almaktan bıkıp bir kuyumcu dükkânı açmayı düşündüğü ortaya çıktı.

 

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • mansuruftade , 11/01/2013

    yine son satırda işin aslı müsebbibi bulunmuş ve ifşa edilmiş: Kadınlar! Acaba gerçekten öyle mi? Merak ettim şimdi bak!

  • esra mesra , 11/01/2013

    bir de bu 100’lük , 200’lük banknotları çıkaranların yatacak yeri yok. en büyük kağıt para birimi 20 lira olsa böyle mi olurdu. 20 lira az para mı arkadaşım? niye o yüzlerce üç basamaklı paranın arasına 20 lirayı sıkıştırırken hafif bir ezilme hissi yaşasın insanlar !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir