“şimdi müebbet yoksulluk var”

947073_1676598175926128_7240838272642776290_n

(iktibas defteri – 7)

44.

“deli oynasın diye davul çalan kişi, deliden daha iyi değildir.” afrika atasözü

“öyle kolay bir inançtan geliyoruz ki başını eğmiş bir yetimi okşadığında öbür tarafa eft yapmış oluyorsun.” gaziantep belediye başkanı fatma şahin

“gezi’de yetmiş yedi düvele karşı savaştık, çanakkale’de olduğu gibi.” akp eski milletvekili ismet uçma

“çanakkale geçilmez tarihte kaldı artık, çanakkale geçilir. her türlü geçilir hâle geliyor.” binali yıldırım – 26 ekim 2016 (çanakkale boğazı’na yapılacak köprüyü anlatırken)

“yasadışı dinlemeyi önlemenin tek yolu konuşmamak, konuştuğunuz sürece mutlaka dinleniyorsunuz.” binali yıldırım

“bu seneden itibaren yaz kış saati uygulaması yok. kaldırdık. yazın da kışın da aynı. kafa karışıklığı olmasın. işe geç kaldım, erken gittim derdi yok. saat aynı, sen değişeceksin.” binali yıldırım – 8 eylül 2016

“artık bu türban konusundan bıktım. bırakın herkesi ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin.” abdullah gül – 2010

“ırak’ta kitle imha silahı bulamayınca resmen şoke oldum. hâlâ olayı hatırlayınca mideme kramplar giriyor.” george bush

“bizim dansözlere karşı en ufak bir ön yargımız yok. aksine, ailece sürekli göbek atıyoruz.” akp eski milletvekili nursuna memecan

“geçmişte nöbetleşe yoksulluk vardı, şimdi onun yerine müebbet yoksulluk var. istanbul’da bırakın zengin kesimin içine girmeyi, önünden geçmek bile mümkün değil.” prof. oğuz ışık

43.

anket, nisan 2013 ve mart 2014 arasında evlenen 5 bin 833 dergi okuyucusunun [zexy dergisi] verdiği cevaplardan yola çıkılarak oluşturuldu. düğünlere ise ortalama 72,2 davetli katıldı. bu rakam geçen yıl 73,1 seviyesinde idi. japonların yalnızca yüzde 1’i hristiyan olmasına rağmen ankete katılanların yüzde 55,5’i düğünlerini kiliselerde yapmayı tercih ettiğini belirtti. katılımcıların yüzde 17’si düğünlerini şintoizm dinine uygun yaparken yüzde 24’ü hiçbir dini geleneği tercih etmedi.

(the wall street journal türkçe, japonya’da evliliğin maliyeti, 24 ekim 2014)

kaynak: http://www.wsj.com.tr/articles/sb11645628964932583448404580233843145931822?mod=dhlturkeyfeed

42.

askerlik sorunları olmadığı için, göreceli olarak kadınlar daha avantajlı görünüyor olabilirler. erkeklere kıyasla, daha erken yaşlarda hayata atılıyor, okullarda yaptıkları hazırlıkların hayatın zorluklarıyla mücadele etmede yeterli olmadığını, onlar daha önce görüyorlar.
askere gitmemek için, yüksek lisans ve/ya doktora yaptığını da hesaba katarsak, bir erkeğin ortalama otuz yaşında hayata başlayabildiği bu sistemi konuşmamız gerekiyor, ama konuşmuyoruz.
biraz mübalağa etmeme müsaade ederseniz, meseleyi tek cümlede özetleyelim: insanın hayatının yarısının hayata hazırlanmakla geçtiği, ama hayata atılınca da hazırlıklarının hiçbir işe yaramadığını anladığı ‘şey’e artık hayat diyoruz.
hızlandırılmış şey(h) yetiştirme kursu, ibrahim paşalı, yenişafak, 12 ağustos 2013

2013-05-29-21-27-04_dilenciye-para-vermek

41.

1517– 22 ocak 2008 tarihli akşam’a göre cumhurbaşkanı abdullah gül, 4 şubat 2008 tarihinde üç zaman gazetesi yazarı (hilmi yavuz, selim ileri, elif şafak), doğan hızlan ve adını ilk kez duyduğum rasim özdenören’i çankaya sofrası’nda ağırlayacakmış. (doğan hızlan ve hilmi yavuz’un, birikimleri ve yapıtlarıyla cumhurbaşkanı katına çıkacak varsıllıkta olduklarını düşünürüm.) yazdıkları değil de yaptıklarıyla küresel gündem konusu olabilen elif şafak 301. maddeden yargılanıp bazı yabancı kaynakların onun üzerinden soykırım iddialarını canlandırdığı dönemde abdullah gül dışişleri bakanı’ydı…”
kaynak: kitap için-2, selçuk altun, sel yayınları, birinci baskı: nisan 2010, sy. 137

40.

ingiltere’de emekli bir yargıç tecavüz davalarındaki mahkûmiyet oranlarının “kadınlar sarhoş olmayı bırakana dek yükselmeyeceğini” söyleyerek tartışma yarattı.
66 yaşındaki mary jane mowat, bu ayın başında emekli olduktan sonra oxford mail gazetesine verdiği röportajda, “tecavüz davalarında genelde tek kanıt tarafların ifadeleri oluyor. ve bir kişiyi tecavüzden suçlu bulmadan önce ispat mecburiyeti nedeniyle kanıtların doğruluğundan emin olmak gerekiyor” dedi.

deneyimli yargıç sözlerine “bunu söylediğim için eleştirilerin hedefi haline geleceğimi biliyorum ama bence kadınlar sarhoş olmayı bırakana dek tecavüz davalarındaki mahkumiyet oranı yükselmeyecek. elbette sarhoş bir kadına tecavüz etmenin kabul edilebilir bir şey olduğunu bir an için bile söylemiyorum” diyerek devam etti. mowat, “ama eğer bir davada kurban ‘çok ama çok sarhoştum. olay sırasında ne yaptığımı, ne söylediğimi, cinsel ilişkiye girmeye rıza gösterip göstermediğimi aslında bilmiyorum. ama hiçbir koşulda rıza göstermeyeceğimi düşünüyorum’ derse jüri ne yapmalı, nasıl bir tepki vermeli?” dedi.

ingiltere ’deki kadın hakları dernekleri ve tecavüz karşıtı aktivistler mowat’ın sözlerine sert tepki gösterdi. rape crisis england & wales konuyla ilgili yaptığı basın açıklamasında, “yargıç açıklamalarında sarhoş bir kadına tecavüz etmenin kabul edilemez olduğunu söylemiş olsa da bu açıklamanın zararlı olduğuna inanıyoruz. onun ve yargı sistemindeki diğer kıdemli kişilerin üzerinde durması gereken nokta tecavüz suçlamaları söz konusu olduğunda şüphelilerin masumiyetlerini kanıtlamakla, cinsel ilişkiye girdikleri kişinin buna rıza gösterdiğini kanıtlamakla yükümlü oldukları. ve eğer bir kadın sarhoşsa cinsel ilişki için rıza göstermesi söz konusu olamaz” dedi.
kaynak: http://www.radikal.com.tr/dunya/ingiliz-yargictan-tepki-ceken-tecavuz-aciklamasi-1209351/

39.

moritanya islam’ın yüzyıllardır yoğun biçimde yaşandığı bir ülke. hayatlarını çölde devam ettiren kimselerin dahi bir yerden bir başka bir yere giderken devenin sırtına ilk yükledikleri şey kitap sandukası oluyor. ülkede belagat oldukça gelişkin. bu sebeple arapça’da moritanya için ‘devle melayin şair’ yani ‘milyonlarca şairin ülkesi’ gibi bir deyiş var. ülkedeki el yazma eserleri almanlar 19. yüzyıl sonu 20.yüzyıl başında neredeyse eksiksiz kataloglamışlar. bugünlerde tika’dan ve süleymaniye kütüphanesi’nden uzmanlar bu alman kataloğunu da dikkate alarak ülkedeki el yazma eserler üzerine bazı çalışmalar yürütüyorlar. ülke nüfusunun önemli bir kısmı halen çölde yaşıyor. şehirlerin çevrelerinde ise çadır kentler bulunuyor. bu çadır kentlerde elektrik, kanalizasyon ve su kaynakları bulunmuyor. türkiye’nin de yoğun çabalarıyla ülkeye getirilen sondaj makinesinin su sorununu az da olsa hafifletmesi bekleniyor.
(…)
ülke nüfusunun % 50’den fazlasının hafız olduğu iddia ediliyor. kur’an eğitimi ise hâlâ geleneksel usullerde devam ediyor. yani luh adı verilen tabletlerin üzerine hoca kur’an’dan ezberlenmesi gereken bölümü kömür kalemi ile yazıyor. öğrenci yazılan kısmı ezberledikten sonra ‘luh’unu yıkayıp kurutuyor ve yeni ezberinin yazılması için hocasına geri getiriyor. bu durum öğrenci kendi ezberini kendisi tahtaya yazabilecek noktaya gelinceye kadar devam ediyor. hal böyle olunca ülkede kitap biçiminde kur’an’ı olan insan sayısı çok az.
“moritanya’da deveye yüklenen ilk şey kitap – 16 ekim 2013 – yeni şafak

kaynak: http://www.yenisafak.com.tr/yazdir/moritanyada-deveye-yuklenen-ilk-sey-kitap-16.10.2013-574076

201503181213_11

38.

bülent korucu zaman gazetesi’nde “gülay göktürk nerede yaşıyor” başlıklı bir yazı yazmış ve 17 aralık’tan bu yana benim türkiye’de yaşamayan birinin kaleminden çıkmış gibi yazılar yazdığımı söylemiş.
aslında ben ayaklarımı gayet sağlam bir şekilde bu ülkenin topraklarına basmış bir halde yaşıyorum ve yaşadığım ülkede neler olup bittiğinin fevkalade farkındayım.

ama bir problem var gerçekten de ve problemin aslı da şu:

bir kısım insan 17 aralık’tan bu yana fiktif bir türkiye yarattılar. yaşadığımız türkiye ile bir ilgisi olmayan kendi yazdıkları bir senaryo bu ve bir müddettir hepimize “işte gerçek türkiye bu, sizin anlattıklarınız hayal mahsulü; siz hayal görüyorsunuz” deyip duruyorlar. hepimizin gözü önünde yaşanan olguları seçici bir biçimde bir araya getiriyor ve tamamen farklı bir hikâye yazıyorlar.

çocuk masalları kadar naif bir hikâye bu…

dinden-imandan ve eğitimden başka bir şeyle ilgilenmeyen bir dini grubun siyaset yapmakla suçlandığı; temiz toplum yaratmaktan başka hiçbir hesabı olmayan kahraman polis şeflerinin, bu temiz niyetlerinden dolayı inim inim inletildiği; sütten çıkmış ak kaşık kadar temiz yargıçların ve savcıların mit’i ele geçirmiş iran ajanlarını yakalamak için kelle koltukta milli bağımsızlık mücadelesi verdiği bir ülke hikâyesi anlatıyor; herkesin de bu hikâyeyi “satın alacak” kadar ahmak olduğunu varsayıyorlar.
(1 ağustos 2014 – bugün gazetesi, gülay göktürk)

fotoğraflar: “dilenciye para vermek günahtır” tabelalı fotoğraf mehmet raşit küçükkürtül tarafından çekilmiştir, diğer fotoğraflar internetten alınmış olup müellifleri “lâ edri”dir. 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Mehmet Özpınar , 27/10/2016

    Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir