01 Eylül 2019 – Pazar
“İnsan” kelimesinin farklı iştikakları olmakla beraber benim içime en çok sineni “unutmak” anlamındaki “nisyan”dan türetilmesidir. Bu türetme birkaç sebebe dayanıyor. İnsanın “Kâlû belâ”da Allah’a verdiği sözü unutması, dünyada ise sürekli Rabbini unutarak çeşitli günahlara dalması göz önüne alınırsa mana ortaya çıkar sanırım. Tabiî bunlar nisyanın olumsuz yönleri… Bir de olumlu yönü var ki bunlar insanın hayata devam etmesini sağlıyor. Sonuçta insan diyorsak bin bir elem ve hüzünden bahsediyoruz demektir. Her an kapımızı bir musibet çalabilir ya da evimizin bulunduğu sokağın köşesini döndüğümüzde bir bela ile öpüşebiliriz. Sevdiklerimizin bizi terk etmesi ve ahirete göç etmesi ise cabası. Ulaşamadığımız hedefleri ise hatırlatmama gerek yok. Eğer bu bela ve musibetlerin acısını, ilk günkü acı gibi bir ömür hissetseydik sosyal hayat yok olur ve insan da en son acıdan kahrolurdu. Ama unutma nimeti sayesinde her geçen zaman acımızı hafifletiyor ve böylece hayata rahatça intibak edebiliyoruz. Bu durum bizim gibi aciz ve kendini bilmekten uzak kullar için. Veliler için ise durum bambaşka. “Kahrın da hoş, lütfun da hoş” dizesini her yiğit terennüm edemez sonuçta.
12 Eylül 2019 – Perşembe
Yolun ve yolda olmanın önemi ile ilgili olarak geleneğimizde bir hayli bilgi var. Yolun ne’liği, yoldaşta olması gereken özellikler, yola çıkanın kuşanması gereken bilinç halleri ve yola çıkarken edinilmesi gerekenler etraflıca anlatılıyor. Bu bağlamda İsmet Özel, yola sadece inanmışlarla çıkılabileceğini, ikna edilmişlerle ise asla yoldaşlık etmemek gerektiğini söyler. Aslında ikna etmek, inandırmak demek. Ama buradaki inanma doğal değil bilakis yönlendirme sonucu oluşan ve hakikatine ulaşılamayan bir durum ifade ediyor. Yani kişi inanmak istemiyor, şüpheleri var ama bir şekilde inanması sağlanıyor. Çeşitli argümanlar ile üzerinde baskı kuruluyor. İşte böyle kişiler ile yoldaşlık yapılmaz. Yoldaşlık aslında dava birliğidir. Aynı amaç ile yolları katetmektir. Gece olduğunda aynı düşle uyumak, sabah ise o gayeye uyanmaktır. Bu sebeple yoldaşlık samimiyet gerektirir. Gerektiğinde elini taşın altına koymaktan çekinmemek lâzım. Şahsi ve gündelik kaprislerin ötesinde bir idrak ile yola hakkını vermeli. Tamam yol aynı zamanda bir bilgedir. Ve kendisini terk etmeyenleri terbiye etmesini bilir ama yolun akışına başlangıçtaki niyet yön verir. O halde yola çıkarken yoldaşta aranacak ilk şart yola inanmış olmaktır. Çünkü inanç engel tanımaz.
13 Eylül 2019 – Cuma
Durdum ve aynaya baktım. İnsan acı, yalnızlık, hayal kırıklığı ve de kayıp seslerden oluşuyordu. Dilimi aramaya koyuldum. Nereye dönsem, kime sarılsam yeni bir dil ile karşılaştım. Her dil kendi evrenini oluşturuyordu, pustum. Kaybolmamak elde değildi, sustum. Birden ses verdi Cioran; “Hepimiz birbirimize nasıl da kapalıyız.” Tuttum dilimi kendime çevirdim. Dilimden dilime, kendimden kendime bir yol aradım. Her yol başı kesilmiş, her han doluydu. Harfler hapishane, kelimeler gardiyan kesildi. Firar göz kırptı, yolum dağlara düştü. İzsiz yollarda bir iz aradım, soluk verdim kendime… Issız karanlıklarda bir nur gözledim, kalbime döndüm. Yokuşlar, engebeler aştım, kuyuları indim, vadileri dolaştım da ne yol bitti ne arayış. Zaman dönüp kendi üstüne katlanıyordu. Hâlâ dağı dağ, taşı taş görüyordum. Korktum, ân-ı daim narasının kahramanlarına seslendim. Birden ses verdi Seyyid Nesimi: “Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam / Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam”
Sulhi Ceylan
4 Yorum