13 Haziran 2019 – Perşembe
Siz bakmayın filozofların çoğunun, insanı düşünen bir varlık olarak tanımladıklarına. Bir başka filozof Seneca ise “İnsan nedir? En küçük bir sarsıntıda, en küçük bir kıpırdatmada parçalanacak bir testi değil midir?” diyor. Elbet öyledir. İnsan sürekli kırılan, kendine sarsıntı arayan, bulamazsa kendi sarsıntı üreten bir varlıktır. Hayatla bağını yenilmek ve yıkılmak üzerinden kurar. Eğer kökleri sağlam ve ayakları yere tam bassa idi, bu sarsıntıları parçalanmak için değil daha da güçlü hale gelmek için kullanabilirdi ama gerçek böyle değil. Çünkü bence insanın en belirgin vasfı acizliği. Yani çaresizliği… Ki bu yüzden erenler, insanın hakikate varabilmesi için bu acizliği ile yüzleşmesi gerektiğini vurgularlar. Hatta Bâyezîd-i Bestami hazretlerinin konuyla ilgili bir kıssası var. Bir defasında şeyhin kalbine şöyle bir ilham gelir: “Ey Bâyezîd! Hazinelerim, başkaları tarafından yapılan ibadetlerle ve güzel hizmetlerle doludur. Sen bize öyle bir şeyle gel ki, o bizde olmasın.” Bâyezîd-i Bestami hazretleri şaşırıp, “Ya Rabbi! Hazinende bulunmayan şey nedir?” dediğinde kalbine şu cevâbî ilham gelir: “Acizlik, zavallılık, çaresizlik, zillet ve ihtiyaç.” İnsanın kuvvetsizliği kuvveti haline gelebiliyor. Zıtların birliği bu olsa gerek.
18 Haziran 2019 – Salı
“İyilik yapan kişi mükâfat beklediği an tefecidir” der Cemil Meriç. Çünkü iyilik varlığın kemal hali yani olgunluğu olup küçük çıkar ve menfaatlerle hiçbir ilgisi yoktur. Beklentisi olmaz. Bilakis yapılması gerektiği, iktiza ettiği için yapılır ve unutulur. Kötülük ise kemale ulaşamamayı, hamlığı imler ve iyiliğin yokluğu ile tanımlanır. Varlığını iyiliğe karşıt olmaktan alır. Aslî değildir, filozoflara göre geçicidir. Perde arkasına vakıf olamamanın getirdiği bir tanımlamadır ama nakıs bir tanımlamadır. Çünkü taş yerinde ağırdır.
İnsanlığın durumu ortada. Kötülük dört bir yanımızı sarmış. Bir takım üst açıklamalarla içimizdeki ve ellerimizdeki kötülükleri inkâr edemeyiz. İnsanın seçim yapmasında, iyiliğin değerinin anlaşılmasında ve insanın olgunlaşmasında kötülüğün etkisi son derece açık. Fakat şunu akılda tutmak gerektiğini düşünüyorum. Bu dünyada her şeyin bir görevi var. Yani varolan her şey kendine biçilen elbiseyi giymekle yükümlü ki bu durum aslında o şeyin dünyada olma nedenini gerçekleştirmesi demek. Bu bağlamda kötülük tabiî ki görecelidir. Yani varlığı, başka bir şeyin varlığına bağlı. O halde var olan hiçbir şeye zati olarak kötüdür hükmünü veremeyiz. İnsanın irade özgürlüğünü yanlış yerde ve amacının dışında kullanması sonucu ortaya çıkan kötülükten bahsedebiliriz sanırım.
25 Haziran 2019 – Salı
Bir yemek ziyafetinde insanlar sıraya girmiş ve yemek alıyorlarmış. Yemeği dolduran Leyla imiş. Herkesin tabağına bol bol yemek dolduran Leyla, sıra Mecnun’a geldiğinde tabağına kepçe ile vurup boş göndermiş. Bu durumu gören arkadaşları; “Âşık olduğun, sevdasından çöllere düştüğün Leyla bu mu? Sıraya giren herkese bol bol yemek verdiği halde, sana bir kepçe yemeği bile çok gördü!” dediklerinde Mecnun, “Bana size davrandığı gibi mi davransaydı!” diye cevap vermiş.
Aşığın gözünde her şey sevdaya dairdir. Bu dair’e dünyanın kendi ekseni ve güneşin etrafında dönmesi de dâhildir. Çünkü âşık nereye baksa Leyla’ya dair bir bilgi, ilham ya da bir hayale ulaşır. Bu sebeple âşık kendi gönül âleminde yaşar. Ve bu âlemde her şey Leyla’yı anlatır ki bu bir zorunluluk olarak gücünü Mecnun’un kalbinden almaktadır. Bu sebeple Leyla ne yaparsa yapsın, Mecnun onun bir şekilde tevil edip mutlu olur. Ayrıca unutmamalı ki naz yani istediği halde istemiyormuş gibi yapma da aşka dâhildir. Sonuç; “seversin, kavuşamazsın, aşk olur.” Aşk ise kişiyi rıza makamına çıkarır. Yukarıdaki kıssayı sufiler başlarına gelen bela ve musibetler karşısında rıza hali içinde olunması gerektiğini belirtmek için anlatırlar. Tasavvuf ehlinin büyüklerinden Rüveym hazretleri, Allah’tan razı olmanın Allah’tan şikâyetçi olmamak olduğunu ve başa gelen belalardan ötürü kişide üzüntü olmaması gerektiğini özlü olarak şöyle ifade eder: “Rıza, kişinin, Allah cehennemi sağ tarafına koysa, sol tarafına konulmasını istememektir.”
Sulhi Ceylan
Rüzgâra Tutulmuş Günler 1
Rüzgâra Tutulmuş Günler 2
Rüzgâra Tutulmuş Günler 3
Rüzgâra Tutulmuş Günler 4
Rüzgâra Tutulmuş Günler 5
Rüzgâra Tutulmuş Günler 6
Rüzgâra Tutulmuş Günler 7
Rüzgâra Tutulmuş Günler 8
Rüzgâra Tutulmuş Günler 9
Rüzgâra Tutulmuş Günler 10
Rüzgâra Tutulmuş Günler 11
Rüzgâra Tutulmuş Günler 12
Rüzgâra Tutulmuş Günler 13
Rüzgâra Tutulmuş Günler 14
Rüzgâra Tutulmuş Günler 15
Rüzgâra Tutulmuş Günler 16
2 Yorum