Rüzgâra Tutulmuş Günler – 16

21 Mayıs 2019 – Salı

İş yerinde idim. Öğle vakti olmuş ve yemekhaneye inmiştim. Yemek almak için sıraya girdim. Sıra bana geldiğinde aşçı -ki aramızda bir yakınlık yok- şöyle bir cümle kurdu: “Hocam, insan bir çay alır getirir, beni hiç düşünmüyorsun.” Açıkçası ne diyeceğimi şaşırdım. Aklıma, iş yerinin çaycısı olduğu, arandığında çay getirdiği ve buranın mutfak olduğu ve kendisinin isterse çay da yapabileceği geldi ama sadece “Çay istediğinizde size getirmiyorlar mı?” diyebildim. Aşçı da kızıp “Bir şey demedim sayın beni!” dedi. İsteksiz bir şekilde yemeğimi alıp masaya oturdum. Aşçı ile gözgöze gelmek istemiyordum. Çay getirmek gibi bir görevim olmasa bile nedense kendimi suçlu hissetmiştim. Tabiî ilgi görmek, değer verildiğini hissetmek üzerine düşüncelere daldım sonraki günlerde. Herkes bir şekilde kendisinin değerli olduğunu hissetmek istiyordu. Yokluğunun fark edilmesini, ara sıra da olsa çeşitli sürprizler ile yaşadığının hatırlatılmasını bekliyordu. Sonra kendimi düşündüm haliyle. Benim de böyle isteklerim var mıydı? Elbette vardı, gerçi biraz bastırmıştım bu hissimi ama yine de zaman zaman ortaya çıkıyordu. İnsan olmak böyle bir şey sanırım. Bu düşünceler içinde iken Taşköprülüzâde’nin bir cümlesine denk geldim. Şöyle diyordu: “İnsanların kendi değerini takdir etmediği hissine kapılıp üzülen, ‘kendi’ üzerine yeteri kadar tefekkür etmemiş demektir…”

27 Mayıs 2019 – Pazartesi

Mahalle camimizin önünde küçük bir park var. Ramazan ayında, ikindi namazından çıkanlar iftarı beklemek için bu parka inerler ve ilk buldukları ağacın altına ya da banka otururlar. Pazar günü ben de aynısını yaptım. İftarı bekleyen dedim ama aslında buradaki kişiler bence ölümü bekliyorlar. Kimisinin eşi vefat etmiş, kimisinin kapısı çalınmaz olmuş, kimisi güçten düşmüş… Bu sebeple hep hatıralarda yaşıyorlar. İleriye yani geleceğe dönük cümleleri yok. Sürekli başlarından geçen yıllar önceki olayları anlatıyor ve sıkılmıyorlar. Geçmişlerini karıştırıp karıştırıp yakaladıklarını şimdiye taşıyorlar yani. Hatıralarına sıkı sıkı tutunmuş vaziyetteler. Çünkü gelecekleri yok, günleri ise sayılı. Dünyayı değiştirebilecek güçleri kalmamış ve bu sebeple tevekküle kapı açmışlar. -Gerçek tevekkül bu olmasa gerek.- Bu profile uymayanlar da yok değil. Onlar genelde hırslı oluyorlar. Yaş geçmiş ama hâlâ dünya hırsı geçmemiş olanlar… İşte böyle bir ortamda bende ister istemez kendimi düşündüm. Neyi beklediğimi, geleceğe dair bir cümlemin olup olmadığını ve dünya hırsının kalbimdeki yerini… Dakikalar geçmek bilmiyordu. Baktım olacağı yok sessizce oturduğum banktan kalktım, iftara daha iki saat vardı ve kendimle yüzleşmek zor gelmişti. En iyisi eve gidip iftarı, uykunun rahat kollarında beklemekti!

31 Mayıs 2019 – Cuma

“Yanlış tanıtılmak, kabul edemediğimiz bir versiyonumuzun -bir icadın- bize sunulmasından başka bir şey değildir” der Adam Phillips. İmaj, yani başkalarının zihninde bırakmış olduğumuz izlenim ve anlayış günümüzde son derece önemli hale geldi. İmaj, kendimizi başkalarının nasıl görmesini istiyorsak o pakete bürünmek bir bakıma. Elbise gibi kişilik giyinmek. Çünkü imaj vitrin hayatlar gerektirir. Fakat bu hem pahalı hem de uzun süreçli bir çalışmayı ister. Her geçen gün dünya değişmekte ve insanlar yenilik beklemektedir. O halde imaj da yenilenmelidir. Her yenilenen imaj ile bir kimlik daha edinilir. Böylece insan ruhu bir kimlik mezarlığına dönüşür.

Yanlış bilinmektense, ruhumuzun bir mezarlığa dönmesinin neden bu kadar cazip olduğunu çok düşündüm. Öncelikle insan öleceğini inanmıyor. İnansa da bir şekilde unuttuğu için tek gerçek madde haline geliyor. İnsanlarda bırakılmak istenen izlenim zamanla Allah’a olan ibadetin (ritüel) yerini alıyor. Oluşturulan her imaj aslında tanrı olma isteği yolunda atılan bir basamak görevi görüyor. Herkes bir türlü olamadığı kişiler gibi görünmeye ve algılanmaya uğraşıyor.

İyi düşünüldüğünde her imaj yenilemenin, kişinin kendisi değersiz hissetmesinin bir getirisi olduğu ise son derece açık. Ama bu gerçek ile yüzleşmek yerine yeni bir imaja bürünmek daha kolay. Sonuçta ise yenilenen imaj ile birlikte insanın gerçekliği darbe alıyor ve kendiliği kalmıyor.

Sulhi Ceylan

Rüzgâra Tutulmuş Günler 1
Rüzgâra Tutulmuş Günler 2
Rüzgâra Tutulmuş Günler 3
Rüzgâra Tutulmuş Günler 4
Rüzgâra Tutulmuş Günler 5
Rüzgâra Tutulmuş Günler 6
Rüzgâra Tutulmuş Günler 7
Rüzgâra Tutulmuş Günler 8
Rüzgâra Tutulmuş Günler 9
Rüzgâra Tutulmuş Günler 10
Rüzgâra Tutulmuş Günler 11
Rüzgâra Tutulmuş Günler 12
Rüzgâra Tutulmuş Günler 13
Rüzgâra Tutulmuş Günler 14
Rüzgâra Tutulmuş Günler 15

DİĞER YAZILAR

13 Yorum

  • Abdulkadir , 25/09/2019

    Sulhi abi ismini belki tam hatırlamıyorum ama Hafakanlar serisi yazılarını bulamıyorum. En sevdiğim ve bir çok ilham alıp yeni fikirler edindiğim bir yazı serisiydi benim için. Hatta bu yazı serisinden sonra sıradanlaştı sanki yazılar. Sanki bir günlük dilini aldı metinlerin ya da benim okuma kalitem düştü. Ama hafakanları sevmiştim. Felsefik ve yeni düşüncelerin yer aldığı yazıları seviyorum. Nasrettin Hoca fıkralarındaki bentezmelerin açıkcası bakış açımı ve düşünce dünyamı genişletmekte. Düşündürücü tarzda yazılara yeni bir başlıkta değinmen, Hafakanlar serisini tekrar okumak ve yeni güzel yazılar okumak dileğiyle, Allah yardımcın olsun Sulhi abi.

  • Palan , 02/07/2019

    Nefis balığının karnında, dört karanlık mahzenin sırlı sükutunda vahdetin rahmetine sığınıp; noksanlığını izhar eden, zulmu zatına tahsis ederek teki birleyen ve lal olmuş lisanla kelamları deryalara salan kimsenin, pelte pelte olmuş vücudundaki zerrelerden birkaç pare hücreydi. Eyvallah…

  • Ah Nihâvend Ah , 25/06/2019

    Sorduğun sorular bende sorun! Sen sordukca içim acısa da, gönlümü hüzün sarsa da dalarim yine dünyaya. Dertlenirim, mey ararım.
    Aslında meyde değil çözüm, neyde. Candan çıkan nefesin çektiği hasrette. Neyi özlüyor isen O’sun. Ozlemde yok olursan var olursun.
    Ancak nihavend değil makam saba.
    Hiç sabah namazını Saba makamında dinlediniz mi?

    • Nihâvend , 29/06/2019

      efendim.. yalvararak söylüyorum.. kalmadı mecalim.. dalamam gayri dünyaya çok daldım. derdime bir çare diye çırpınışımın gücü kuvveti kalmadı.. özlemek..öz’üm.. utanıyorum. ne dilde ne fiilde ne safi bir gönülde (hakkıyla) olmayan bir özlem bu.. ki özlem denilirse.
      saba’da uyanabilecek miyim bilemiyorum..
      aslında vakit nihavendi de geçti.
      hasılı kelam son dem olan hicaz’a erip, gün ikindide bitti.
      . . .
      .

  • Türko , 25/06/2019

    “İstediğinizde getirmiyorlar mı?” tam İskandinav cevabı olmuş. Aşçı keşke “Mesele o değil ki gadasını aldığım, ‘Gönül dost ister, kahve bahane.” diyerek mahcup etseydi bu acemi turisti. Belki o zaman Doğu’nun esrarengiz derinliklerinde karşılaştığı her tecrübeyi teşhir etmekten vazgeçerdi.

    • veçpiko , 25/06/2019

      ‘iskandinav cevabı’ mı abi nerden aklına geliyor ya hu . hehehe
      hem SULHİ CEYLAN’I hiç-bir-şekilde iskandinavlara benzetemezsiniz, okurları sizi para parça paralar = )

  • Çayı Delmiseven , 22/06/2019

    Çay demli ve şekersiz içilir. İçine limon sıkılmaz, şeker katılmaz. Suyu sert olursa kalpteki hüznü daim kılar. Hüzün aşık olanlara her zaman lazımdır. Mutluluk aşka gölge olur
    Canı çay isteyenin derdi muhabbet ise demlemeli çayı ve yudumlamali.

  • Aynadaki Toz , 22/06/2019

    Sulhi abi, bize ayna oluyorsun ve bu canımızı sıkıyor, gerçekten neden böyleyiz? böyle olmanın kötü olduğunu bildiğimiz halde neden böyleyiz ben de bunu anlamıyorum.
    Bu gerçek bir neden arayışı değil bir sitem, kendime… Zira nedenler apaçık ortada.

  • çay isteyen malum aşçı , 21/06/2019

    Benim kast ettiğim o değildi. Tarafıma söz hakkı verilmeden infaz edilmişim. Cevap ve düzeltme hakkımı yazıp siteye göndereceğim.

    • adamlıktan sorumlu birim , 22/06/2019

      Biz aşçıyı çok iyi anladık. Aşçının yanındayız. Helal olsun sana aşçı, adamsın!

  • Azer Putyapan , 21/06/2019

    Herkes bilebilir putların yaratıcı olmadıklarını. Mesele zaten yapılan put değil, mesele putu kimin yaptığı. Bir yerden sonra tüm putlar aynı amaca hizmet etmekte. Bir yerden sonra tüm putları yok etmenin yolu aynı.
    Farkında mısınız bilemiyorum. Farkında olmadan yerleşir insanların hayatlarına yapılan putlar ve farkında olmadan tapilir.
    İlgi görmek ihtiyacı, yanlizliktan sıkılmak, bir imaj sahibi olmak gayreti ve diğerleri. İlacını arayın, bulmayın. Ben oynarım yeni putlar avuclariniza koyarım.

    • Nihâvend , 25/06/2019

      peki anlayamadığım daha doğrusu çözüme kavuşturamadığım bir mevzu var. şöyle ki ‘tüm putları yok etmenin yolu nedir?’ putları yokettiğimiz vakit kalplerdekini de yok edebilir miyiz?. yok etmemiz mi gerekir? yok edildiğinde ele ne geçer? elden ne gider? … sorular silsilesinin sonuç odaklı olduğunu biliyorum. ”ameller sonuca göre değerlendirilmez miydi?”
      . . .

      evet, farkında olmadan onaylıyoruz bi imaj bir beklenti.. hiç imaj olmamalı diyemiyoruz, lakin öyle bir hale geldik ki Sayın Sulhi CEYLAN, müslümanlığı imaja indirmedik mi? Tabiki burada müslümanın gavurdan ayrılması için dış görünümüne öenm vermesini ona has tarzının olmasını kastedmiyorum. Lakin biz bu durumu yanlış anladık, doğrusu nedir bu işin? Evet, kıyafet giyer gibi kimlik giydik kimliklere bürünmek istedik, taktığımız takke ile başörtüyle imanımız artar sandık, halbuki imanımızın artması hasebiyle başörtü veyahut takke takmadık. Alkış bekledik veya gözler önüne serip insanları(!) rahatsız ettik. Peki kalbimize-ruhumuza giydiremediğimiz bu (imajı) bedenimize giydirerek başlamamız muallak- düşe kalka- garip (açıkçası tanımlayamadım) bir şey değil mi?

      hem bize öğretilen ilkokul çağlarında ali denize gidiyor, ali okula gidiyor, ali parkta -piknikte – kütüphanede hep farklı imaj ve kıyafetlerle bulunduğumuz yeri tanımlamadık mı? şimdi gözlük takıyorum diye kütüphanede- bilgiç- okur edasıyla dolaşmam mı gerekiyor insanları etkilemek için?
      kıyafet ve aitlik ve dahi mekan ilişkisi kimliğimizi oluştururken kravat takmak- ofis ve yapmacık ciddiyetler samimiyetsiz ilişkilerde bulunduğumuz konumu korumak değil mi? bulunduğumuz konumu muhafaza etmeli miyiz? niye etmeyelim?

      soyutlanamadığımız bu yaftalardan ahirette çıplak olacağız diye ayrılmak istemiyorum.. zira giydirilenlerden olma gayretiyle kalın,
      Selametle.

  • losbatakliklarinefendisi , 21/06/2019

    Aşçı biri ona çay getirsin diye bakıyor, bir de biri çay istese de getirsem diye bakanlar var…
    En iyisi siz o aşçının yanına gidip bi iki kelam edin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir