Transhümanizm, Yapay Zekâ ve Sanat – 1

Transhümanizm, en genel anlamıyla insanların teknolojiyi kullanarak kendilerini ve yaşamlarını geliştirmeyi amaçlayan bir felsefe olarak tanımlanır. Bu felsefenin temelinde, insanların biyolojik sınırlamalarını aşıp süper-insan olarak adlandırılan daha gelişmiş bir tür olmaları hedeflenir. Transhümanizmin bir sonraki süreci olan post-hümanizm ise insanın artık süper-insandan tanrı-insana geçmesini ifade eder. Bu düşünceye göre ölümsüzlüğün keşfi ile sonsuz yaşamı elde eden insan, artık tanrılaşmış olacaktır!

Transhümanizm, yapay zekâ ve robotik teknolojiler ile iş birliği yapıp sınırlarını hepten geliştirmek istiyor. Yapay zekâ derken insan zekâsının yapay olarak simüle edilmesini ifade eden bu teknoloji, insanların düşüncelerini ve davranışlarını taklit edebiliyor, iletişim kurabiliyor ve iş birliği yapabiliyor. Sanatçılar da yapay zekâ teknolojisini kullanarak yaşadıkları çağa özgü yeni sanat formları üretip geliştirilebileceğini savunuyor. Kısacası duygu ve düşüncelerin dışa vurulmasının bir aracı olarak görülen sanat ile modern ve teknolojik dünyayı birleştirmeyi savunan sanatçı bir araya gelerek teknolojik gelişmelerden de istifade edip farklı, şaşırtıcı ve yenilikçi eserler üretebilecek. Meseleye bu açıdan yaklaşan transhümanizm savunucuları; transhümanizm, yapay zekâ ve sanatın bir araya gelmesiyle insanın içinde yaşadığı çağı anlama, anlamlandırma noktasında daha iyi bir seviyeyi yakalayacağına inanıyor.

Yapay zekâ ile sanat eseri üretmek ya da üretilen esere “sanat eseri” gözüyle bakmak şu an bizim açımızdan tartışılması gereken bir konu. Çünkü yapay zekânın ürettiği her şeyde ilk göze çarpan olgu insan dokunuşunun eksikliği ve mekanik bir akış. Özellikle edebi metinlerde bu durum çok net olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu durum, teknolojik gelişmelerin sanatın hiçbir alanında kullanılamayacağı anlamına da gelmiyor elbette. Kaldı ki şu an elimizdeki teknoloji on, yirmi hatta otuz sene sonra nereye gidecek, nasıl bir yeniliğe evrilecek bilemiyoruz. O nedenle transhümanizm, yapay zekâ ve sanat noktasında konuşurken her ne kadar bu meselede olumsuz düşüncelere sahip olsak da kesin ve keskin ifadeler kullanmayı makul bulmuyoruz.

Sanatta Yapay Zekâ

Yapay zekânın birçok alanda olduğu gibi sanatta da kendisine kullanım alanı bulduğunu biliyoruz. Örneğin yapay zekâ algoritmaları, sanat eserlerini analiz ederek eserlerin tanınmasına, sınıflandırılmasına ve kataloglanmasına yardımcı olabiliyor. Sanatçılar, yapay zekâ teknolojilerini kullanarak, eserlerindeki renkleri, formu ve benzersizliklerini daha iyi anlayabiliyor. Sanatçılar yapay zekâ teknolojilerini robotik gelişmeleri kullanarak, interaktif sanat eserleri de üretebiliyor. Bu tür eserler, izleyicilerin sanat eseriyle etkileşim kurmasına izin verebilir ve eserleri izleyicilerin kendileriyle birlikte yaşayan canlı varlıklar haline getirebilir.

Neticede transhümanizm ve yapay zekâ, sanatın gelişimine ve yenilikçiliğine katkı sağlayabilir mi sorusuna şu an için verilebilecek cevap değişkenlik gösteriyor. Çünkü transhümanizm, yapay zekâ ve sanat birlikteliğini savunanlar bu soruya olumlu cevap vermenin de ötesinde bunun bir gereklilik olduğunu, teknolojik gelişmeyle birlikte sanatın da daha ileriye gideceğini savunuyor. Bu alanda şimdiden çalışan, sanat eseri üretmeye devam eden bazı küresel sanatçılar da mevcut. Onların çalışmaları ve ürettikleri eserler de transhümanizm ve yapay zekâ savunucuları tarafından türünün ilk ve başarılı örnekleri olarak kabul ediliyor.

Yarı Robot Yarı İnsan

Bahsettiğimiz bu teknolojilerin kullanılmasıyla birlikte sanatçılar eserlerini geliştirecek, daha geniş bir kitleye ulaşmasına ve sanatın sınırlarının genişlemesine olanak sağlayacak. Bunların hepsi yakın gelecekte teknolojinin ilerlemesi ve böylece sanat ve teknoloji birlikteliğinin sağlanması imkânına göre gerçekleşebilecek bir durum gibi görünüyor. Ancak bizim açımızdan buradaki ana sorun geleceğin dünyası nasıl olacak ve yakın gelecekte karşımıza nasıl bir sanat ve sanatçı anlayışı çıkacak sorusundan ziyade nasıl bir insan profili ile karşılaşacağımızdır. Transhümanizm, yapay zekâ ve robotik teknolojinin bu kadar geliştiği ve halen gelişmekte olduğu bir dönemde insanın bu gelişime karşı ayak diremesi pek muhal görünmüyor. Belki de transhümanistlerin iddia ettiği gibi çok yakın bir zamanda bilimkurgu sinemasından az çok aşina olduğumuz yarı insan yarı robot denilen Sayborglarla karşılaşacağız.

Bu arada transhümanizm akımı hakkında yazdığımız yazılarda bahsi geçen Cyborg hakkında kısa da olsa bilgi verelim. Cyborg ya da Sayborg tanımlaması biyolojik ve yapay bileşenleri olan bir varlık türünü ifade ediyor. Bu bileşenler bir arada kullanılarak örneğin insan bedeni üzerinde işlevsel bir yapı oluşturulabiliyor. Sayborg teknolojisi, yapay uzuvlar, implantlar veya biyonik protezler gibi insan vücuduna entegre edilebilen teknolojik araçların geliştirilmesi ve kullanımı ile ilgili. Sonuç olarak Transhümanizm ve Posthümanizm anlayışlarının ortaya koyduğu, iddia ettiği insan profili, sanatçılar ve sanat anlayışı olarak bu düşünceye entegre edilecek. Peki, bizler, bu yüzyılın insanları olarak yapay zekâ, robotik teknolojiler ve belki de sayborglar tarafından üretilmiş sanat eserlerine hazırlıklı mıyız?

Transhümanizm ve Yapay Zekâ ile Sanat

Teknolojinin büyük bir hızla ve âdeta insanlığın başını döndürür gibi ilerlemesi bilim dışında sanat dünyasının da bu ilerleme karşısında bir değişim yaşamasını zorunlu kılıyor gibi görünmekte. Transhümanizm’in iddiasına göre geleceğin insanı yapay zekâ teknolojisini kullandığında sanatsal üretimlerini daha ileri boyuta taşıyacak. Yani yapay zekâ teknolojisi, sanat eseri oluşturmak ve interaktif sanat eseri üretmek için kullanılacak. Böylece transhümanizm ve yapay zekâ birlikteliği ile bilimde olduğu gibi sanat alanında da sınırlar genişleyecek belki de ortadan kalkacak ve sanatsal ilerleme önemli aşamalar kaydedecek.

Transhümanizm akımı açısından buraya kadar anlatılanlarda hiç olumsuz bir durum dile getirilmediğini biliyoruz.

Bu noktada meseleye “acaba” ile yaklaşanlar bizleriz. Bu acaba ile dile getirmek istediğimiz şey aslında transhümanizm ve yapay zekâ teknolojisinin sanatın alanına girmesiyle her şey transhümanistlerin ya da teknoloji âşıklarının ifade ettiği gibi tamamen olumlu mu olacak? Sanatçıların üretimi artacak, verimlilikleri yükselecek, robotik teknoloji ile sanatçı ve robot arasında bir ortaklık oluşacak ve modern çağ kendisine ait olan modern sanatı gelişmiş teknolojiyle ortaya koyacak diyebilir miyiz?

Buradaki ilk sorun aslında sanata yapay zekânın dâhil edilmesiyle birlikte insanın üreticiliği kaybolacak mı sorusudur. Şu an için gördüğümüz örnekler robotik teknolojinin ve yapay zekânın sanatta bir aracı, bir yardımcı olarak kullanılması durumu. Ancak yaşanan teknolojik gelişmelerle bu durum çok kısa sürede değişmeye başladı bile. Yakın gelecekte yapay zekâ ve robotik sistem kendi sanat anlayışını ve sanat eserini üretecek hale gelecek. En azından iddialar o yönde. Zaten bu yönde çalışmalar yapıldığını da biliyoruz. Bu çalışmalar ilk olarak yapay zekânın ne kadar geliştiğinin bir göstergesi olarak yapılıyor. Fakat ilerleyen süreçte sanatçı insan modelinden yapay zekâ destekli sanatçı insan modeline geçebiliriz. Bu noktada yukarıda soruları tekrar sormamız gerekecek. Teknolojinin ürettiği bir şey sanat eseri olur mu? İnsanın kodlaması ile yapılan yapay zekânın oluşturacağı sanat eseri kime ait olacak? O yapay zekâyı kodlayan, oluşturan kişiye mi yoksa yapay zekânın kendisine mi?

Eleştirileri Eleştirmek

Bu yazıda sorduğumuz sorular aslında ilk defa bizim dile getirdiğimiz bir şey değil. Transhümanizm akımı, yapay zekâ ve robotik teknolojinin ortaya çıktığı bir nevi ana vatanı diyeceğimiz Batı dünyasında bazı eleştirmenler şimdiden bu soruları ve fazlasını soruyor. Burada ana nokta sanatın insanlaşmasının ya da insana ait olmasının yok olacağı düşüncesinin dile getirilmesi hatta savunulmasıdır. Bizim açımızdan da önemli ve anlamlı bulunan bu çaba “Sanatın insan merkezli bir ruhî yükseliş hali” olması özelliğinin bilinmesidir.

Tüm bu bahsettiğimiz problemlerin dışında bir de meselenin etik sorunu kısmı var ki bu noktada da sanat eserlerinde kullanılan yapay zekâ teknolojisi, insanların sahip olduğu ön yargılara ve toplumsal sorunlara sahip olabilir. Ya da insanların sahip olduğu bazı hassasiyetler yapay zekâ için önemli olmayabilir. Bu aşamada aradaki sınırı muhafaza edecek, bozulmaması gereken dengeyi koruyacak ve gelişimi insanın yararına kim sürdürecek?

Son tahlilde bizim çekinerek yaklaştığımız ve ihtiyatla karşıladığımız sanatçı, yapay zekâ-robotik teknoloji arasındaki bağlantıya transhümanizm savunucuları farklı yaklaşıyor. Onlara göre sanatçı ve yapay zekâ arasındaki bu bağ üretim seviyesini daha yukarı taşıyacak böylece sanatın yeniden keşfedilmesine ve tanımlanmasına imkân sağlayacak. Ancak onların olumlu olarak aldığı transhümanizm, sanat ve yapay zekâ bağlantısı sanatı yeniden keşfederken ortaya koyacağı şey ne kadar bizim bildiğimiz anlamda sanat olacak?

Tüm bunların yanında şu soruyu da tekrar sormak lâzım, böylesi bir iş birlikteliğinden ortaya çıkacak sanatsal üretim ne kadar tamamen insan üretimi olarak kabul edilecek? Bu noktada transhümanizm, sanat ve yapay zekâ arasındaki ilişkiyi doğru okuyabilmek ve bugünkü sanatı anlamak geleceğin sanatının nereye doğru evrileceğini öngörmek açısından önemli. Belki de karışık gördüğümüz bu denklemin vuzuha kavuşması yakın gelecekte tasarlanan/düşünülen insan tipinin de anlaşılması noktasında bize çok önemli bilgiler sağlayacaktır. Çünkü Transhümanizm akımı, sonuç olarak insanın şu anda sahip olduğu bedenin kendisini sınırlandırdığını ve ölümsüzlük için bu bedenden kurtulmanın gerektiğini düşünen ve buna inanan bir akım.

Bizim düşüncemize göre insanın ölümsüzlük keşfi üzerinden tanrılaşacağına inanan ve bunu vaaz eden Hümanizm, Transhümanizm ve Posthümanizm süreci tamamlanma aşamasında kendi istediği insan tipini de bir fabrika mantığıyla üretmeyi deneyecektir. Bilimkurgu sinemasında “insan tarlaları” senaryoları örneklerini bolca gördüğümüzü düşününce belki de “doğal insan-doğal sanat” anlayışına karşı “üretilen insan-üretilen sanat” ile karşımıza çıkabilecekleri ihtimalini göz ardı etmemeliyiz.

 

Davut Bayraklı

Transhümanizm, Yapay Zekâ ve Sanat – 2

 


Kaynakça

Artut, S. (2019). Yapay Zekâ Olgusunun Güncel Sanat Çalışmalarındaki Açılımları. İnsan ve İnsan, 6 (22), 767-783. DOI: 10.29224/insanveinsan.478162.
Erten, Onur, Ömür Göktepeli̇ler. “Yapay Zekâ, Makine ve Sanat.” Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 13, no. 2 (2022): 145-153.
Gümüş, Fatih. “Müzelerde Yapay Zekâ Uygulamaları, Etkileri ve Geleceği.” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2019.
Güney, E. & Yavuz, H. (2020). Yapay Zekâ ile Sanatsal Üretim Pratiğinde Sanatçının Rolü ve Değişen Sanat Olgusu. Sanat ve Tasarım Dergisi, Sanat ve Tasarım Dergisi, 415-439. https://dergipark.org.tr/tr/pub/sanatvetasarim/issue/58750/848434.
Tugay Çoban, Ufuk Uğur. “Sinemada Yapay Zekâ”, 2. Uluslararası Sanat, Estetik Sempozyumu ve Sergisi (2018).
Uzun, Y., Akkuzu, B. & Kayrıcı, M. (2021). Yapay Zeka’nın Kültür ve Sanatla Olan İlişkisi. Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, Ejosat Özel Sayı 2021 (ICAENS), 753-757. DOI: 10.31590/ejosat.1010691.
Uzun, Y., Akkuzu, B., Kayrıcı, M. “Yapay Zeka’nın Kültür ve Sanatla Olan İlişkisi.” Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi (2021): 753-757.
Zengin, Ferhat. “Akıllı Makine Çağı Sinemasına Giriş: Sinema Sanatında Yapay Zekâ Teknolojilerinin Kullanımı.” İletişim Çalışmaları Dergisi 6, no. 2 (2020): 151-177.

https://en.wikipedia.org/wiki/Sougwen_Chung
https://sougwen.com/
https://sougwen.com/project/drawing-operations
https://www.artandcrea.com/blogart/refik-anadol-kimdir-biyografisi-ve-eserleri.
https://www.forbes.com
https://www.sothebys.com/en/articles/artificial-intelligence-and-the-art-of-mario-klingemann.

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Cyborgun kızıl gözü , 16/05/2023

    Gerçekten artık cyborglaşmak ve her açıdan daha üstün bir tür olmak gerekiyor. Bu sayede insan yada cyborg kısa sürede daha çok kendini geliştirip gelişmiş bir organizmaya dönüşebilir bu sayede teknoloji daha hızlı gelişir.

    • kızıl göze suskun mızrağın öpücüğü , 23/05/2023

      cyborglaşmanın nesini savunuyorsunuz acaba? merakımdan soruyorum. cyborglaşma dediğiniz mevzu, insanın ruhuna ve fıtratına aykırı bir durum mu, değil mi sizce? aykırı bir durum değil diyorsanız üstün bir yaratılan olarak insan olmak neye yetmiyor da üstüne cyborglaşmayı savunuyorsunuz? hâşâ, insan türünün şu anki ahvali yetersiz mi ki?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir