Put İmalatçısı Olarak İnsan!

Put deyince, aklımıza sadece heykel geliyorsa, büyük bir sorun var demektir. Zira putu nesneye indirgemek, “zihni putlara” karşı kör kalmak demektir ki bu da farkında olmadan bir sürü putla birlikte yaşandığını gösterir. Eskiden insanlar taştan/madenden putlar yapıp tapardı. Şimdi ise bu putlar zihinlerde yaşatılıyor.

Genel olarak kişiyi kendinden uzaklaştıran, aklı/kalbi ele geçiren, taparcasına bağlanılan her türlü bağımlılık, arzu ve zevk put olarak ifade edilir. Bu bazen makam sevgisi, bazen yemek yeme bağımlılığı, bazen bir ideoloji, bazen de (abartılan/yüceltilen) herhangi bir şey olabilir. Önemli olan bu zaafın aklı/kalbi ele geçirmesi ve kişinin iradesinin çaresiz kalmasıdır. Bağımlılıkların başladığı nokta da burasıdır.

Zihni putların başında önyargılar gelir. Yargının başına gelen “ön” eki, yargıyı yargı olmaktan çıkaran bir güce sahiptir. Yargıya yani hükme varmak için araştırma yapmak ve kılı kırk yarmak gerekir. Yoksa yanlış bir yargıya varmak kaçınılmazdır. İşte önyargı, araştırma safhasının elenmesini ve düşünmeden bir sonuca varılmasını sağlayan bir kısa yol putudur. Bu sebeple önyargılar yıkılmadıkça özgür düşünmenin bir yolu yoktur.

Francis Bacon kabile (soy), mağara, çarşı-pazar ve tiyatro putları olarak dört farklı puttan bahsederken, Ali Şeriati ise tabiatın belirleyiciliği, tarihin belirleyiciliği, toplumun belirleyiciliği ve kendi belirleyiciliği olmak üzere yine dört puttan (zindandan) dert yanar. Açıkçası insan öncelikle içinde yaşadığı toplum tarafından inşâ edilen putların önünde simgesel olarak secde ettirilir. Bu putlara, kişinin kendi yaptığı putlar da zamanla eklenir. Zihni, putlarla kuşatılmış birinin bir konu hakkında objektif bir yargıya varmasını ya da özgürce düşünmesini beklemek safdilliktir. Eğer bekleyenler varsa, bu durum onların da benzer putların kontrolünde bir hayat yaşadığını gösterir. (Francis Bacon ve Ali Şeriatı’nin saydığı putların özelliklerini öğrenmek için “Novum Organum” ve “İnsanın Dört Zindanı” kitaplarına bakılabilir.)

Konunun anlaşılması için daha belirgin örnekler verilebilir. Mesela sabahları kahvaltı yapmadan evden çıkamam putu ve sabahları çay/kahve içmeden kendime gelemiyorum putunu irdeleyelim. Öncelikle putların öznel olduğunu ve her putun gücünü kişinin kendinden aldığının farkına varmalıyız. Sabahları kahve içmeyince kendime gelemiyorum, rahatsızlık hissediyorum tarzı söylemler, kişinin sabahları kahve içme bağımlısı olduğunu gösterdiği gibi bağımlılığın sebebinin de kendi olduğunu ortaya koyar. Hiçbir nesnenin kendini put kılma gücü yoktur. Bu gücü o nesneye, insan yükler. Hâlbuki sabahları kahvaltı yapmayınca ya da kahve içmeyince hiçbir şey olmaz.

Bu yazıyı okuyanlar, büyük ihtimal kendilerinin zihni putu olmadığını, bütün putların diğerlerinde olduğunu düşünür. Büyük ihtimal bu yazıyı yazan da okuyanlar gibi düşünecektir. Eğer bir putperest varsa -ki var- muhakkak kendisinden başkalarıdır. İşte bu da başlı başına ayrı bir puttur. Kendini görememe putu.

Açıkçası insan bir put imalatçısıdır. İçine doğduğu put imalathanesinde başka bir meslek öğrenip icra etmesini bekleyemezdik zaten. Moralleri bozmak gibi bir niyetim yok ama insanın canı sıkılmadıkça da kendine dair bir düşünce faaliyetine gireceği de yok. O halde rahatsız olmak yolda olmaktır. Tamam insan bir put imalatçısıdır ama aynı zamanda bir put kırcısıdır. Toplum, tarih, tabiat ve kendi tarafından inşâ edilen putları yıkacak olan yine kendisidir. Bu noktada ilk adım putların fark edilmesidir. Kişi zihninin işgal edildiğini, sağlıklı ve âdil düşünemediğini fark ettiği an putlarının da idrakine varır. Zaten mesele idrak meselesidir. İkinci aşama ise putları neden inşâ edildiğinin ve bu putların neye hizmet ettiğinin idrakidir. Yani mesele bilgi kapısının önünde durmaktır. Bilgi insanı özgürleştirir derken, zihnini putlardan temizler denmektedir. Üçüncü aşama ise kişinin tüm bilgilerini sınaması, tutarlılık sınavından geçirmesi ve sınıfta kalan bilgilerden kurtulmasıdır. Özgürlük, yüklerin atılmasıdır. Her bir put, bir gerçekliğin zihin tarafından üstünün örtülmesidir. Her put, insanı körleştir.

Putçuluk, biçimciliktir. Parçayı kutsayıp bütünü görememektir. Soyuttan uzaklaşma ve somutun kollarından mutluluk arama serabıdır. Abartıdan yola çıkarak yüceltme ile sona eren bir fetişizmdir. İtaat ve boyun eğmenin zihinde kendine yer bulduğu iradesizlik halidir.

Sözün özü, putları dışarıda değil, zihinde/kalpte aramak gerekir. Zahiri putları kırmak kolaydır ama asıl mesele zihindeki/kalpteki putları kırmaktır. Bunun için de kişinin kendi hakkında düşünmesi ve fiillerini (eylemlerini) düşüncenin konusu yapması gerekir. Yapıp ettiklerini kutsallaştırıp put haline getirmemek için de aciz bir varlık ve ölümle nişanlı olduğunu unutmamalıdır. Kendini unutmak putların gölgesinde bir hayat yaşamaktır.

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir