Hangi Kelime Kaç Kilo Çeker

ibrahim a

 

 

‘Kelimeler tartılır mı?’ demeyin ve İbrahim A.’yı okuyun.

***

[Kelimelerin Ağırlıkları Üzerine Bir Deneme]

 

Bende epeyden beridir oluşan ve de gelişmekte olan bir kanaat var: “Kelimelerin kendilerine has bir ağırlıkları vardır. Bu ağırlık hem telaffuzundan ve hem de manasından gelmektedir!” Bu “kanaat” İman ve Yaşama Üslübu isimli eserden sonra “kesinlik” mertebesine ulaştı ve bunun neticesinde de aşağıda okuyacağınız yazı bil-kuvve (potansiyel diyebiliriz) durumdan bil-fiil (buna da varlık diye) hale geldi.

Bundan bir müddet önce elime merhum Nihat Sami Banarlının -ki kendisi edebiyat tarihçisi olarak bilinmekle birlikte şek ve şüphe yok ki aynı zamanda büyük bir mütefekkirdir- Îman Ve Yaşama Üslûbu isimli eserini aldım ve şimdilerde de bitirdim. Eser merhumun her biri kendi içinde bir bütün olan makalelerinden oluşmakta. Makaleleri bir bir okurken sıra “Hocalığın İtibarı” başlıklı makaleye geldiğimde nedense diğer yazılara nispetle biraz daha meraklandım ve onu daha dikkatli okudum. Makale “hocalık”ın cumhuriyet döneminde nasıl yavaş yavaş itibar kaybettiğini anlatmakta. Fakat bu anlatım süresince en çok dikkat çeken şey -ki bize bu yazıyı kaleme aldıran da biraz o “şey”dir- itibar kaybını bizzat “hoca” ve “muallim” kelimeleri üzerinden ortaya koymasıdır. Merhumun Türk diline olan aşkını, vukûfiyetini, onu koruma ve güzelleştirmeye yönelik çabasınıTürkçe’nin Sırları eserine bir göz atan herkes takdir edecektir. Yazarın bu hususiyetini göz önünde bulundurarak aşağıda alıntılamış olduğumuz makalenin farklı parçaları bir okuyalım:

“….ikinci dünya harbi yıllarında ise hocalara muallim adı bile çok görüldü. Hocalık cılız ve uydurmaöğretmen kelimesiyle isimlendirilerek ve bu kelime bütün millete devlet zoruyla kabul ettirilerek, hocalık mesleğine ilk büyük darbe vuruldu.”

“Hocalık kelimesinin öğretmene çevrilmesiyle mesleğe darbe vurulduğunu söyleyişim bir fantezi değildir. Bunun derin tarihi ve psikolojik bir sebebi vardır. İzah edeyim:

Türkçemizin hususiyetlerinden biri de milletimizin maddi, manevi, büyük, heybetli ve iri varlıklara umumiyetle, büyük, heybetli ve kalın hecelerle söylenen isimler koymasıdır. Türk milleti tarih boyunca büyük ve mukaddes tanıdığı mesleklere de böyle, kalın hecelerle söylenen, heybetli adlar koymuştur. Yahut, zamanla, onların ince heceli adlarını kalın ve heybetli seslerle terennüm etmiştir.

Türklerin eskiden tengri dedikleri Allah’a zamanla tanrı deyişleri böyledir. Arapçada yer yer Ellah sesine yakın telaffuz edilen kelimeyi de türkün göğüs dolusu, iman dolusu bir sesle Allah telaffuz etmesi ve en büyük meydan savaşlarını “Allah Allah!” sesleriyle kazanması bundandır.”

“Kaldı ki son dil ve tarih araştırmaları da bizzat hoca kelimesinin de aslında farsça olmayıp Türkçede yaşlı adam, bilgin adam, muhterem adam, büyük adam manasıyla hâlâ kullanılan koca kelimesinden sürüp yaşadığını meydana koymuştur.”

“Görülüyor ki Türkçenin en eski ve muhteşem kelimelerinden biri olan koca-hoca sözünü bütün Türk tarihindeki milli-ananevi inanış ve söyleyişlerden ayırarak, şüphesiz tamamıyla gayr-ı milli bir düşünce ile adeta günahkâr bir kelime saymak isteyenlere Türk milleti hâlâ inanmamıştır. Nitekim, bugün hâlâ (öğretmenkelimesinin devlet zoruyla yaşatılmak istenen bütün ve sun’i yaygınlığına rağmen) terbiyeli Türk halkı ve Türk çocukları, hatta Türkçe bilen yabancı münevverler, hürmet ettikleri, bilgisine ve değerine inandıkları hocalara, mutlak olarak, hoca, hocam!… demektedirler.”

Bu alıntılardan net bir şekilde anlaşılacağı üzere öğretmen kelimesi yerine “hoca” kelimesini tercih etmenin nedenlerinden biri “hoca” kelimesinin telaffuzundaki ağırlık yani tokluk yani heybettir. “Hocam!”kelimesinin uyandırdığı azamet hissiyle “Öğretmenim” in uyandırdığı arasında, “Aslan” ile “Kedi” kadar fark vardır. Kelimelerin ağırlığı derken ilk bakışta kastettiğim budur. İşin bir de anlam derinliği kısmı var… Fakat oraları kurcalayacak kadar ilme sahip olmadığımızdan, haddimizi bilip işin “telaffuz” mertebesinde kalıyor ve daha ileri gitmiyoruz.

Bu konuda vermek istediğimiz ikinci örnek ise “ahlak” kelimesidir. Şimdilerde birileri bu ahlakkelimesinin yerine “etik” (“ehtik” diye yazan var ya… Fesuphanellah, pes doğrusu taklitçiliğin bu kadarı…!) kelimesini kullanmaya ve bunu akıllarınca yaygınlaştırmaya başladılar. Bazıları bunu sözüm ona Arapça kelimeleri (ahlakın Arapçalığı mı kalmış, hayret!!!) dilden atma gibi bilinçli bir gaye ile yaparken (tabiî aynı bilinçli gayeyi  -fakat tersinden- İngilizce kelimeyi almada da görmekteyiz) bazıları ise sadece “modern”  görünmek gayesi ile herhangi bir “bilinçli tavır” içinde olmaksızın bu kelime değişimini yapmaktadır. Şimdi eminim ki ilim ve hikmet erbabı araştırdığında “ahlak” ile “etik”in bir biri yerine kullanılmasının pek de doğru olmadığını ortaya koyacaktır. Fakat bencileyin garib de bunu ispat edebilecek donanım ne gezerrrr! Bundan dolayıdır ki ben yine sadece işin“telaffuz” mertebesine tırmanmaya çalışacağım. Bir kere ahlak kelimesi telaffuz edilirken gür bir ses çıkarır, ağzı doldurur. Ahhhh lâââk. Öteki kelimenin böyle bir hususiyeti ise hiç yok: Etik! Cılız ve çelimsiz bır tını…ses bile değil!!! İki kelime arasındaki siklet farkı en fazla, birini bu kelimelerin içeriğinden yoksunlukla itham ettiğimizde kendisini gösterir. Örneğin bir kimseden “insan” diye isimlendirilene hiç yakışmayacak bir eylem sadır oldu ve siz de gördünüz. Vereceğiniz şu tepkilerden hangisi daha ağırdır? A) Ulan ahlaksız herif!!! B) Ulan etiksiz!! Veya A)Birader bu yaptığın ahlaki/ahlaklı bir davranış değil!!! B) Birader bu yaptığın hiç etik değil!!! Hiç şüphesiz A şıklarına mensup olan tepkilerin karşı tarafa yapacağı maddi-manevi baskı daha ağır olacaktır. Dolayısıyla “etik”gibi çelimsiz bir kelime yerine “Ahlak” gibi ağır bir kelimeyi kullanmak daha mantıklıdır velev ki Arapçadan gelse bile….!

Hiç şüphesiz daha pek çok kelimeden örnek verilebilir fakat maksadı hâsıl etmek için bu kadar sözün kâfi geleceğine inanıyorum. Velhasıl ara sıra düşünelim: Kullandığımız kelimelerin ağırlıkları nedir veya başka bir deyişle “hangi kelime kaç kilo çekiyo???”…

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir