* İyi bir yazar, son derece iyi bir okur olmalıdır. Ama sadece okurluk yetmez. Türkçeyi de bilmek şarttır. Yazarın dil bilgisi uzmanı olması beklenmez fakat Türkçeyi dert edinmesi gerekir. “İngilizce düşünüp Türkçe yazan” bir romancı olmak için kurmaca tekniklerinin içinde kaybolan biri, bir yerde hata yapmış demektir.
* Ustasız sanat haramdır. Hudayinabit sanatkâr yoktur. Tarihten ve toplumdan kopuk insan olmaz. Ayağın yaşanılan topraklara basması gerekir. Kahramanlarının ismi Jack, Jeronomy, Gilda olan yeraltı edebiyatı numûnesi roman Türkiye’de yazılmaz. Eğer yazılıyorsa yazarı gülünçtür, kendini “ben kendim için yazıyorum” diye tatmin eden bir yeniyetmedir ancak. Kitap fuarlarını dolduran o vampir kitaplarından yazmak ucuzluğuna düşülse bile, evvela, gidip Salim Fikret Kırgi’nin “Osmanlı Vampirleri” kitabını okumak gerekir.
* Feyyaz Kandemir, Celâl Kuru ve Mehmet Raşit Küçükkürtül kadar müşkülpesent olursanız detaylar içinde boğulur, bir süre sonra bitmemiş projelerin karmaşası içinde debelenir durursunuz!
* Yazı yazmak ciddi bir iştir. Kişinin hayatının bir anlamı yoksa yani ölmek için bir sebebi yoksa yazı yazması da gereksizdir. Hayatın anlamına dair bir hissin, arayışın sizde yuvalandığını görüyorsanız bu, aynı zamanda, yazma sebeplerine sahip olduğunuz anlamına gelebilir. İşin başında yazma arzusu ve yazma sebepleri, yazmaktan önce gelir. Hangi türde yazacağına karar vermek, bir kitap çıkarmak, sosyal hayatta yazar olarak yer almak ikinci dereceden öneme sahiptir, hatta belki hiçbir öneme sahip değildir. (İkâz: Köylüsünün matbaasında ya da kendi imkânlarıyla ilk kitabını çıkarır çıkarmaz kendisine “yazar”, “araştırmacı yazar” filan gibi unvanlarla kartvizit bastıranlar, size sesleniyoruz: Lütfen sayfayı kapatın.)
* Bahadır Dadak kadar neme lazımcı bir yazar olmak en büyük tehlikedir. En çok bundan ve Bahadır’dan sakınınız!
* Günlük tutmaktan büyük menfaatler elde edebilirsiniz. Günlük bir olayı, durumu derinlemesine anlatma denemeleri yaparak üslûp geliştirmek, anlatım gücünü artırmak mümkündür. Her sabah kalkar kalkmaz veya her gece uyumadan evvel günün meselelerini sırayla, ana hatlarıyla anlatmayı deneyerek hafıza disiplini ve metin kurma kabiliyeti elde edebilirsiniz. Bundan başka sadece belli mekânlarda yazmak, seyahatte günlük tutmak, sadece insan ilişkilerini yazmak, nöbet defteri tutar gibi belli bir konu/eşya/insan/vücut organı hakkında düzenli kayıt tutmak şeklinde deneysel günlük tutmak da kalem tecrübesi kazandırır. Okuduğu kitaplardan, düşündüklerinden, okuma ve yazma bağlamındaki ilişkilerinden söz eden yazarların yolunu tutarak kendi yazarlık tecrübenizi denetlemek, şekillendirmek üzere de günlük tutabilirsiniz.
* Sulhi Ceylan gibi metaforların, sembollerin gücüne fazlaca inanmayınız, Züleyha’nın zulmünü teşhir etmek de zulümdür, boş veriniz efendim Züleyha’yı, zulmü; Yusuf’un (a.s.) güzelliğine bakınız!
* İçinize sinmeyen yazıyı başkaları da beğenmez. Öncelikle yazınızı kendiniz beğenmelisiniz. Bunun için de sürekli kitap okumalı ve yazarların üslubu üzerine düşünmeli ve böylece beğeni seviyenizi yükseltmelisiniz.
* Ömer Ertürk gibi tez yazıp da edebi metin yazmamazlık etmeyin. Öyle bir tez yazın ki tez hocanız metnin diline hayran kalsın ve estetik krizine girsin. Siz de akademiye yeni bir dil kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşayın.
* Üslup zamanla kazanılır. Bu sebeple bir kitap okurken yazarın konuyu anlatışına ve dili nasıl kullandığına dikkat etmelisiniz. Başka yazarların ayak izlerine basmadan özgün bir adım atılmayacağını bilmelisiniz. Üslubunuzu kurarken elbette başka yazarların ayak izlerini takip etmek, taklit devresi geçirmek bir vakıadır fakat asıl önemli olan bu devreyi nasıl aşacağınızdır. Bunu da ancak Türkçe anlatım imkânları üzerine düşünmek ve kendi devrinizin ihtiyacı olan dili ortaya çıkarmak çabasıyla başarabilirsiniz. Bir yazar, “sade bir üslûp” oluşturmak veya “dilin en ücra köşelerine uzanıp renkli ve zengin bir üslûp” çıkarmak işini keyfi, rastgele veya öyle karar verdiği için değil Türkçe ırmağının akıp gelen meselelerine dikkat kesilerek yapabilir. Televizyon dilinin, sosyal medya etkisinin ve “plaza Türkçesi”nin görüldüğü bugün nasıl bir Türkçe arayışına girmek gerek sizce? Bir cevabınız olmalı…
* Ömer Can Coşkun ve Mehmet Erikli gibi gizemli olmakla Davut Bayraklı kadar açık sözlü olmak arasında bir kıvam tutturmak belki de en iyisidir. Bu denkleme göre Edebifikir’in en iyi yazarı Cüneyt Dal’dır! Denklem yanlışsa en iyi yazarımız Abdullah Karaca’dır!
* Taklit iyidir ama başlangıçta olanlar için. Hem illa taklit edecekseniz mukallidi olduğunuz kişiyi geçme niyetini taşıyın. Bakın Muhteşem Âttar’a. Kuşların Dili’nde Ahmed Gazalî hazretlerinin “Kuşlar Risâlesini” taklit etmiş ve onu geçmiştir. Kimse de Âttar’ın sözünün üstüne söz söyleyememiştir. Belki Gülşehrî yaklaşmıştır. Unutma, acemi şairler taklit eder, usta şairler çalar!
* Muhammed Furkan Kâhya kadar olmasa da mutlaka sözlük okumalısınız.
* Yazıda en önemli unsurlardan biri de akıcılıktır. Buna önceleri selaset denirdi. Selis olmanın metnin iç yapısıyla ilgisi kadar, devrin Türkçesinin aktığı yönle de ilgisi vardır. Selis olmak, sade yazmak demek değildir. Mantık örgüsünü, metnin zihinden akışını, okuyucunun dikkatini de kapsar.
* Çağdaşlarınızı okuyarak yazar olamazsınız. Yazar kendi devrinde yazanları iki şey için okur: ilki, taklide düşmemek; ikincisi, nasıl yazılmayacağını öğrenmek için. Düşünürsek bir sebep daha bulabiliriz!
* Muhammet Emin Oyar gibi yazarlık ile YouTuberlığı bir arada götürme gayretiyle Edebifikir’i boşlamayınız! YouTube’a içerik üretmeyi yazı yazmaya tercih eden yazarlara iyi gözle bakmıyoruz!
* Ruhunuza yakın yazarlar arayın ve bulduğunuzda bütün kitaplarını okuyun ve bu kitaplar içinde en beğendiğiniz kitabı kendinize çıta olarak belirleyin ve her yazdığınızda onu geçmeye niyet edin.
* Bu maddeler uzar gider. Her işin başı iyi bir niyet ve sağlam bir iradedir. Okumak ve yazmanın boş zaman uğraşı olmadığını ve başlı başına bir iş olduğunu anladıysan yola çıktın demektir. Kolay gelsin.
* Adem Suvağcı kadar yolun başında oyalanmayınız, bahane üretmeyiniz, yararlandığınız kaynakları belirtiniz.
Edebifikir İhtiyar Heyeti
7 Yorum