Mehmet Raşit Küçükkürtül’e Yöneltilen Okuyucu Soruları
1. Domates soslu karışık kızartma ısmarlasam yer misiniz? Ömer Faruk
2. En büyük hayaliniz nedir? Yunus Fuat
3. Başucunuzdan ayırmadığınız üç kitabı söyler misiniz? Fatma Ekinci
4. Birkaç sorum olacak.
a) İnsan neden fikir yazıları okuduğu zaman manevi derslerinde bir yavaşlama oluyor da bu hal tasavvuf kitapları okuduğunda olmuyor?
b) Salih Mirzabeyoğlu’nun kitaplarını nasıl okumalı ve nereden başlamalıyız? Mirzabeyoğlu’nun Sezai Karakoç’tan farkı nedir?
c) Hem fikir hem de şükür kanalını açmak için ne yapmalıyız?
d) İyi bir yazar, kaliteli bir okuyucu olmak için ne yapmam gerekir? Rumeysa
***
CEVAPLAR
1. salata dışında domates yemiyorum. buna, salçası hariç domates mamülleri de dahil. mehmet erikli’nin kabullenemeyeceği bir durum biliyorum ama böyle.
2. pek hayal kuran birisi değilim. ama bol rüya görüyorum. dehşetli rüyalar… bazı rüyaları görmeye lâyık olmaya çalışıyorum. bunun dışında, kafamda bazı planlar-projeler-tasarılar hep var ama aydoğan abi bunları çalar veya “onlar benim projemdi” der diye ifşa edemeyeceğim.
3. bu sorunun tam karşılığı olan bir durum bende yok. yaşlandıkça, belli bir yaştan sonra kitaplığın azalması gerektiği gibi bir his var içimde. şu devremde, benim elimdeki kitap sayısı günden güne artıyor. yatağımda ve yatağın kenarındaki komidinde 30-40 civarı kitap bulunuyor. bunların azı sabit, çoğu değişiyor. beş on tane kitap sabitleyip belli bir devreden sonra başka kitap okumasak iyi olur mu? sulhi abi cevap versin buna. kitap ismi vermezsem içiniz rahat etmeyecek. ondan önce, ondan sonra diyebileceğim kitap hayatü’s sahabe’dir. inşallah ömür boyu okurum onu. karamazov kardeşler’den daha tesir eden bir roman okuduğumu hatırlamıyorum. mektubat-ı rabbani’nin birinci cildi ise benim için işaret edilmiş, seçilmiş bir hedef-kitap’tır.
4.
a) seyyid sıbgatullah arvasi kuddise sırruh, ashabın sohbetinin kalpteki iman nurunu artıracağını ve sadat-ı kiram’ın sohbetinin ise muhabbeti artıracağını haber veriyor. “başkalarının fikirleriyle değil, başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız.”
b) mirzabeyoğlu’nu necip fazıl kısakürek düşüncesinin bir alt kümesi, bir yorumlanma biçimi olarak ve aslında sosyolojik vakıanın örnek metinleri olarak okumalı. bu son dediğimi tavzih etmeyeceğim, sulhi ceylan ile tartışmak istemiyorum. sezai karakoç’u ise necip fazıl kısakürek’ten bağımsız, belki biraz da bağımsızlaşma örneği olarak okuyabilirsiniz. sezai karakoç, bir duyuş ve hissedişin arı duru, berrak ve kristalize bir şekilde ifade edilmesinin bekçiliğini yapmıştır. aslında “hızır’la kırk saat”ın yazılma ritüelleri ve şekli, sezai karakoç’un bütün ömrünce yaptığı “bekçi”liği ifade eder.
c) hem fikir hem şükür kanalını açmak için ne yapmak gerekir bilmiyorum.
d) iyi bir yazar olmak için kendi yazma gerekçelerini, temayüllerini keşfedip alışkanlıklar, ritüeller edinmeli ve disiplin kazanmalı. yazmak için his ve fikirden daha çok zindelik ve disipline ihtiyaç vardır. düzgün beslen, hasta olma. her gün yürüyüşe çık, egzersiz yap. günün belli saatlerini yazmaya vakfet. şaka yapmıyorum, böyle. yürüyüş önemli, yanında kağıt kalem olsun, tek başına ve belli bir tempoda yürü. bir de “yazarlık kondisyonu”. eğer anadan doğma yazar değilsen, kondisyonuna dikkat et. her gün sözlükten birkaç sayfa oku, türkçesi temiz metinlerden seçip her gün beş on dakika sesli olarak oku. güzel okumaya çalış, kulağını kendi sesine alıştır, hatta aynanın karşısında oku. bu da yürüyüş kadar önemli. eğer anadan doğma yazar değilsen mutlaka farklı metin türlerinde yazmaya çalış, sınırlarını zorla, zaaflarını gör. yayınlamak için değil, kalemin için dene bunu. ilk başlarda odun gibi cümleler kuracaksın. ifadelerin sası, kof ve klişe olacak. ama esas yazı yolunu bulduğunda kaleme aldığın metinlerin letafet kazanması kolaylaşacak. bir de çeşitli defterler tutmayı deneyebilirsin. her gün yarım sayfa günlük tutmak mesela. o gün sabahtan yatacağın vakte değin ne yaptığını kronolojik sırayla özetleyerek yazacaksın. bunu birkaç sene yap. bilmediğin kelimeleri bir deftere not edip anlamını ve etimolojisini araştır. okuduğun kitapları evladiyelik, ciltli bir deftere kaydet. karşılaştığın, tanıştığın bütün insanlar için bir defter tutup nerede ne zaman tanıştığını, onun hakkındaki senin için önemli birkaç bilgiyi not et. esas sırrı söylemiyorum. bunun için sana güvenmem lâzım. güvenimi kazandığında onu da anlatacağım. ha unutmadan, senin yazarlığına katlanacak bir eş bulmalısın. kitap okumak ve yazmak, çoğunlukla kişinin tek başına göreceği işlerdir. evleneceğin kişi senin, saatlerini o selüloz parçasına ve klavye tuşlarına vermeni anlamlandıramayabilir. sen kitabın yüzüne bakacaksın, o senin yüzüne bakacak. bunu kabul edecek birini bulmak kolay değil. belki buna razı olacak erkekler vardır ama kadınların buna razı olacağını sanmıyorum. bir kadın olduğun için sana tavsiyem, woolf’un “kendine ait bir oda” kitabını oku, ama bunun batı dünyasına ait bir kadının macerası olduğunu hatırda tutarak… erkekler ne okusun? onlar da john fante’nin “toza sor” kitabını okusun ve bilsinler ki artura bandini bir gün büyük bir yazar olacak ve annesine güzel bir ev alacak.
okumaya gelince… klasikleri, çok satılanlar listesini, üstad diye sunulan adamların 40-50 ciltlik külliyatlarını bir kenara bak. en çok neyi merak ediyorsan ve neye ihtiyaç duyuyorsan onu oku. diyelim ki bir doğum sahnesi yazacaksın, o durumda senin için en iyi kitap bir jinekoloğun hatıraları olabilir. dünyanın en ilgiye değer hadiselerinden birisi, bir insanın dünyaya gelmesidir. çok iyi bir doğum sahnesi yazan bir romancı veya hikayeci hatırlıyor musun? hülasa, meraklarını ve ihtiyaçlarını takip et okumada.
mehmet raşit küçükkürtül
8 Yorum