Ne Kadar Can Sıkıcısınız!

Ne mi oldu?

Bu anlatacaklarım bizim hikâyemizdir. Bizim derken sıcaklık olsun istedim. Zira herkes aslında sadece kendi hikâyesini yaşar, her insanın yalnız öleceği gibi… E ne gerek var bütün bunlara diyorsanız size şunu derim: Yazmasaydık inanın ölmeyecektik. Yazdık ve yaşamıyoruz. Siz anladınız…

***

Ne kadar can sıkıcısınız… Sizi İlber hocaya havale ediyorum.

***

Abdulkerim Kolat’ı hikâyeleriyle tanıyordunuz. Bu hafta “Herkese Selam Sana Hasret” adlı güzel bir denemeyle sayfamızda gözüktü. İşte bütün bunlar Leyla’dan sebep…

***

Beckett bir yerlerde; “Sen kendi sesinde yapayalnız kalacaksın. Dünyada kendi sesinden başka ses olmayacak.” diyordu. Kendi sesinde yalnız kalmak, şiir değil de nedir?

***

Bu hafta Mehmet Erikli’nin “Ruh ve Beden Sorunu Olarak Zihin” adlı felsefi yazısını yayımladık. Hâlâ okumadınız mı?

***

Kitap sohbetlerimiz 12 Mart’ta başlıyor. İlk olarak Sezai Karakoç’un Kıyamet Aşısı isimli kitabını mütalaa edeceğiz. Sizleri de bekleriz.

***

Davut Bayraklı’nın “Münevverden Aydına” başlıklı konferans afişi çok ses getirdi… Buradan inceleyebilirsiniz…

***

Yaşamın ucuna doğru bir yolculuk isteği neden peşimi bırakmıyor?

***

Sulhi Ceylan’ın “Kadrajın Umudu” şiirini bu hafta yayımladık… Şiir bizi kanırtan bir şey…

***

Her resimde, her tabloda insanın kendisini görmesinin sebebi de nedir?

***

Tezer Özlü; “Bir şeyin değişeceği beni ürkütüyor, bir şeyin değişmeyeceği de” diyor. Tezer’e hak vermemek elde değil… Hayat bir ürperti değil de nedir? Bir elimizde biriktirdiğimiz pişmanlıklar, diğer elimizde ise biriken umutlarımız… Kendi sıratımızı yaşıyoruz her gün. Her gün kendi ölümümüzü ölüyoruz. Âşıklara selam olsun…

***

Şair; imgelerle vardır, imgelerle nefes alır ve imgelerle düşünür… Bunu unutma!

***

Aydoğan K sessizliğini korumaya devam ediyor. Bu aralar en çok BİM’e uğruyormuş. Hatta BİM’den esinlenerek, akşamları evlerine dönen mutlu erkekleri anlatan uzun bir senaryo yazmayı düşünüyormuş. Genelde bu erkeklerin elleri BİM poşetleriyle süslenmiş olacakmış. Sevenlerine duyurulur. Bu arada BİM’den reklam almadık. Ama 3 -5 poşet kaymaklı bisküvi gönderse hiç fena olmaz… Maltepe’deki BİM’e yakınız, duyurulur.

***

Film ve müstehcenlik tartışmalarına biz de muhatap olduk. Sanat, fuhuş değildir ve olmamalıdır,  değil mi Dücane Cündioğlu?

Edebifikir Haber Ajansı

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • sam , 10/03/2014

    cündioğlu’nun savrulduğu nokta pek dikkate şayan: nymphomaniac’i izleyip bir de üzerine ukala ukala kritik yapmak… ve bu entelektüel ve aydın yaklaşımıyla meçhul muhayyil rumuzlu yerli oryantalistimizden de “kendini müslüman olarak tanımlamasına rağmen, böylesine entelektüel ve aydın olabilen ben bir tek Dücane Cündioğlu’nu biliyorum” övgüsünü aldı. cündioğlu’nun bu övgü ile başı göğe ermiş midir bilemiyorum ancak, bir çok muhibbanına ettiği zulüm haddi azamisine vardı.

  • Sophia , 09/03/2014

    Sanatın bahsettiğiniz şey olmadığını hepimiz biliyoruz. İşte bu yüzden görünenin ardındakini göremiyorsak henüz görünenle zihnimizi kirletmiyoruz. Ama birileri görünenin ardındakini görme iddiasındaysa buna engel olmanın bir anlamı yok değil mi?

  • büşra , 08/03/2014

    Bu imgeler bizi nereye götürür, hiç merak etmiyorum. Ama Dücane Bey’i ailecek izliyoruz heyecanlı oluyor ;) Sırada ne var diye insan merak etmiyor değil.
    Ve dahi hat meşgalesini dünyevîdir diye bırakan dostu biliyorum, bu beni götürür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir