Edebifikir-Mantık Atölyesi, 28 Eylül Cumartesi günü İstanbul Mostar Gençlik Derneğ’inde başladı. İlk dersin konusu ise Eleştirel Düşünmeydi. Eleştirel düşünmenin, düşünme üstüne düşünmemizi sağlayan bir üst düşünme becerisi olduğunu belirten Sulhi Ceylan, düşüncenin de eldeki verilerden elde olmayan verilere, yani bilinenden bilinmeyene zihni olarak varma yolculuğu yani süreci olduğunu ifade etti.
Sulhi Ceylan sırasıyla şu konulara değindi: “Akıl Nedir, Düşünce Nedir, Düşünce Nasıl Bir Süreç İşler, Eleştirel Düşünme Nedir, Eleştirel Düşünmenin Önündeki Engeller Nelerdir?”
Düşünme…
Sulhi Ceylan, “Düşünme, bilinenden bilinmeyene varmak için gidilen yol ve süreçtir” şeklinde düşünmenin tanımını yaptıktan sonra mantığın ana örneklerinden biri olan “İnsanlar ölümlüdür. Sokrates de insandır. O halde Sokrates ölümlüdür” örneği ile konuya giriş yaptı. Ceylan, “Düşünce böyle çalışır: Bilinenleri belli bir kalıpla belli bir düzenekle sıraladığımız zaman o bize bilinmeyeni verir. Bunun ilmine de mantık denir. Düşünceyi Kant şöyle tanımlıyor: “Düşünmek sunumları/önermeleri bir bilinçte birleştirmektir. Sunumların bir araya gelmesi ise yargıdır. Öyleyse düşünmek yargılamaktır.” Düşünmek, aslında görünenin ötesine geçmektir. Eldeki verileri analiz etmek ve böylece perdeyi kaldırıp görünmeyeni görünür kılmaktır. Yani bilinmeyeni bilinir kılmak.
Düşünce denince karşılaştırma, bağlantı kurma, yargılama, analiz etme, sentez yapma gibi bir sürecin içinde kendimizi bulduğumuzu aktaran Ceylan, düşünmenin basit bir eylem olmadığını, bilakis komplike olduğunu ifade etti. Hayatımızın pek çok yerinde akıl dışı, mantıksız eylem ve hareketlerin olduğunu aktaran Sulhi Ceylan, “İnsanı tanımlarken ‘düşünen canlı’ tabirini kullanıyoruz. Yani insanı insan kılan düşünmesidir. O halde insan, düşündükçe insanlaşır ve düşünmeden uzaklaştıkça insanlıktan da uzaklaşır. İnsan düşünmezse, düşünme yetisi kendini geri çeker. Bu ise insanın tanımına aykırıdır.” dedi.
İşte İlk Dersin Notları:
“Düşünmek, geriye bakıp ileriye gitmektir. Bir bilinmeyen var. Bilinmeyen her zaman ilerdedir. Bilinenler ise geride. O gerideki bilinenleri alıyoruz â’na taşıyoruz. Zihinde onların bağlantılarını kuruyor, yargılıyor ve bir çözümleme yaparak ileriye dair bir fikir elde ediyoruz. Bunun, Batı filozoflarına göre yeri akıldır; İslâm filozof ve düşünürlerine göre ise yeri kalptir. Kur’an-ı Kerim’de de “…akleden kalp” (Hac 22/46) diye bir tabir var. Yani aklın düşünme yetisi kalbe veriliyor. Kalp bütün hepsini kavrayan bir kavram.
Düşünmek, kendini bir dünyaya dâhil etmek demektir. Düşünen insan soru sorar. Her soru en az bir cevaba âşıktır. -Aşk güzel şey!- Dolayısıyla düşünce soruyu, soru düşünceyi doğurur ve geliştirir. Her sorunun sadece bir cevabı olduğunu sanmak ise düşünceyi öldüren ve soru sorma yetisini bitiren bir hastalıktır. Bu durumun daha beteri ise kişinin o bir tek cevabı da kendisinin bildiğini sanmasıdır. Ah insan! Nasıl da kendini kandırmaya meyyal!”
Eleştirel Düşünme…
“Eleştirel düşünme, düşünme üstüne düşünmemizi sağlayan bir üst düşünme becerisidir. Eleştirel Düşünme kitaplarda şöyle tanımlanıyor: “Bir inancın veya bilginin bu inancı ya da bilgiyi destekleyen kanıtlar ve ortaya koyduğu sonuçlar ışığında aktif, dikkatli ve sürekli bir gözden geçirmeye, değerlendirmeye tabi tutulduğu bir düşünme şeklidir. Eleştirel düşünme, herhangi bir konu, olgu ve fikir üzerinde açıklık-seçiklik, tutarlılık, mantıklılık, şüphecilik ve doğru akıl yürütme gibi bazı ölçüt ve yöntemleri esas alarak; doğru olmayan düşünme biçimlerini tanıyan, kanıtlara ve sonuçlara önem veren araştırma temelli daha derin bir düşünme eğilimi, tutumu ve becerisi sergileyen, böylelikle de sadece herhangi bir sonuca değil ama tutarlı, makul sonuçlara ve yargılara ulaşmayı amaçlayan, hem problem çözme hem de problem görme kapasitesi sayesinde, kendi düşünme sürecini sürekli denetim altında tutarak değişmeye ve kendi kendini düzeltmeye açık olan bir düşünmedir.”
Eleştirel düşünce önyargıdan uzak bir şekilde yani tarafsız olarak kişinin hem kendi hem de yüzyüze kaldığı düşünceleri değerlendirmesidir. Gaye hata bulmak değil, doğruya varmaktır. Ama eleştirel düşünceye ulaşmak için bazı beceriler gerekir. Bunlar; sorunları tanıma tahlil etme, gerekli araçlara ulaşma, eldeli varsayımları yorumlama ve gerekirse eleştirme, konu hakkındaki bilgiler ulaşma ve bunları tahlil etme, yeni varsayımlara ulaşabilme ve böylece genelle yapabilme gibi…
Eleştirel düşüncenin önündeki en büyük engel ise kişinin kendisi yani düşüncesidir. Önyargılı davranma, yeni düşüncelere açık olmama, düşünceler içinden sadece kişinin kendi sonucunu destekleyen düşünceleri seçme, kişinin kendisinin sürekli doğru düşündüğünü sanması yani ben merkezli düşünme, bilgisizlik, dili yanlış kullanma…
Bunlar içinde ben merkezci düşünmeye özellikle dikkat edilmeli. Çünkü ben merkezci düşünce aslında bir tünele girmektir. Ve tünelde kişi diğerlerini göremez. Kendi düşüncesinin en doğru olduğunu sanır. Ama bu sanmaktan öte bir şey değildir. Kısacası ben merkezci düşünce kör bir düşüncedir…”
Aktaran: Adem Suvağcı
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (1. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (2. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (3. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (4. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (5. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (6. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (7. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (8. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (9. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (10. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (11. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (12. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (13. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (14. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (15. Hafta)
3 Yorum