Edebifikir-Mantık Atölyesi’nin on beşinci dersi, 4 Ocak Cumartesi günü İstanbul Mostar Gençlik Derneği’nde gerçekleştirdi. Sulhi Ceylan bu derste; klasik mantığın son konusu olan Muğâlata’yı ele aldı.
DERSTEN NOTLAR
MUĞÂLATA
Bu hafta, klasik mantığın son konusu olan muğâlatadayız. Türkçe karşılığı safsata. Gerçi muğâlata; safsata ve müşağâbe diye ikiye ayrılıyor. Muğâlata ve safsata arasında fark olduğunu söylüyorlar lâkin genel olarak birbiri yerine kullanılıyor. İbn Rüşd de birbiri yerine kullanmış.
Muğâlata, kesinlik derecesine göre beş sanatın sonuncusu. Kesinliği için sıfır diyebiliriz. Peki, niye var o zaman? Çünkü insanlar, burhanmış gibi kullanıyorlar bunu. Bu yüzden Fârâbî, bunu bilmezseniz insanlar size karşı muğâlata yapar siz de bunu burhan zannedersiniz diyor. Muğâlatanın ana özelliği, doğruymuş gibi görünen yanlış olması.
Muğâlata, “ğalat”tan türemiş. Ğalat ise “nutuk ve sözde yanılmak” demek. Muğâlata “doğruya benzeyen yanlış öncüllerden veya meşhurâttan olan yanlış öncüllerden yahut da yanlış olan vehmi öncüllerden kurulan kıyas” şeklinde tanımlanıyor. Muğâlata kasıtlı yapılırsa müşâğebe, bilmeden yapılıyorsa safsata ismini alıyor. Klasik mantıkçılar, şayet muğâlatayı bilinmezse tuzağına düşülebileceği için bu konuyu işlemişler. Çünkü muğâlatanın amacı karşındakini aldatmak, onu yenmek, çeşitli oyunlarla aldatmak için yapılır.
Muğâlatanın esaslarını sistemli olarak ilk kez Aristoteles sofistlerin iddialarını çürütmek için yazdığı Sofistik Çürütmeler isimli eserinde ortaya koymuştur. Ebheri, muğâlatayı “doğruya benzeyen yanlış, meşhur ya da vehme dayalı yanlış öncüllerden oluşan kıyas şeklinde” tanımlamıştır. Vehmiyât, kuruntuya dayanır. Yani olmayan şeyi varmış gibi kabul etmeyi içerirler.
Safsatanın altı yöntemi var: Çürütme, şaşırtma, “mukâbere yani doğruluğu apaçık şeyler hakkında ileri geri konuşarak muhatabı şüpheye sevk etme”, tartışma sırasında dil hatasına sevk etme, tartışma sırasında kargaşaya sevk etme, susturma.
İşte bu yöntemlere kişi, karşısındaki kişiyi yenmek için saldırır. Hangi yöntem uygunsa ona kullanıp başarıya ulaşmak ister. Önemli olan karşındaki kişiyi yenmektir ve doğrunun hiçbir önemi yoktur. Zaten bu yüzden safsata deniyor.
Alev Alatlı safsatayı şöyle tanımlıyor: “Bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamaların tamamına safsata denir. Günümüz Türkçesinde safsata kelimesi ‘Kusurlu akıl yürütme’ anlamını kaybetmiş, ‘yanlış inanç’ mânâsında kullanılır olmuştur. Oysa safsata, insanın muhakeme yetisinin yanlış yönde kullanımıdır. Çoğu kez ön yargı, eksik bilgi, batıl inanç, duygusallık, yersiz gönderme, acelecilik, özensizlik, genelleme, duygu sömürüsü, Türkçeyi kötü kullanma gibi genellemelere dayanır.”
Muğâlata neden yapılır, bunu konuşalım.
Ön Yargı: Nedir ön yargı? Yargının önündeki şeydir. Dolayısıyla yargıya varamıyorsun. Neye varıyorsun, yanlış bir yargıya varıyorsun. Seni engelliyor.
Eksik Bilgi: İnsanı yanlış bilgiye götürür. Kem âlet ile kemâlât olmaz.
Duygusallık: Aklî karar vermeyi engeller. Duygusallık aklın üzerine çekilmiş bir perdedir.
Özensizlik: İlmin ana şartlarından biri özendir. Özensizlik aslında kişinin kendisine karşı saygısızlığıdır. Özensizliğin olduğu yerde ilim olmaz.
Klasik mantık kitaplarında muğâlata için şöyle bir örnek verilir.
“Her varlığın bir yeri ve yönü vardır;
Allah da vardır;
Öyleyse Allah’ın da bir yeri ve yönü vardır.”
Bu kıyas vehme dayalıdır. Çünkü her varlığın değil her yaratılmışın yeri ve yönü vardır.
Safsata ve müşâğabenin farklı tanımları var. İlk söylediğimiz en genel tanımı. “Yanlış olan vehmî öncüller (kesin) hüküm karşılığında alınırsa buna ‘safsata’, cedel karşılığında alınırsa buna da ‘müşâğabe’ adı verilir.”
Meşhur olmadığı halde meşhur önermelere benzeyen öncüler vasıtasıyla kurulan kıyasa müşâğabe deniyor.
“Filan kimse kuşkulu bir şekilde gece karanlıkta dolaşır;
Kuşkulu bir şekilde gece karanlıkta dolaşan zâhiddir;
Öyleyse filan kimse zâhiddir!” hilaf-ı meşhurdur. “
Hâlbuki gece karanlıkta dolaşan zahir değil hırsızdır. Halk arasından böyle bilinir.
Muğâlatanın Değeri:
Muğâlatanın hiçbir değeri yok. Yani, kesin bilgi açısından değeri yok. Değeri nerede peki, diye soracak olursanız; değeri, ne olduğunu bilip bu tuzağa düşmemek için gerekliliğinde saklı.
İslâm Mantıkçıları muğâlatayı, burhan, cedel, hitabet ve şiirden sonra beş sanatın sonuncusu olarak ele almış ve onun en değersiz kıyas olduğunu ifade etmişlerdir. Yani bozuk bir kıyastır. Ancak şek ifade edebilir.
Aktaran: Adem Suvağcı
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (1. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (2. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (3. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (4. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (5. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (6. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (7. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (8. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (9. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (10. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (11. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (12. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (13. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (14. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (15. Hafta)
1 Yorum