Mantık Atölyesi Ders Notları (12. Hafta)

Edebifikir-Mantık Atölyesi’nin 12. dersi, 14 Aralık Cumartesi günü İstanbul Mostar Gençlik Derneği’nde gerçekleştirdi. Sulhi Ceylan bu derste Cedel konusunu işledi.

DERSTEN NOTLAR

CEDEL

Sözlüklerde; “ipi sağlamca bükmek; birini sert bir yere düşürmek; düşmanlık veya tartışmada çetin olmak, cephe almak” gibi anlamlara gelen cedel, mantıkta ise bir tartışma sanatıdır. Karşı tarafın fikirlerini çürütmenin derdinde olan cedel burhanın hemen altındadır. Yani burhan gibi kesin delil vermez.

Cedelin Klasik Yunan’da karşılığı diyalektiktir ve cedeli ilk defa ortaya koyan Zenon’dur.

Fârâbî, cedeli şöyle tanımlıyor: “İnsana bir şeyi derinliğine araştırma, soruşturma gücü kazandırma, onun zihnini felsefenin temel prensiplerine ve temel hedeflerine hazırlama, kısacası insanı felsefe sanatına yönlendirme, hazırlama ve ona hizmet etme…”

İbn Sina ise “tartışmada karşı tarafı ikna etme ve delillerle onu susturma” olduğunu ifade ediyor. Cedelin amacı karşı tarafı susturmaktır. Bir insanın cedel yapabilmesi için cedele hazırlık yapması gerek. Kendi kendine cedelleşmesi lazım. Aynanın karşısına geçecek, bir fikir iddia edecek ve kendisi cevap verecek, iddiayı savunmak için sürekli yeni sorular soracak.

Genel olarak ise cedeli “burhanı idrakten aciz olanı ikna etme ve susturma sanatıdır” olarak tarif ediyorlar. Yani muhatabın burhanı anlayacak aklî ve zekâ seviyesinde değilse o zaman cedele başvururuz. Cedel de bir gerçeği arama biçimi, hakikâti arama yöntemi fakat burhana göre öncülleri farklı.

Cedelin Öncülleri

Cedelin iki öncülü var.

Meşhurât: Günümüz diline popüler bilgi olarak çevirebiliriz. Bir topluluğun veya çoğunluğun görüşleridir.

“Zulüm kötüdür.”, “Zıtlar birleşmez” gibi.

Meşhurât türünden önermeler halk tarafından kolayca kabul edilir.

Müsellemât: “Teslim” kökünden türemiş. Yani öyle bir önerme söylüyorsunuz ki bunu duyanlar teslim oluyor, önermenizi kabul ediyor. Müsellamat tartışmanın iki tarafı açısından kabul edilen önermelerdir.

Örneğin, bir Yahudi gelip derse ki, “Hz. İsa, babasız doğmuş olamaz.” Onu susturmak için şöyle denilebilir: “Hz. Âdem’in hem babasız hem de anasız olarak dünyaya geldiğini Yahudiler kabul ediyor. Sen de Yahudi’sin. O zaman bunu neden kabul etmiyorsun?” İşte bu müsellemât türünden oluyor.

Meşhurât ve müsellemâtı şöyle ayırıyorlar: “Büyük bir kısmı halk tarafından kabul edilmiş hükümlerdir meşhurâttır. Müsellemât ise çoğunlukla uzman kişiler ve belirli seçkin zümre tarafından kabul edilmiş hükümlerdir.”

Cedeli bir önerme kendisine evet ya da hayır diye cevap verilebilen bir önermedir. Cedelde karlı tarafın fikirlerini çürütmek için çeşitli taktikler uygulanır. İddianın zıddının doğruluğu ispatlanabilir yahut delile başka bir delil ile itiraz edilebilir.

Cedel sanatı, sorularla sürdürülür. Cedelde güçlü olmak, karşı tarafa üstünlük sağlamak için tarafların kendi iddiaları ile ilgili delil toplamaları, bu delilleri ilk etapta kendi kendileriyle tartışmaları gerekir.

Örnek,

“Âlem müessire muhtaç değildir.
Müessire muhtaç olmayan her şey kadimdir.
O halde âlem kadimdir.”

Bu cedeli iddianın cevabı şöyle olur:

“Âlem değişkendir.
Değişken olan kadim olamaz.
O halde âlem kadim değildir.”

Cedelde Uyulması Gereken Kurallar

Önermelerin ne dediği iki taraf açısından anlaşılır olmalı. Anlam kapalı olmamalı.

Önerme aşırı uzunlukta ve kısalıkta olmamalı. Denge önemli.

Tarafların birbirlerinin iddialarını tam olarak dinleyip sonra karşı görüşlerini bildirmeli.

Cedelde amaç iddianın çürütülmesidir. Kişilikler hedef alınmaz.

Konunun dışına çıkmak cedel kurallarına aykırıdır. Konu ile ilgisiz meseleler iddia olarak ileri sürülemez.

Kur’an-ı Kerim’de cedel hem övülmüş hem de yerilmiştir. Sırf düşmanlık sebebiyle hakikate aykırı yapılan cedel yeriliyor. Kişi hakikatin ne olduğunu bildiği ve kendisinin de haksız olduğunu bildiği halde küçük düşmemek için iddiasını savunması haramdır. Bu durum hakikate karşı ahlaksızlıktır.

Konuyu bir hadis ile bitirelim:

Bir gün Resûlullah (s.av), ashâb-ı kirâmın arasında otururken, bir kişi gelip Hazret-i Ebûbekir’e hakaret ederek onu üzdü. Ancak Ebûbekir (r.a.) sükût edip cevap vermedi. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret ederek eziyet verdi. Ebûbekir (r.a.) yine sükût etti. Adam üçüncü sefer de hakaret edince, Hazret-i Ebûbekir ona hak ettiği cevâbı verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü hemen kalkıp yürüdü.” Hazret-i Ebûbekir de hemen ardından yetişerek:

– “Ey Allâh’ın Resûlü, yoksa bana darıldınız mı?” dedi. Allah Resûlü:

– “Hayır, darılmadım. Semâdan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerini yalanlıyor, senin adına ona cevap veriyordu. Sen karşılık verip intikamını alınca melek gitti, onun yerine şeytan geldi. Bir yere şeytan gelince ben orada durmam!” buyurdular.

Aktaran: Adem Suvağcı

Mantık Atölyesi – Ders Notları – (1. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (2. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (3. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (4. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (5. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (6. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (7. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (8. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (9. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (10. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (11. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (12. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (13. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (14. Hafta)
Mantık Atölyesi – Ders Notları – (15. Hafta)

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir