Ne mi oldu?
İşrak felsefesinin kurucusu Şehâbeddin Yahyâ es-Sühreverdî, rüyasında Aristo’yu görür. Çözemediği felsefi problemleri sorar ve Aristo’nun yardımıyla bu problemleri çözer. Öyle ki Aristo ona bir takım tavsiyelerde de bulunur:
“Çözümü objektif varlıklarda değil kendi subjektif dünyanda aramalısın. İslâm filozofu olarak bilinenlerden hiçbiri hakikat bilgisine (zuhurî bilgi) ulaşamadı, bunu ancak Bâyezîd-i Bistâmî ve Sehl et-Tüsterî gibi mutasavvıflar başardı, gerçek anlamda hakîm ve filozof da bunlardır.”
***
Bu hafta Mehmet Erikli yeni bir yazı dizisine başladı: “Fikirler Arasında” Her yazı bir kitap ekseninde şekillenecek en son bu yazılar bir kitap haline getirilecek. İyi okumalar…
***
1855 yıllarında Fransa’da, evlenen erkeklerin üçte biri kadınların ise yarısı okuma ve yazmayı bilmediklerinden ötürü evlilik cüzdanlarını haç çizerek imzalıyorlarmış. Biz her zaman söylemiştik bunlar çok cahil diye. İşte ortaya çıktı. Demek ki cehaletin belgesi de olurmuş.
***
Bu hafta Sulhi Ceylan’ın “Sukût-i Hayal” şiirini yayımladık. Hayatlarımız hep sukût ve hayallere gebe. Büyük zuhurdan kimin haberi var?
***
Bu ara Oğuz Atay düştü heybemize. Bize yalnızlıktan dem vurdu: “Yalnızlık… Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.”
***
Abdulkerim Kolat, öykünün yanısıra deneme de yazıyor. “Budur Senden Çektiğim” isimli denemesi sizi bekliyor.
***
Bilal Can’ın poetika yazıları devam ediyor: “Şiir Yazıyorum Çünkü III” Uzakla yakın arasında bir yerde duran şiiri anlama çabaları olarak gördüğümüz poetika yazıları önemli…
***
Türkiye’nin gündemi yine karıştı. Ama deniz dalgalanmadıkça durulmaz… Bu dalgaların çok büyük görevi olduğuna inanıyoruz. Geleceği bilemeyiz ama emarelerini görebiliriz. Gördüğümüz emareler ise hepimizin öleceği. Hayırlısıyla bir ölseydik de bitseydi bu teşviş.
***
Nurettin Topçu’nun şu cümleleri sanırım derdimize deva olacak cinsten: “Yarınki Türkiye’nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir.”
Edebifikir Haber Ajansı
1 Yorum