İki İsimdi Geride Kalan

[Edebifikir Haber Ajansı/ İstanbul – Kadıköy]

12 Haziran akşamına sözler verilmişti… Gün batmaya can atıyordu. Sulhi Ceylan, Abdullah Karaca’yla buluşacaktı hem de tek başına, kalkansız. Abdullah’ın kurşundan tesirli bakışlarını savuracak çelik sözcüklerini dahi giymeden…

***

Sulhi Ceylan Abdullah’ı bekliyordu. Zaten bekleyendi. Abdullah ise Kadıköy semalarında gözüken bir Anka kuşu gibiydi, Sulhi Ceylan’a emanet edilen Orta Dünya ırklarından yaratıklarla ve Hobbit’lerle dolu kente süzüldü, indi. Sulhi Ceylan Abdullah’a Kadıköy’de tek başına kalmanın verdiği cefa ve ıstırapla yaklaştı, bakışlarında elem vardı. “Ey Abdullah burada işkencenin ve zulmün her türlüsünü tattım. Nerelerdesin?” Abdullah’ın gözleri kaldırım taşlarını yıkıyordu.

***

Mütevazı bir esnaf lokantasında bir şeyler yediler. Abdullah konuşmalarını sürdürürken önünde yemekleri soğuyordu. Ara ara sözünü kesti Sulhi Ceylan “Aç kalacaksın biraz da yemek yesen olmaz mı?” Abdullah, Sulhi Ceylan’a göz bebeklerini delercesine baktı, “Şimdi karnımı doyururum ama ruhumu doyurmam lazım!” Masaya sükût düşmüştü, yemeklerine katıp usulca yemeye koyulmuşlardı.

***

Derken huzurda karşılaştıkları iki seyyahı da alıp bir kafede çay içmeye geçmişler, birbirlerinin dünyalıklarını yokluyorlardı. Her son gibi, iki gezginin de ayrılmaları gerekti. Yine baş başa kalmışlardı. Sulhi Ceylan yolda hâl diliyle Abdullah’a Platon ile farklarını anlatıyordu. Ruhları başka paralel evrende gezinirken cisimleri Kadıköy’ün kalabalıkları arasından teğet geçiyordu.

***

İnsanoğlunu gözlemleyebilecekleri bir başka mekânın en yüksek katına çıkmışlardı. Fildişinden jelatinle kaplı bir manzaradan insanlara bakmak Abdullah için bir hüzün sebebiyken Sulhi Ceylan için ‘tecelliydi.’ Sulhi Ceylan’ın hazmedemediği cümleleri vardı Abdullah Karaca’dan kendine iltica eden. Vanilyalı bir dilim pasta ve yanında bir soda rica etmişti. Soda… Soda anlık kurtuluştu ama midedeki dolaşımından sonra Sulhi Ceylan’ın karın ağrıları yine başlayacak yine bir soda alacak. Abdullah Karaca kendine havuçlu pasta dilimi ve yanında mönüde yazan ‘güzel kokulu çay’ dan rica etti. Güzel kokulu çay tamlamasının doğallığına ve ticarî kaygıdan çok masum sıfatlarına aldanmıştı. Siparişler masaya geldiğinde Sulhi Ceylan’a a bir de pipet getirilmişti. Sulhi Ceylan asırlık bir kont edasındaki o narin parmaklarıyla pipeti bardaktan çıkarıp attı. Bu Abdullah’ın hoşuna gitmişti. Tabiattaki bütün narinliği ve nazları seviyordu zira. İnsana ait bu enfes duygular Abdullah için bir temaşa zevkiydi. Pipet mi? Pipet zaten erkeğe yakışmazdı.

***

Sulhi Ceylan, Abdullah Karaca ile bazı projeler üzerine konu açmıştı. O projeleri burada teşhir etmiyoruz bir gün TV’lerde bizi görebilirsiniz, deyip gizlerimize bir mühür mumu daha vuruyoruz.

***

Abdullah Karaca; usta Hat Sanatçısı ve Kaligraf Savaş Çevik Bey’in elinden çıkma kendi adının yazıldığı ‘sadeliğin muhteşemliğini’ remzeden bir eseri uzattı Sulhi Ceylan’a.

***

Metaforlar, soyut akıl, çizgisel bir gezegen, vals ve ritm… Abdullah Karaca ise sadece bir piyano tuşu. Sulhi Ceylan ise kemandı. Çığlığın fa mi sol hâli…

Minimal dünyanın gölgeleri kocaman iki sırdaşı… Güneşe yürüyorlardı bir gece vakti. Isınmak için daha çok. Bir flüt gibi yalın, bir saksafon gibi sızılı. Bankamatiklerin önünde yatan kimsesizler gibi hayatlarındaki ironinin uykusuna yatmışlar kaldıracakları bir temizlik görevlisini bekliyorlardı. Ruhlarını alıp huzurlu ellerinde yıkayıp yumuşacık yapacak.

Allah her şeye yeterdi. Sulhi Ceylan evcağızına gidecekti. Her ayrılığın mazereti var. Ya olmasaydı bahaneler, çırılçıplak kalacaktı uzanan ellerdeki determinist titreşimler.

***

İlk gizli buluşmaydı ve vedalaşmışlardı.

Gece ise sabahın endişesinden kaygılıydı, ağlıyordu…

Not: Bu metin Abdullah Karaca tarafından yazılmamıştır ve metin narsizm içermemektedir.

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • yunus f. , 29/08/2014

    abdullah karaca bize şu fotoğraftaki halin mutluluğunu-sıcaklığını-gamsızlığını göstergebilim metoduyla anlatsın. zira biz de istiyoruz aynısından.

  • socrates , 16/06/2013

    Edebifikir hurufi mi oldu. ama harflerin güzelliği de o biçim hani. adam yazmış be.

  • aristokrat , 16/06/2013

    moda pilavcısında sulhi ceylan’la yemek yemeyi, kadıköy’de nadir bulunan sakin bir çay ocağı bulup orada cezvede yapılmış türk kahvesi içmeyi özledim.

    evet, o zaman tekrar şiir kitabının yüzüne dönelim, nefes almak için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir