Kitap sohbetlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. 15 günde bir Edebifikir’de buluşup belirlenen kitaplar hakkında konuşuyoruz. Şimdiye kadar, Yedinci Gün, Genç Werter’in Acıları ve Milena’ya Mektuplar’ın mütalaasını yaptık. Sırada Aynadaki Yalan, Yaşamak ve Unutulmuş Düşler kitapları var. Sizleri de bekleriz…
***
Rita Felski romanlar hakkında bir zaman şöyle bir bakış açısı sunmuştu: “Romanlar bize gündeliğin sıradanlığının yanı sıra, büyüsünü de verir; şeylere sıradışılık zerk eder, cansız dünyaya can katar, çoğu zaman gözden kaçan, sıradan fenomenlerin estetik, duygusal, hatta metafizik anlamların birer taşıyıcısı halini alarak ışık saçmasını sağlar.” Bu sözün tamamına katılmamız mümkün değil çünkü dünya bizce cansız değil. Hatta nesneler bile cansız değil. Bizim hayat anlayışımız böyle bir düşünceyi kabul edemez çünkü pozitivist değiliz. Hiçbir zaman yazmak cansız dünyaya can katmaz. Bilakis yazmak dünyayı anlamaktır belki de. Capcanlı evrenin sesine kulak kesilmektir. Ah Rita sende mi!
***
Nisan ayının başında Edebifikir olarak 5. yaşımıza girmenin hüznünü idrak ettik. Üzgün olduğumuzu tüm okurlarımıza duyurduk. Sanırım her geçen yıl hüznümüz artacak… 5.yılımız sebebiyle sorgulama dosyası yayımladık. Bu dosyada kalbimizin burçlarında demlediğimiz anların hayata dokunduğu yerleri aramaya çalıştık.
***
Turgut Uyar 1963 yılında şöyle bir söz etmişti: “Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda.” Bu söze katılıyoruz ama bu katılmamız dünyanın bir inkılap beklediği gerçeğinde bizim de yer edinmek için çırpınışlarımızı azaltamaz. Kadıköy’ün sokakları elbet bir gün elimize geçecek…
***
Kant, Homeros ve Shakespeare’i her sene yeniden okurmuş. Sizin de başucu kitaplarınız var mı? Yoksa olmalı, insan o başucu kitaplarını döne döne okumalı, her okuma yeni bir okuma olmalı ama. Malumunuz aynı suda iki defa yıkanmaz. Unutmamalı ki bir kitabı her okuyuş ilk okuyuştur. Hiçbir kitap iki defa okunmaz. Algı seviyesi değiştikçe kişinin doğruları da değişir.
İşte böyle…
2 Yorum