Acılarımıza Doğru Yürüdük

Mehmet Erikli’nin Esatirden Mitolojiye adlı konferansını dinlemek için Mostar Gönüllüleri Derneğine doğru yola çıktığımızda içimize bir Kafka hüznü oturmuştu. Marmaray’a bindiğimizde, içimizden, Kafka’nın bitmek bilmeyen gecelerde kanıyla noktasını koyduğu öyküler geçiyordu. İçimizden yazılmamış şiirler geçiyordu son sürat…

Ve yine yolculuk bitmiş ve yine yeni bir yolculuğa göz kırpar halde sokakları adımlayarak derneğe yetişmiştik.

Mehmet Erikli, söyleşisine, mitolojinin anahtar kavramları olan arayış ve düzeni açıklayarak başladı. Antik Yunan’daki sözlü kültüre ve hikâye-şiirle dilden dile geçen anlatılara değini yapan Erikli, sözlerini kendini bilmenin Yunan bilgeliğindeki yeri, mitolojinin oluşum serüveni ve günümüze değin yolculuğunu anlatarak bitirdi.

Söyleşi bittiğinde Davut Bayraklı, Mehmet Erikli, İbrahim Aksu, Fedai Başkan ve Sulhi Ceylan soluğu BİSAV kitapçısında buldu. 33 dakika kitapları inceleyen ekip elleri dolu bir şekilde kitapçıdan çıktıklarında ceplerinin boşaldığını hissettiler ve bu sebeple şükrettiler. Allah’ım sen kapitalist olmaktan cümlemizi koru. Davut Bayraklı, Berna Moran’ın kitaplarını ve bir takım edebiyat kuram kitapları almıştı, Sulhi Ceylan ise yine heybesini tasavvuf kitaplarıyla doldurmuştu ama bu sefer tek değişiklik kitapların parasını Davut Bayraklı’ya yıkmak olmuştu.

Ve Kadıköy… Seminer sonrası ekip rotasını Kadıköy’e, Çaykolik’e kırdılar. Ekibe Kadıköy’de Serdar Kocabaş ve Abdullah Karaca da katıldı. Abdullah, bu aralar entelektüel krizine girdiğinden hiç birimizle konuşmadı ve kendi kalbindeki dünyasında yaşamaya devam etti. Sulhi ve Mehmet Erikli’nin şefkatli bakışlarıyla tedirgin olan Abdullah bir ara “Biz herhangi bir filmin içindeki birkaç figürandan ibaret miyiz?” diye sordu ve hemen başını eğip cevabı beklemeden kendi dünyasına gömüldü. Bu arada İbrahim Aksu’nun bizi yarı yolda terk ettiğini eve geç giderse sorun yaşayabileceğini belirttiğini de parantez açıp söylemiş olalım. Parantezi kapattık.

Yine şiirler okundu, hayat pahalılığının sanat anlayışı üzerindeki ontik etkileri, şekersiz çay içmenin hikmetleri ve otobüsle seyahat etmenin sosyo-kültürel etkilerinin Türk entelijansıyası üzerindeki olumsuzlukları ve bu durumdan etkilenen Türk edebiyatının geleceği konuşuldu. Konular bitip, herkes sessizleştiğinde yollar bizi çağırıyordu. Yüz sene sonra, şu an yaşayan hiç kimsenin hayatta olmayacağını bilmenin verdiği huzurla her birimiz acılarımıza doğru yürüdük.

 Edebifikir Haber Ajansı

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • fundamental , 10/11/2014

    aydoğan k ve abdullah k acılarının yazılması gerekir
    bu şüphesiz yeni, modern bir acı olacaktır

    bu aslında dolaylı zaman-mekan eleştirisi olacaktır

  • halleluya , 10/11/2014

    abdullah karaca ya iyi bakın
    kendisini boğaz köprüsü yakınlarında gördüm bu sabah

    elleri hüzün içindeydi

  • receb tayyib erdoğan , 10/11/2014

    Marmaray’ı sizin için yaptırdım.Karşıya rahat geçebiliyorsunuz değil mi?
    Kafka’yı andığınız sularda beni de unutmuyorsunuz değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir