Muhalif Olmak dosyamızın üçüncü yazısını Adem Suvağcı yazdı.
***
Sinema, günümüzde kitle iletişim araçları içinde öne çıkan ve çok yönlü bir öneme sahip sanat formudur. İçerdiği hikâye ve karakterler aracılığıyla insanların duygusal ve zihinsel düzeyde etkilenmesini sağlar. Her ne kadar bir eğlence aracı olarak görülse de aynı zamanda toplumsal, siyasî ve felsefî mesajların iletişim aracıdır. Dolayısıyla sinema, kendisinde barındırdığı birçok güçle, topluma yön vermede etkili bir sanat dalıdır.
Sinema, var olan hikâyeleri salt biçimde değil var olanın ya da var olacak olanın alternatiflerini veyahut farklı formlarını sunar. Dolayısıyla sinema mevcut düzeni sorgular, eleştirir ve alternatif bakış açılarını aktarmayı amaçlar. Bu açıdan değerlendirdiğimizde sinemanın mevcut sisteme karşı muhalif yönü, çeşitli konuları ele alarak toplumsal bilinç oluşturabilir. Örneğin, sosyal adaletsizlikler, siyasi baskılar, çevre sorunları ve insan hakları gibi konuları işleyen filmler, izleyicilerde etkileyip toplumsal değişime katkıda bulunabilir. Fakat bu yazıda, toplumsal meselelerden ziyade, yapay zekâ ile çalışan makineler ve robotlar tarafından inşâ edilmiş şehirlerde esir düşmüş insanlığın, sisteme karşı olan muhalif oluşunu sinema alanında değerlendireceğiz.
Kırmızı Hap: Gerçeklik Algısına Muhalif Darbe
“Matrix” serisi, bilimkurgu ve felsefe temasıyla insanlığın varoluşsal sorularını irdeleyen bir yapıya sahip. Seri, muhalefet kavramını derinlemesine işleyerek izleyicilere farklı bir bakış açısı sunuyor. Matrix, sinema tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bilimkurgu ve felsefi derinliklerinin adeta ince işçilikle işlendiği film, izleyicileri sorgulamaya ve düşünmeye teşvik ederken aynı zamanda geleceğe ve teknoloji çağının insanlık üzerindeki etkisine dair bir ön izleme fırsatı sağlar. İnsanlığın gerçeklik algısını ve özgürlük mücadelesini temsil eden bu bilimkurgu klasiği, gerçek dünyanın aslında çok farklı bir âlemde var olduğunu ve sistemin dayatmış olduğu düzenin aslında simülasyon olduğunun keşfedilmesi üzerine kuruludur. Bu keşif, sisteme ve otoriteye karşı muhalefetin ilk adımlarıdır adeta. Bu adımlar atılırken de muhalefet kavramını, insanlık, özgürlük, gerçeklik ve sistemler üzerinden derinlemesine işlenir.
Başlangıçta, “Matrix”, insanlığın gerçeklik algısına muhalefet eder. İnsanların bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığını ve gerçek dünyanın aslında yıkıma uğradığını öğrenmeleri, muhalefetin temelini oluşturur. Neo ve diğer karakterler, bu yanılsamadan kurtulma ve gerçek özgürlüğü elde etme mücadelesinde simgeleşmiş kişilerdir. Bu karakterler, insanları kontrol eden yapay zekâ ve yarattığı Matrix sisteminin, insanlığın doğal özgürlüğünü kısıtladığını anlatmaya çalışır. Neo ve ekibi, bu sisteme karşı çıkarak insanlığın doğal hakları için mücadele eder.
Muhalefet, mevcut durumu kabullenmek yerine gerçeği arayış ve bilinçlenmedir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Matrix’teki muhalif olma durumu aynı zamanda bilinçlenme ve gerçeklik algısının değişimiyle de ilişkili. Örneğin, Neo’nun kırmızı hapı seçmesi, insanların bilinçlenme yolunda attıkları adımları sembolize eder. Neo ve diğer karakterler, sistemin dayattığı ideolojileri sorgular ve kendi içsel gerçekliklerini bulma yolunda ilerler. Bu, bireyin kendi düşünceleri ve değerleri doğrultusunda hareket etme hakkı üzerine derin bir düşüncenin temsiliyetidir.
Muhalefetin Felsefesi
Matrix’in dayandığı felsefedeki muhalif boyut, gerçeklik algısı ve bilinçlenme hakkındadır. Neo’nun karşılaştığı temel sorular, “Gerçeklik nedir?”, “Bizi gerçekliğin ne kadarı kontrol ediyor?” gibi evrensel felsefi soruları yansıtır. Neo’nun kırmızı hapı seçmesi, doğrudan Platon‘un mağara alegorisini çağrıştırır ve gerçekliğin ardındaki gerçeklik arayışını önceler. Çünkü gerçeklik algısı beş duyu organının ötesindedir. Gözün gördüğü, tenin hissettiği ve dilin tattığı gerçeklik Matrix’te yapaylığın ötesinde değildir. Zihin, bu gerçekliğin bir yansıma olduğunu ayırt edemeyecek derecede bulanmıştır. Bu durumu filmde Morpheus karakterinin Neo’yu uyandırdıktan sonra gerçeğin çölüne götürdüğü ve Matrix’in zihnin bir yanılsama sonucu ortaya çıktığını açıkladığı bir sahnede görebiliriz: “Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik sinyallerdir… Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o ordadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi… Seni deli eder… Zihnini boşalt Neo!” Ve devamında gerçeğin ne’liğini en iyi şekilde öğütler: “Ne olduğunu düşünme. Ne olduğunu bil!”
Matrix’in felsefi boyutu, Hegel‘in diyalektik düşüncesine ışık tutar. Matrix, tez-antitez-sentez kavramını işleyerek mevcut düzenin tezini (Matrix), karşıtlığını (muhalefet) ve bu çatışmadan doğan yeni bir sentezi (özgürlük ve bilinçlenme) gösterir. Neo’nun sistemle çatışması ve sonunda “The One” olarak özgürlüğü temsil etmesi, bu diyalektik sürecin somut bir örneğidir. Aynı zamanda, Matrix’teki muhalefet, Descartes‘ın “düşünüyorum, öyleyse varım” felsefi düşüncesine de değinir. Neo’nun gerçekliği sorgulama ve kendini keşfetme süreci, bireyin kendi varlığını ve gerçekliğini sorgulama özgürlüğünü vurgular. Bu da muhalefetin temelinde yatan felsefi bir bakış açısıdır.
Jean Baudrillard‘ın “Simülakrlar ve Simülasyon” eseri, gerçeklik ve simülasyon arasındaki ilişkiyi incelerken, Matrix filmi de insanlığın gerçeklik algısını sorgulayan bir yapay zekâ tarafından kontrol edilen bir simülasyonda yaşamanın zorluklarını ve var olan sisteme karşı muhalefetin önemini işler. Baudrillard’ın eserindeki simülasyon kavramı, görüntü ve temsil arasındaki ilişkiyi vurgular. Matrix filmi de bu tema etrafında döner ve insanların bir simülasyonda yaşayarak aslında bir temsil dünyasında var olduklarını gösterir. Bu durum, gerçeği arayan ve simülasyonların tuzaklarından kaçmaya çalışan karakterlerin muhalif duruşunu güçlendirir. Film, Baudrillard’ın muhalif bakış açısını simülasyon ve gerçeklik arasındaki dansla birleştirir. Simülasyonun gücünü ve gerçekliğin değişimini vurgularken, aynı zamanda muhalefetin ve özgürlük arayışının gücünü de gösterir. Matrix, izleyiciye gerçekliğin karmaşıklığını ve muhalif iradenin gücünü anlatırken, Baudrillard’ın eserindeki felsefi derinlikleri de yansıtır.
Gerçeklik, güç, ideoloji, bilinçlenme, sistemler ve düzene karşı başkaldırı… Matrix, sadece bir bilimkurgu serisi olmanın ötesinde, insanlık ve özgürlük mücadelesini sembolize eden bir başyapıt. Özellikle “The Matrix” gibi filmler, sistem karşıtı düşünceleri ve bireysel özgürlük mücadelesini konu alarak, izleyicileri kendilerini sorgulamaya çağırır. Film, insanlığın gerçeklik algısını sorgularken, aynı zamanda simülasyonlarla dolu bir dünyada sistemin dayattığı gerçekliğe karşı muhalefetin önemini ve bunun sonucunda hakikatin ortaya çıkmasını vurgular.
Adem Suvağcı
DOSYA YAZILARI
1. İsmet Özel’in “Osmanlı” Muhalefeti: “Osman’dan Vahdettin’e Bir İhanet Kültürü”
2. Muhalif Olmanın Özünde Hz. İbrahim’ce Düşünmek
3. Simülasyonun Gerçekliği Yutması ve Matrix’in Muhalif Çığlığı
4. Yunus Emre’nin Muhalif Olduğu İnsan Tipleri
5. Çirkinin Estetiği: Sanatta Güzele Muhalefet Mümkün mü?
6. Bir Muhalefet Biçimi Olarak Varoluşçuluk ve Sartre’ın Herostratus’unda Muhalif Tavır
7. Muhalif Tedâîler
8. Düşünde Mecnun Taşır İnsan, İçinde Firavun
9. Vitrinde Şirin Baba Mahzende Gargamel
5 Yorum