Muhalif Olmak dosyamızın yedinci yazısını Sulhi Ceylan yazdı.
***
Birey, kendinde inşâ olamaz. İnşâ olmak için kendi dışındakilere ihtiyacı vardır. Yani diğerlerine… “İnsan doğal olarak sosyal bir varlıktır”, derken bu anlam da kastedilmiş olmalı. Bireysel inşâ süreci, başkaları sayesinde gerçekleşir. Başkası varsa “ben” vardır. Başkasının olduğu yerde, inşânın ilk adımı olan muhalefet yüzünü gösterir. Muhalefet yani ayrılmak, aykırı davranmak, zıtlaşmak ve uyuşmamak… Fakat muhalif olmak belli bir bilinci gerektirir. Eylemlere yön veren niyetler olduğu kadar bu niyete bir elbise giydiren bilinçtir (ilimdir).
***
Muhalif, hem kendine hem de kendi dışındakilere karşı çıkan, itiraz eden kişidir. Bu sebeple sevilmez. Hataları ortaya koyan, yanlışları bir bir sokağa saçan kişi aslında arı kovanına çomak sokmaktadır. İtiraz ve iftiralara hazır olmalıdır. Keyfim kaçmasın, ayağıma taş değmesin diyen birinin ne kendine ne de bir başkasına muhalefet etmesi beklenemez. Böyle kişilerin haliyle kişilikleri de sorunludur. İnşâ sürecine giremediği için etrafında gördüğü kişileri taklit eder. Kendiyle ya da başkasıyla kavga etmeyi göze alamayan birinden başka bir şey de beklenmez. Hayatında kavgaya yer olmayan birinin, kişiliğinin oluşmasını ummak safdillik değilse nedir!
***
Her bilgi, bir bağlanmanın sonucudur. İnsan bilmek için kendinden başkasının varlığına ihtiyaç duyar. Kendinden başkası, kendinin sınırlarını gösterir. Böylece bir başkasına bağlanır. İşte bu bağ daha sonra muhalefeti de doğuracak olan bilgi edinmeyi sağlar. İnsan, bilgisi arttıkça bağlandıklarına karşı muhalefet etme gereği duyar ve böylece sınırları daha da belirginleşir. O halde muhalefet etmek, kişinin kendi sınırlarını (ben’ini) belirginleştirme uğraşı olup bu bağlamda fıtridir.
***
Nevâbit, “yeni yetişen, sonradan zuhur eden, tecrübesiz” anlamına gelir. İbn Bacce bu kavramı, bir şehirdeki genel anlayışa aykırı fikir ve eylemleri olan kişiler için kullanır. Bu kişiler hem fikirleri hem de hareketleri ile toplumdan ayrılan erdem sahipleridir. Bu sebeple toplum tarafından dışlanıp yalnız kılınmışlardır. Hâlbuki toplumu inşâ edecek ve erdeme ulaştıracak olan öz sadece nevâbitte (ayrıksı ot) bulunur. O halde muhalefet, toplamak için ayrılmaktır. Yapmak için yıkmaktır. Erdem sahiplerinin şiarıdır.
***
Dervişlik söz konusu olduğunda akla ilk gelen eylem nefse (kendine) muhalefet etmektir. Derviş içinde bir canavar barındırdığının farkındadır. Nefse muhalefet, dervişin kendiyle (canavarıyla) kavga etmesi, ben’ine karşı durmasıdır. Nefsine karşı ruhundan yana olması… Muhalefet eden birilerinden uzaklaşırken kendine yaklaşır. Uzaklaşmak ve yaklaşmak arasında kendini bulmayı hedefleyen derviş, zaman geçtikçe bildiklerinin de (uzaklaşma ve yakınlaşmanın) güman olduğunu anlayıp “eslemtu lirabbi-l’âlemîn” âyetini terennüm eder. Muhalifilikten aydınlanmaya doğru giden bu yola da seyr ü sulûk denir. Kalp ayağı ile yürünen bu yolda nice muhalifler helak olur da kimsenin umurunda olmaz!
***
Tasavvuf, başlı başına bir muhalefet hareketidir. Müesses din anlayışına karşı bir duruştur. Dünyevileşmeye bir set çekiştir. İnsanların içinde düştüğü gayya kuyusunu görüp, toplumu toplumun içinde terk etmektir. Terk ederek, hakiki terke (terk-i terk) ulaşmanın yoludur ki bu da benliğin terkidir. Benliğinden vazgeçemeyenlerin yaptığı muhalefet topluma nisbi fayda sağlasa bile muhalife kemal kazandırmaz. Benliğin koktuğu yerde kemâlât olmaz.
***
“İyi”, kendisini eylem/amel içerisinde gösterir. İyiyi tanımlamak aslında bir eylemin içeriğinden bahsetmektir. İyi, sadece insan varsa ve bu insan eyliyorlarsa/amel ediyorlarsa ortaya çıkar. Muhalefet de insanın bu eyledikleri üzerine konuşmak, karşı görüş bildirmek ve hatta eylemin olmamasının daha iyi olduğunu teorik olarak göstermektir. Teorinin pratiğe aktarılması ise yeni bir muhalefeti doğurur. O halde her iyi ve kötü muhalefet doğurabilir. Doğan muhalefet de iyi ve kötünün konusu olabilir.
***
Muhalefet etmek, insanın kendine bir biçim verme çabasıdır. Dünyadaki anlam arayışının sonucudur. Anlam aramak, aslında biçimlenme ihtiyacını gösterir. Biçimlenme ihtiyacı ise varlığın (ben’in) belirginleştirilmesi ve onaylanmasının sağlanmasıdır. O halde insan muhalefet ederken, muhalefetinin altında pek çok arzu ve istek saklamaktadır. Bunların en etkilileri ise birey olma, fark edilme, yerini belli etme ve böylece belirginleşme isteğidir.
***
Kant’ın eleştirel felsefesi, insan aklının analizine dayanır. İnsanın neyi bilebileceğinin sorun edildiği bu felsefe aynı zamanda bize insanın sınırlarını da çizmek istemektedir. İnsanın neyi bilebileceği, neyi bilemeyeceğini ve neye muhalefet edip edemeyeceğini de gösterir. Her bilme eylemi, muhalefeti de içinde barındırır. İnsan, bildikçe muhalefet gücü de artar. Diğeri yani cahillikten kaynaklanan muhalefet ise konumuz olmadığı gibi ciddiye de alınmamalıdır. Ama insan çok cahildir.
***
Siyasi muhalefet, yerleşik ideolojiye/iktidara karşı geliştirilen ve onu acımasızca eleştirip yıkmaya dayanan faaliyetleri kapsar. Toplumsal yapıdaki çatışmalardan doğup beslenen muhalefetin amacı iktidarı koltuğundan etmektir. Toplumsal sorunların kronik bir hal alması ve halkın isteklerinin göz ardı edilmesi doğal olarak muhaliflerini doğurur. Evet, çöküş, siyasal muhalifini kendi içinden çıkarır. Bu muhalefet, partiler aracılığı ya da sivil toplum kuruluşları eliyle yasal yoldan olabileceği gibi yasal olmayan çeşitli yollarla da vuku bulur. Vatandaşlarına davranış modelleri, fikir sistemleri ve hatta din aşılamak isteyen ideolojilere karşı çıkan bir V for Vendatta elbet bulunur. V, binaları havaya uçurur ve böylece yeni bir geleceğe başlanır. Bu sebeple ayrıksı otlar, yeri geldiğinde toplumun yeni bir geleceğe başlamasına önayak olur.
***
Aşk, kontrolü elden çıkarmak, kendini sevdiğinin kalbine (kuyusuna) bırakmak olduğu kadar, muhalefetin her türlüsünü de zorunlu olarak terk etmektir. Aşığın derdi sevdiceğidir. Ondan başkasını görüyorsa zaten ortada aşk yoktur. O halde aşk, muhalefeti öldürür. Fakat yaşattığı haz sebebiyle hiçbir âşık, muhalefeti terk ettiği için üzülmez ve hatta üzülemez, çünkü düşünemez. Muhalefet etmek bilinçli bir eylem olup aşk toprağında bitmez. Âşık, maşukun rengine boyanıp hiç olmanın derdindedir. Muhalefet de neymiş!
Sulhi Ceylan
DOSYA YAZILARI
1. İsmet Özel’in “Osmanlı” Muhalefeti: “Osman’dan Vahdettin’e Bir İhanet Kültürü”
2. Muhalif Olmanın Özünde Hz. İbrahim’ce Düşünmek
3. Simülasyonun Gerçekliği Yutması ve Matrix’in Muhalif Çığlığı
4. Yunus Emre’nin Muhalif Olduğu İnsan Tipleri
5. Çirkinin Estetiği: Sanatta Güzele Muhalefet Mümkün mü?
6. Bir Muhalefet Biçimi Olarak Varoluşçuluk ve Sartre’ın Herostratus’unda Muhalif Tavır
7. Muhalif Tedâîler
8. Düşünde Mecnun Taşır İnsan, İçinde Firavun
9. Vitrinde Şirin Baba Mahzende Gargamel