Davut Bayraklı, Cemil Meriç’in ideoloji ve izmlere bakışını yazdı.
***
Türk siyasî hayatında siyasî bir irfan var mıdır?
1960 sonrasında ortaya çıkan siyasî tabloya bakınca bu soruya olumlu bir cevap vermek imkânsız aslında. Zira 60’lı yılların sonundan itibaren Türkiye’de yaşanan kaos ve şiddet ortamı Türk siyasî hayatında bir irfanın olmadığını ispata yeter.
Cemil Meriç’e göre, 1960’lı yılların sonunda siyasî hayatımızı istila eden Marksizm, komünizm, anarşizm gibi izm’ler doğrudan doğruya siyasi irfanımızın yokluğundan faydalanmıştır. Bu irfan eksikliği yüzünden siyasî mücadeleler sokaklara taşmış, şiddet ve kaosun çıkmasına neden olmuştu. Yine merhum Cemil Meriç’in üzerinde sıklıkla durduğu “farklı fikirleri okuma, onları tanıma ve anlama, bizi en çok tamamlayacak yarımız olan bizden olmayan kısma müsamaha gösterme liyakatini” bir türlü kazanamamış olmamız da şiddetin gücünü arttırıyordu.
İdeolojileri tanımayan genç kitle, kendi üzerinde oynanan oyunu fark edemeyince silaha ve şiddete sarılmakta bir beis görmüyordu. İdeolojilerin teke indirilmesi ve bir –izm’e hapsedilen zihin dünyası şiddeti kendi içinde yasallaştırınca uygulamaya geçiyordu. Kitaplardan ve kavramlardan önce, şiddetin ve kavganın gücünü öğrenenler, kaos çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyordu.
Kavganın ve şiddetin önünü alması gereken Türk aydını ne yapıyordu peki?
Türk aydını, ideolojilerin aydınlığında izm’leri tanıtmak yerine toplumda baş göstermeye başlayan saflaşmaya katılıyordu. Çünkü aydınlar kendi yaşadıkları dünyayı ve dışlarında yer alan hiçbir şeyi tanımıyorlardı. Ne Batı’yı biliyorduk, ne de Doğu’yu. Kitapsız ve bilgisiz bir aydın, kendi insanına ne verebilirdi? Aydın için tüm dünya tanıdık olmalıydı ama biz hiç tanımıyorduk.
Batıyı kendi bütünlüğü içerisinde tanımayan Türk aydını, Tanzimat döneminde de batı dünyasına karşı bu “yabancı kalma” durumunu sürdürmüştü. Bu siyasî ve tarihi çizgi dünden bugüne değişmeden gelmişti. 1970’lere gelindiğinde Türk aydını, ne Batı dünyasını ne de Asya’yı tanımıyordu. Meriç, her iki dünyayı da tanımayan bu entelektüel kesim için “acayip bir mahlûk” ifadesini kullanır. Ona göre bu iki kutuplu dünyayı tanımak ve içimizdeki büyük boşluğu doldurmak için izm’lere ihtiyacımız vardı.
İdeoloji ve izm’ler üzerinde düşünen, kafa yoran Meriç, düşünce dünyamızı aydınlatabilmek adına bu kavramları eserlerine taşıyor, onların tanımını yaparak, tarihi gelişiminden bahsediyordu. Anlamamızı istiyordu, zira anlamadığımız, tanımadığımız şeye düşman olacağımızdan korkuyordu.
Fransızca kökenli bir kelime olan ideoloji en genel tanımıyla; siyasi ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuki, ilmi, felsefi, moral ve estetik düşünceler bölümüdür. Terimin babası Destutt de Tracy’ye göre ideoloji, “ideler bilimi” dir, ideleri (geniş anlamıyla bilinç olaylarını), idelerin niteliklerini, yasalarını, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenlerini inceler. Tracy kelimeyi “fikirler bilimi” anlamında kullanır.
“Bu Ülke” isimli eserinde bütün ideolojilerin hepsine kapılarımızı açmamız gerektiğinden bahseden Meriç, onları tanımak ve hepsini tartışmak gerektiğine inanır. İdeolojilere yaklaşımı olumlu görülse de Cemil Meriç onları “uçurumları aydınlatan hırsız feneri” olarak tanımlar. Kaosu kozmos yapan insanın zekâsını ideolojilerde sergilediğine inanan Meriç, ideolojilere düşmanlığın tek izm’e teslimiyeti doğuracağını söyler. Bu tek izm’e teslimiyeti ise büyük bir tehlike olarak görür. İstemesek de ideolojilere muhtaç olduğumuzu söyleyen Cemil Meriç, bu gerçekten hareketle bu müphem kavramlara karşı daha dikkatli olunmasını ister.
Cemil Meriç’in anlam dünyasında olumsuz bir yer alan ideoloji, içinde barındırdığı izm’lerle bir tehlike taşır. Ona göre “izm’ler idraklerimize giydirilen deli gömlekleridir.” aslında. Gelişmemiş beyinler için tehlikeli olan ideolojiler, çağın anahtar kelimeleridir ve her açıklığı kilitleyen bir anahtar görevi vardır. İdeolojiler çağının sonunun gelmeyeceğine de inanan Meriç, nüfuz egemenliğinin de günden güne artacağına inanır.
Kısaca Meriç’in anlam dünyasında bazen iyi, bazen de kötü tanımlamalarla karşınıza çıkabilecek “ideoloji ve izmler” tanınması ve bilinmesi gereken düşünce maymuncuklarıdır. Eğer bunları tanırsanız size ne yapmaya çalıştıklarını da bilirsiniz ve kendinizi koruma şansına sahip olursunuz. Yoksa bu kavramlarla düşünce ve fikir dünyamızda kaosa düşürülmemiz hiç de zor olmayacaktır.