Dosyamızın yeni listesini Sulhi Ceylan hazırladı: Ramazan Kitaplığı
***
Giriş
Orucun Arapça karşılığı Savm’dır. Savm “tutmak” demektir. Oruç sayesinde kişi kendisini nefsî hazlardan tutar yani korur. Bu sebeple İbn Arabî hazretleri; “Oruç gerçekte bir şey yapmak değil, yapmamaktır” buyurmaktadır. Yani oruçlu kişi yemek yemeyerek, su ve benzeri şeyler içmeyerek nefsini hazlardan sakındırmış olmaktadır.
* * *
Oruç, kişinin kemale ermesinde bir merhaledir. Zira tasavvuf ehli, oruç tutmanın manevi bir gıda olduğunu söyler. Oruç sayesinde kişi kudreti ve varlığı olduğu halde yemekten içmekten kesilir ve bunu kendi iradesiyle yapar. Bu sayede kendi varlığının zayıflığını ve acizliğini idrak eder. Sabır, kanaat ve rıza makamına dair bilgi sahibi olur. Mevlâna hazretleri de insanın asıl gıdasının Allah’ın nuru olduğunu belirtir ve sözlerini şöyle devam ettirir:
“İnsan, asıl ruhanî gıdasını unuttuğu ve beden gıdasına düştüğü için huzursuzdur. Doymak bilmez ihtirası sebebiyle yüzü sararmış, ayakları titremekte, kalbi telaşla çarpmaktadır. Nerede yeryüzü gıdası, nerede sonsuzluğun gıdası!”
* * *
Tasavvuf zâhirle bâtının iç içeliğidir. Veliler Allah’nın emirlerine sıkı sıkı sarılmaları sonucu yaptıkları amellerde derinleşmişler ve tuttukları oruçta yeni manalar keşfetmişlerdir. Mesela bedenin orucu yeme içme ve cinsî münasebetten kesilmesi iken, kalbin orucu ise Allah’ı tefekkür etmektir. Bu sebeple masiva dediğimiz Allah’tan gayrı şeylerin kalpte yer etmesi bedenin orucunu bozmasa bile kalbin orucunu bozar.
* * *
“Oruç hariç, Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, onun ödülünü ben vereceğim.” hadis-i şerifini ilk dönem sufilerinden Kelâbâzi (k.s.) şöyle yorumlar:
“Kişinin oruç tuttuğunu başkalarının bilmesi zordur. Bu sebeple oruç ameli riyadan uzaktır.
Allah yemek ve içmekten münezzehtir. Yemek içmek ve benzeri haller yaratılmışlara mahsustur. İşte insan oruç tutarak yaratılmışlara has olan bir özellikten bir süre uzaklaşmakta ve kısmen de olsa Hakk’ın sıfatlarından bir sıfatla sıfatlanmış olmaktadır.
Kişi oruç sebebiyle nefsini terbiye etmekte ve Allah rızası için aç ve susuz kalmaktadır.
Kişi sadece Allah’ın rızası için oruç tutarsa Allah da o kulu ile kendi arasındaki perdeleri kaldırır. Bu sebeple oruç Allah’a yakınlık sağlar.”
* * *
İbn Arabî hazretleri hadiste geçen “Oruç benim içindir.” sözünü şöyle yorumlar:
“Ey kulum! Yemekten içmekten ve cinsî münasebetten münezzeh olmak sana ait değil, bana ait bir sıfattır. Çünkü ben bizzat kendi başına var olanım. Varlığımı koruyup ayakta tutacak bir koruyucuya muhtaç değilim. Sen ise varlığını muhafaza edecek bir koruyucuya muhtaçsın ki, o da benim!
Muhtaç olduğunu artık kesin olarak idrak et de, vücudunu muhafaza edenin yalnızca ben olduğumun farkına varasın diye senin için gıdayı yarattım ve seni ona muhtaç kıldım. Muhtaç olmana rağmen taşkınlık yaptın, zorbalaştın, büyüklendin ve böbürlendin. Hemcinslerine “Ben sizin en büyük rabbinizim, sizin için benden başka bir rab tanımıyorum!” dedin. Ben, ben, ben!.. Bunu iddia ederken acıkmak, susamak, küçük-büyük abdest bozmak, sıcaklık, soğukluk ve geçici acılarla üzülerek rezil olmaktan hiç utanmadın.”
* * *
İsmail Ankaravî hazretleri (v. 1631), orucun ve açlığın sırrı nedir, neden oruca bu kadar önem veriyorsunuz, sorusunu “Minhâcü’l-Fukarâ” adlı kitabında şöyle cevaplar:
“Açlıktan maksat, şuhûdiyetin (Hakk’ı, Hak ile müşahade etmenin) çoğalması ve nefsin ezilmesinin sağlanmasıdır. Yine açlıktan maksat, ‘mide acıktığı zaman insanın cismi ruhanîleşir’ hikmetine binaen, insanın ruhen salim olması ve yapmış olduğu ibadet ve taatlerinde tembellikten arınmış olarak uyanık bir vaziyette olmasıdır.”
* * *
Tasavvuf ehli, gerçek iftarın visal (ulaşma, kavuşma) olduğunu, yani kulun Allah’a vasıl olduğu anın hakiki iftar olduğunu beyan etmişlerdir. İşte bu gerçek iftara ulaşmak için hem zâhiren hem bâtınen oruca çok önem veren sufîler, oruç sayesinde Hakk’ın Samediyyet tecellisine ulaşmışlardır.
Samed, muhtaç olmayan demektir. Başkalarının ihtiyaçlarını gideren ama kesinlikle herhangi birine ya da bir şeye ihtiyacı olmamaktır. Allah Samed’dir ve bütün varlıklar Allah’a muhtaçtırlar. Tüm mevcudat, varlığının devamı için Allah’a yönelir ve ne isteyeceklerse Allah’tan talep ederler.
***
Orucun hakikatine ulaşabilmek ise orucun hem zahiri hem de batıni şartlarını yerine getirmekle olur. Bunun için Ramazan ayı dolayısıyla oruç ile ilgili bir kitap listesi hazırladık. Satırdan sadıra geçebilmek dileğiyle…
Ramazan Kitaplığı
- Samanyolunda Ziyafet – Sezai Karakoç
- Orucun Sırları – İmam Gazali
- Dersaadette Ramazan Akşamları – Dursun Gürlek
- İstanbul’da Bir Ramazan – Cenab Şahabeddin
- Oruç Çağrısı – Ali Haydar Haksal
- Ramazan Sohbetleri – Ahmet Rasim
- Evliyanın Dilinden Orucun Hikmetleri – Suat Demirtaş
- Ramazan Kitabı – Haz: Özlem Olgun
- Osmanlıdan Cumhuriyete İstanbul’da Ramazan – François Georgeon
- Allah Dostlarının Ramazan Hatıraları – Abdülkadir Süphandağı
- Ramazan Güzellemeleri – Bilal Kemikli
- Orucun Sırları – İbn Arabî
- Peygamberimiz’in Ramazan Günlüğü – Prof. Dr. Ali Çelik
- Ramazan Geldi Hoş Geldi… – Ahmed Esad Ben’im
- Nerede O Eski Ramazanlar – Osman Doğan, Soner Demirsoy
- Ramazan Medeniyeti – İbrahim Refik
- Ramazan ve Teravih – Abdurrahman Altundağ
- Oruç Mevsimi – Erol Erdoğan
- Hayata On Gün Ara: İtikâf – Mükerrem Mete
- Ramazan-nâme – Âmil Çelebioğlu
- Çizgilerle Oruç – Ahmet Akil Yağınlı
- Dinimizde-Dilimizde Ramazan ve Ramazaniyeler – Dr. Mehmet Emin Ertan
- İnsan Ramazan ve Oruç – Bayram Ali Çetinkaya
- Gönülleri Ferahlatan Kadir Gecesi – İsmail Hakkı
- Keşkül Dergisi – Oruç ve Ramazan sayısı
Diğer Dosya Yazılarımız
Felsefe
Edebî Mektuplar
Tasavvufî Mektuplar
Seyahat
Dünya Tarihi
Necip Fazıl
Mustafa Kemal
Nurettin Topçu
Sezai Karakoç
Sanat Tarihi
Cumhuriyet Tarihi
İslam Felsefesi
Tasavvuf
Yeni Türk Edebiyatı
Sosyoloji
Medeniyet
Poetika
Osmanlı Tarihi
İsbât-ı Vâcib