Dosya: 2050 Yılında Türkiye

Yeni bir dosyaya başlıyoruz: 2050 Yılında Türkiye.

Yazarlarımız 2050 yılına dair beklenti, tahmin ve umutlarını kaleme aldılar. Dosyamızın ilk yazısını Mehmet Raşit Küçükkürtül yazdı.

***

siyaset cihetinden bakılırsa sağcı, muhafazakar retoriğin çöktüğü görülüyor. ulusalcı/popülist/kemalist bir söyleme sahip modernbilim perestliği taşıyan, gerçekte hevaperest olup bunu bir tür hümanizmle setreden yeni bir temayül var. bunlar kendilerine “yesevî/ mâturîdî çizgideyim ben” diyen yeni bir yaşar nuri öztürk bulacaklar. türkiye günlüğü yayın müdürü mustafa çalık ile tarihselcilikle maruf giresunlu ilahiyatçı mustafa öztürk’ün ortalaması alınırsa bunların teologlarının yaklaşık bir resmi çıkarılmış olur. şemsettin günaltay’ın “medine’de inen ayetleri şimdilik tatbik etmeyelim, biz şimdilik mekke’de inen ayetleri esas alarak hareket edelim” teklifini bunlar hayatlarıyla tatbik edecekler. eğer bunlar muvaffak olursa bedri gencer’in çabası görünmez/işitilmez bir vaziyete düşecek. bunların şairi süleyman çobanoğlu olacak, genç şairi kaan eminoğlu olabilir. bunların bir de siyasetçi tipi var. 27 mayıs darbesi süleyman demirel’i doğurmuştu. 12 eylül darbesi turgut özal’ın önünü açmıştı. 28 şubat darbesi tayyip erdoğan’a yataklık etmişti. 15 temmuz darbesi de işte bunların siyasetçi tipini ortaya çıkardı. 27 mayıs’tan sonra doksanlara kadar demirel-erbakan-özal ile müşahhas bir hale gelen teknokrat, mühendis, sempatik, köylüye doğru konuşan, piknik tip, şişman bir siyaset nesli vardı. yerlerini doksanlarda büyük, şişkin, berbat metropollerimizde yetişmiş, hırslı, belediyecilikten ve particilikten gelme mustafa sarıgül, tayyip erdoğan, melih gökçek gibi kimselere bıraktı. şimdi artık 2020’den itibaren bu neslin de toplumda karşılığı kalmadı. artık yeni bir siyasetçi tipi toplumda karşılık bulacak: göbekli olmayan, fit, gerekirse saç ektirmiş, mizaha yatkın bir üslubu olan, bağırmayan, pot kırmayan, hukuk-mülkiye okumuş, para hususunda tamahkar olmayan, şehirli, ticaretle uğraşan bir aileden gelen veya ticaretle uğraşmış olan, her gün siyaset kürsülerinde din ve tarih tartışmayan bu yeni siyasetçinin önündeki türkiye’nin talepleri de farklı. yukarıda bahsettiğim temayülün sahiplerinin şuuraltında olan ve tam olarak ifade edemedikleri talepler bunlar: artık türkiye’deki insanların yol, köprü, hastaneden öte çevreye duyarlı şehirler, kalitesi yükselmiş bir eğitim, haysiyetlerini incitmeyecek bir adalet mekanizması, kültürcü ve bilimperest ama nezaket sahibi kapitalist toplumdur. işte 2020’lerin türkiyesinin böyle olma ihtimali var. ben bunu kötü ihtimal olarak görüyorum. iyi ihtimal de var ama imkanı az gibi görünüyor. 

2030’larda türkiye’nin yukarıda çerçevesini verdiğim popülist tavırdan vazgeçeceğini çünkü hayal kırıklığına uğrayacağını tahmin ediyorum. bilimperestliğini sorgulayacak, kaliteye dair taleplerini sorgulayacak, teknolojiyi sorgulayacak (muhtemelen teknoloji de dünya çapında öngörülen gelişmeleri yapamayacak). dinin ve tarihin daha serin tahlil edileceğini ümit ediyorum. 2050’ye gelindiğinde benim neslimden, akranlarımdan birisi türkiye’yi yönetiyor olacak muhtemelen. ümit ediyorum ki bizden sonrakilerin sıkıntılı aile hayatı, uyumsuz iş hayatı ve bitmek tükenmek bilmez sağlık dertlerini çözecek bir siyaset takip edeceklerdir. 

şahsen asker disiplininde bir hayata temayülüm var benim. fakat bunu cemiyete teklif edemezsiniz. çünkü benim disiplin temayülüm, bir başkasının elinde tahakküme döner. ancak yine de bazı hususları asker disipliniyle ele almak mecburiyeti var. mesela türkiye’de bugün 12 milyon şeker hastası olduğuna dair haberler yapılıyor. “borçlandırılmış insanı imal” eden kapitalist yapının, “ilaca bağlanmış insanı” da tasavvur ettiği muhakkak. buna binaen, “12 milyon”un da böylece ortaya çıktığını düşünmek mümkün. fakat yine de mutfaklarımızı elinde tutan kadınlarımızın askeri disipline ihtiyacı yok mu? bence var. şu salgın hastalık zamanlarında gördüm ki sofrayı kaybetmek yolu açılmış: maalesef bir kadının bir aileyi 40 yıl doyurmasının, sofra kurmasının muazzam bir iş olduğunu takdir edemedik. takdir edemediğimiz için de mutfağımızı ıslah etmek imkanı elimizden gitti. şimdilerde iki tekerli vasıtalarıyla ortalıkta fink atmaya başlayan lokanta kuryelerine kadınlar mutfak saltanatını terk etmeye başladılar. 

işin özü: benim türkiye beklentimde çıta çok yüksekte, “bordo bereli öğretmenler” yazım veya “bedelli annelik vatana ihanettir” yazım bu hususlarda ne kadar üzüldüğümün bir delili sayılmalı. 

mehmet raşit küçükkürtül 

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • fazlı bayram , 05/07/2021

    raşit küçükkürtülü uyanmadan anlamak imkansızdır. uykuda okuyanların evvela uyanıp yüzlerini yıkamaları gerekir. çalışmalarının devamını dilerim.

    • mehmet raşit küçükkürtül , 17/07/2021

      dileğine, duana âmin diyorum abi. hak teâlâ işlerimizi, niyetlerimizi, dualarımızı, sözlerimizi rızâsı üzere kılsın.

  • cırnaz , 28/12/2020

    Ne red edebiliyorım ne de tas tamam kabul

  • 1940lar , 22/12/2020

    fantastik bi dünyada yaşamak güzeldir. Raşit kardeşimiz de maşallah o dünyadan hiç çıkamıyor. Arada başka rüyaların da olabileceğini öğrenmesi için sandığı kadar uzun bir ömrü olduğunu Allah bilir. Tiz kendine gelmesi dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir