“Öteki” dosyamızın sekizinci yazısını Sulhi Ceylan kaleme aldı.
***
Ben, öteki sayesinde ben olur. Ben’in varlık şartı öteki’dir. Sınırlar, ben’leri belirginleştirir ve daha sonra bu ben’ler de öteki’leri var kılar. O halde ben’lerin toplamı öteki’dir. Öteki’nin her biri ise ben. Ben olmadan öteki varlık bulamaz. Öteki yoksa ben de yoktur. Kısacası ben ve öteki düşman da, sevgili de olsa birbirine muhtaçtır. Bu muhtaçlığın farkında olmayan ben’ler düşman, farkında olan ben’ler arkadaş (vb.) olur. Ben’in körlüğü, öteki içinde kendini görememesidir. Öteki’nin körlüğü ise ben’lerden oluştuğunun farkına varamaması… Hâlbuki ben ve öteki birlikte varlık ağacını oluşturur. Ağacı kesmek ben’i dolayısıyla öteki’ni kesmektir.
Ben’den kaçan öteki’nin içine düşer. Öteki’ni terk eden kendini ben’de bulur. Her hâlükârda öteki, ben’in aynasıdır. Ben ise öteki’nin varlık sebebi. Aynada kendini gören aslında öteki’ni görür. Öteki’ni görmek ben’in teşekkülünün sebebidir. Ben, öteki’nin içindedir. Öteki ben’in içinde…
İnsan, kendinde olan fark etmek ve kendinde olanın bilgisine ulaşmak için kendini düşüncesinin konusu yapması gerekir. Kendini düşüncenin konusu yapmak için gerekli olan kendilik bilgisi, öteki’nin varlığı sayesinde oluşur. Öteki, kişinin kendi olmasını sağladığı ve böylece kendinin bilgisine ulaşmasına vesile olduğu için olmazsa olmazdır.
Kendini bilmek bir yolculuğa çıkmayı göze almaktır. Yolculuğa çıkamayan, kendini bilemez. Dar alanda kısa paslaşmalar, kendini bilmeye ilaç olmaz. Kendilik, uzun bir süreç sonunda yüzünü gösterir. İşte burada öteki, ben’in aynası olarak öne çıkar. İnsan, öteki’nde ben’i görmedikçe, kendiliğin kapısından geçemez ki bu da kendini bilememektir. O halde kendini bilmek, öteki’nde kendini görmektir.
İnsan, kendini görmek için kendinden başkasını görmek zorundadır. Aynı şekilde kendini bilmek için kendinden başkasını yani öteki’ni bilmelidir. Öteki, ben’in ben olmayan hali olup bu sebeple çekicidir. İşte ben, öteki’nde yani ben’in farklı bir tezahüründe kendini görebilir.
Öteki, ben olmayan olması sebebiyle, ben’i, ben kılandır da. Öteki’nin ben olmadığının farkına varan, ben’inin farkına varır. O halde öteki, ben için bilgiye giden yolda bir yol göstericidir. Yolcu, yol ve yol arkadaşı ise bir seyahatin ayrılmaz üçlüsü… Ben, yolda seyrederken yol arkadaşında (ötekinde) da seyr ettiğinin farkına yolun meşakkatleri sayesinde varır ve böylece ben’ini inşa eder.
Ben öteki’ne, öteki ben’e bağımlıdır. Bu bağımlılık ben’in teşekkülünü (oluşumunu) ve bu sayede öteki’nin teşekkülünü sağlar. Karşılıklı sağlanan teşekkül sayesinde ben, kendilik bilgisine ulaştığı gibi farkın bilgisine de erer. Ermek, her ne kadar ben’le ilgili gibi gözükse de öteki ile de ilgilidir.
Öteki, ben’i tanıdığında, ben de ötekini tanır ve böylece ben teşekkül eder. Ben’in ben’i idraki, öteki’nin ben’i tanımasından geçer.
Öteki’ne kendi varlığını dayatan ben, aslında varlığının tanınmasının derdindedir. Böylece ben’ini kanıtlayıp ben bilincine ulaşır ve bu da insanın bütünlüğe ermesi demektir. Ben, bütüne erme yolunda öteki’ne uğrar. Öteki ben’i hem biz hem ben yapan, ben olmayandır. Ben, onaylanmadıkça ben değildir.
Şehvet (arzu), ben’in kendinden bir başkasına ya da şeye yönelmesidir. Ben’in kendine yönelmesi için önce başkasına yönelmesi, şehvetini (isteklerini) tatmin etmesi ve böylece kendine yönelme yolunu açması gerekir. Ben’e yönelmek için öncelikle ben’in kendisini ben olmayanda görmelidir. Ben’in ben olmayanda görülmesi, ben’in ben’den başkasına yönelmesi, isteklerinin peşinde öteki ile iletişim kurmasıdır. İletişim ben’den öteki’ne, öteki’nden ben’e doğru bir sarmal halinde devam ederken, ben teşekkül eder.
Ben, öteki için var olduğunun bilincine ererse, ben’in tatmini gerçekleşir. Öteki’ni düşman görmek, ben’i düşman görmenin bir sonucudur ki burada cehl-i mürekkep sözkonusudur. Ben ancak, öteki’nin içinde ben’inin bilincine varabildiği için öteki, ben’in sağaltıcısıdır. Ben de öteki’nin varlık şartı. Bu ilişkiyi görememek ben’in ve öteki’nin en büyük günahıdır.
Ben, öncelikle içe dönük değil dışa dönük bir öznedir. İçe dönmenin gerekliliğini fark etmek için dışa dönüklülüğü yaşamalı, öteki ile imtihan olmalıdır. Ben, bir iç dünyası olduğunun farkındalığına dışa yönelme yoluyla ulaşır. Ben’in her dışa yönelmesi, içe yönelme isteğinin sonucudur. Bu sebeple dışa yönelme içe yönelmeyi sağlar. İnsan yönelen bir canlıdır.
Ben’in öteki ile her konuşması, kendi ile bir diyalogdur aynı zamanda. Öteki’ne dair her bilgi, ben’in kendine dair bilgidir. O halde insan konuşan bir canlıdır dediğimiz zaman, insanın aynı anda hem öteki hem de kendi ile konuştuğunu söylemiş oluruz. Kendi ile konuşmanın düşünmek olduğu hatırlandığında, insanın öteki ile diyaloğuna bir düşünce seansı olarak bakılabilir. İnsan kendini öteki ile sağaltır, cümlesine de böyle bakılabilir.
Ben’in bilinmesi, sınırların bilinmesidir. Ben’in sınırlarında öteki başlar. O halde öteki’nin bilinmesi ben’in sınırlarının dolayısıyla ben’in bilinmesidir. Öteki’nin bilinmemesi ise ben’in sınırlarının ve ben’in bilinmemesidir.
Öteki’ni olumsuz anlamda öteki’leştirme ben’in kendine yabancılaşması, ben’in bilinme imkânının idam edilmesidir. Ben’in özgünlüğünün farkına varmasının tek yolu öteki’ni ötekileştirmemektir. Ben’in ötekini öteki görmesi doğal ama ötekileştirmesi, kendine ve ötekine yapabileceği en büyük zulümdür. Ötekileştirmek hem suç hem de günahtır. Çünkü ben’in öteki’ni, öteki’nin ben’i nesneleştirmesidir.
Öteki’ni bilmek sömürmeye yol açarsa, bu bilmek; insan insanın kurdudur felsefesinin sonucudur. Hâlbuki insan insanın yurdudur, anlayışıyla ötekine nazar eden biri sömürgeleştirme faaliyetlerini aklına bile getiremez. Batı için öteki, ne yazık ki kendini var etmek için yok edilmesi gereken olarak kodlandı. Bunun da sebebi modern felsefenin zihinlerde oluşturduğu kırılmalardı. İnsan, âleme fırlatılmış bir varlık olarak tanımlanırsa, öteki haliyle düşman olur. Ama insanın, âleme cemali seyretmek ve kemale ermek için geldiği fark edilirse, öteki öteki olmaktan çıkar ve bir imkân madenine dönüşür.
İnsan, ben ile öteki arasındaki yolculukta inşa olan ve teşekkül eden bir varlıktır. Ben öteki, öteki ben için imkândır. İmkânı değerlendirmemek, ben’in benliğini reddetmesi ve bu sebeple teşekkül edememesidir.
Sulhi Ceylan
1 Yorum