Argo Sözlükleri

Argo söz kullanımı genel olarak toplumda yadırganan bir durumdur. Sözlük yazarlarına bakarsanız argo, toplumun alt seviyesinin kullandığı özel bir dildir. Serserilerin, kabadayıların, halkın aşağı tabakasının dili olarak gösterilen argo nereye baksam olumsuz bir tabloyla karşıma çıkıyor. Tüm bunlara rağmen ülkemizin anlı şanlı edebiyatçıları, söz ustaları, eserlerinde argoya yer vermekten çekinmemiş. Yine de sözlük yazarları, kendi oluşturdukları sözlüklerde argo kelimeleri genel olarak dışlamaya devam etmişler. Peyami Safa, Sait Faik, Nurullah Ataç, Salah Birsel, Attila İlhan ve daha ismini sayamayacağım birçok yazar, şair; deneme, roman ve hikâyelerinde dilin sınırları dışına çıkmak istediklerinde argo söz varlığımızın kapısını çalmışlar. Dille uğraşan dilbilimcilerimizin argoya karşı takındıkları olumsuz tutuma rağmen ismini andığımız yazarlarımız kenarda, köşede atıl duran bu zenginliği görmemezlikten gelememişler anlaşılan.

Özellikle 1960-70’li yıllarda Yeşilçam sinemasında yer alan senaryolarda bol örneklerine rastladığımız argo, bir dönem olumsuzdan olumluya doğru ivme kazanmış. Sadri Alışık filmleri izleyenlerin bilhassa aşina olduğu argonun neresi kötü, hiçbir zaman anlamamışımdır. Belki de her türlü ahlaksız küfrün argo sayılması, bu söz varlığının kötü kabul edilmesinde bir etken olmuştur. Ancak bu noktada yapılması gereken argo dilini tamamen atmak, dışlamak, yok saymak değil; aksine bu hazine içinde var olan güzellikleri bulup çıkarmak ve kullanıma sunmaktır. Zira argo dediğimiz zaman; belli bir gurubun, mesleğin ya da halk tabakasının dışarıya karşı kendi içinde ürettikleri ve her duyanın anlayamadığı bir dilden bahsediyoruz. Kabadayıların, mahkûmların, dilencilerin, kanunsuzların, esnafların, şoförlerin hatta sporcuların kendilerine göre argo dilleri mevcut. Bu, sadece bize has bir durum da değil, her dil, kendi içinde argosunu taşır ve onu yaşatır, yok etmez, yok saymaz. İfadede yaşanan güçlüğü ortadan kaldırmak için veya sadece ehline anlatmak için kimi zaman uydurulan argo kelimeler resmi dilin bozulmasına zemin hazırladığı gerekçesiyle çizgi dışında tutulması da mantıklı bir eleştiri değil. Zira bu özel dilin gayesi bu durumu gerektiriyor zaten. Gramer kurallarına bağlı kalmadan anlatım zenginliği oluşturma ihtiyacından doğan bir şeyi, oluş nedeni üzerinden taça atmak mantıklı olmasa gerek. (Bakınız “taça atmak” diyerek bir spor argosu kullandım, kötü durdu mu metinde? Bence durmadı.)

Meselenin bir de tarihî yönü var. Bugün yok saydığımız argo, edebiyatımıza nereden ve nasıl girmiş? Onu kullanan halk tabakasından, meslek erbabından, sosyal hayatın gerçeğinden girmiş dersek yalan olmaz değil mi? Bir günde oluşturulmadığına, yüz yıllar içerisinde kendiliğinden oluştuğuna göre, burada atılmak ya da yok sayılmak istenen şey sadece argo değil, toplumun belli bir kesiminin kullandığı sözlü kültür olmuyor mu?

Bu düşüncelerimi bir kenara not ettikten sonra Türkiye’de yayınlanan argo sözlüklerden de bahsetmemiz kaçınılmaz olacak. Belki de ülkemizde en az bulunan sözlük argo sözlükleridir. Var olan sözlüklerin bir kısmı tematik bir çalışmayla bir araya getirilirken, bir kısmı da genel bir argo sözlük havasında hazırlanmış. Spor Argosu, Kadın Argosu, Osmanlı Argosu gibi tematik çalışmaların yanında Argo Lügati, Yeni Argo Sözlük, Türkçe’nin Argosu tarzında genel sözlük çalışmaları da mevcut.

Şahsen çok önemsediğim argo sözlükleri yazma nedenim, bu alan içindeki dil imkânlarını okuyan ve yazan insanlara gösterme çabasıdır. Çünkü ifadede ve anlatımda zora düştüğümüz zamanlarda sıklıkla, yazıyı açacak araçlar aradığımız oluyor. İşte böylesi anlarda argodan, argo sözlüklerin imkânlarından neden beslenmeyelim? Tabiî tam bu noktada meselenin şu tarafının da altını özellikle çizmekte fayda var: Argo söz varlığından bahsederken kastettiğimiz şey, birilerinin sokak ortasında başkalarına ettiği küfürler değildir. Ya da sokaktaki küfürleri entelektüel bir seviyeye çıkarmak, insanların birbirlerine edebiyat sanatlarıyla sövmesine zemin hazırlamak da değil. Bu durumlarda kullanılan ifadelerin argo sınırlarında olup olmadığı da tartışılabilir. Çünkü bizim karıştırdığımız, okuduğumuz argo sözlüklerde bahsettiğimiz amiyane kullanımlar, sözlükte var olan kelime sayısının onda birine ya tekabül eder, ya etmez.

Bu meyanda okuyucularımıza hangi argo sözlükleri okuyabileceklerini noktasında bir liste verebiliriz. Neticede bahsettiğimiz argo kültür üzerine lisansüstü ve doktora derecelerinde akademik çalışmalar yapılmış. Dünden bugüne argo sözlük kitapları yayınlanmış. Yani dilbilimciler bu alanı her ne kadar ciddiye almamışlar ve resmi dile zarar verdiğini söylemişlerse de bir taraftan da bu konuda ilmi çalışmalar yapılmaya devam edilmiş. Mesele artık sözlükten çıkıp renklerle, benzetmelerle, sayılarla yapılan argo sözler gibi detaylara inmiş. Gerçi bu fakir, akademisyenlerin her zaman ele aldıkları meseleleri gereğinden fazla abartıp onlara bilimsel bir zemin kazandırma çabasında olduklarını düşünürüm. Bu bir nevi akademi hastalığıdır. Akademisyen arkadaşlarımız bir şeyin öylece oluştuğunu, sadece var olduğunu kabullenemezler. Mutlaka o konuda bir sebep sonuç ilişkisi ararlar, determinist bir yaklaşım yakalamaya çalışırlar.

Meseleyi daha fazla uzatmadan ülkemizde yayınlanan argo sözlüklerden yapacağımız kısa seçkiye geçelim. Eserlerin yanına da kısa notlar düşelim ki, alıp okuyacak kardeşlerimiz sonra beklemedikleri bir sürprizle karşılaşmasınlar.

Argo Sözlükleri:

Osman Cemal Kaygılı, Argo Lugatı: 1945 yılında vefat eden yazarın sözlüğü güzel bir çalışma. Herkesin okuyabileceği bir sözlük olan Argo Lugatı, sözlüğün yanında 30 sayfalık bir girişe sahip. Argo kelimesinin kökenini ve etimolojisini anlatmayla işe başlayan yazar, argonun dil olarak öncelikleri, argo kelimelerin kökeni, türeyiş biçimleri, Türkçede ve Türk Edebiyatı’nda argo gibi başlıklar altında okuyucuya bilgiler sunduktan sonra lugata giriş yapıyor. Eserin son bölümünde halk tekerlemeleri ve tabirlerini de okuyucuya sunuyor. Eserin 1932 yılında yayınlanmış olması da bir başka özelliği.

Bahattin Sezgin, Yeni Argo Sözlüğü: İşin meraklıları için alınabilir diyeceğimiz bu eser sokaktaki en ağır argoları da içine almış. O yüzden herkes değil de argoyu detaylı görmek isteyenler okumalı. Kitap giriş ve sözlük üzerine bölümleriyle başlıyor. Burada okuyucuyu bilgilendirme amacında olan yazarımız özellikle sözlük üzerine bölümünde argo ile yazılan şiirlerden birkaç örnek veriyor. 270 sayfalık eser, konuyu araştırmak isteyenler için belli bir açığı kapatacaktır.

Ali Püsküllüoğlu, Türkçe’nin Argo Sözlüğü: Genel olarak herkesin okuyabileceği bir sözlük. Ancak yazarın önsözü, yaptığı işe kendisi dahi ikna olmamış bir insanın görüntüsünü veriyor. Zaten önsöz de dil ve yazı olarak kötü yazılmış. Elde bulunabilir ama bulunmasa da çok bir şey kaybetmiş olmazsınız.

Prof. Dr. Halil Ersoylu, Türk Argosu: Eser, sözlükten ziyade tam bir akademik çalışma havasında. Ama bu özelliği bile onu argo sözlük olma özelliğinden koparmamış. Argo üzerine okuma yapacak, araştırmada bulunacak kişilerin mutlaka elinde bulunması gereken bu akademik çalışma 10 bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Argoda Genel Dilin Bitki Adlarından Yararlanılma, ikinci bölüm Argoda Genel Dilin Hayvan Adlarından Yararlanılma, üçüncü bölüm Argoda Genel Dilin Cansız Doğa Unsuru Adlarından Yararlanılma, dördüncü bölüm Argoda Genel Dilin Yansıma Sesli Kelimelerinden Yararlanılma, beşinci bölüm Argo Kelimelerde Çok Şekillilik diye devam ediyor. Bir uyarı daha yapalım, her ne kadar akademik çalışma dedikse de eserin içinde argo küfürler de kendisine hatırı sayılır bir yer bulmuş. Bu durumu göz önüne alıp okuyun.

Hulki Aktunç, Büyük Argo Sözlüğü -Tanıklarıyla-: Argo sözlükleri inceleyeceğim diyorsanız bu eseri almak zorundasınız. Tematik bir çalışma olan sözlük, bu alandaki boşluğu belli bir ölçüde dolduruyor. Bugüne kadar on baskı yapması da sanırım bize ne kadar ciddi bir çalışma olduğu konusunda fikir verecektir. 

Filiz Bingölçe, Kadın Argosu 1-2, Futbol Argosu, Asker Argosu, Tanıklarıyla Osmanlı Argosu: Yazarın bazı kitaplarının baskısı tükenmiş, arasanız da bulamıyorsunuz. Ancak merak edenlerin bir kenara not alması için yine de isimlerini buraya yazdık. Filiz Bingölçe, genel olarak argo sözlük yazımına en fazla zaman ayıran yazarlardan. Özellikle Kadın Argosu sözlüğü okuyanın yüzünü kızartacak hatta +18 uyarısı yapmamıza neden olacak kadar açık seçik kelimelerle dolu. Ama argo sözlük okuyacaksanız işin bu kısmını zaten baştan kabulleneceksiniz. İnternette pdf’sini bulabileceğiniz Kadın Argosu sözlüğü size bu konuda bir fikir verecektir. Daha sonra bu sözlüğün ikinci cildine ve diğer argo sözlüklerine ulaşıp ulaşmama kararı da yine size kalacak. Şahsen bu fakir, geniş bir argo sözlükten ziyade meseleyi parçalayıp, tematikleştirdiği için yazarın eserlerine çok rağbet etmiyor. Ama konu hakkında var olan eserleri toplama ve okuma kaygımız yüzünden elde bulundurmamız da kaçınılmaz oluyor. O nedenle okuyucuya, merak alanının genişliğine göre elde bulundurmasını ve okumasını tavsiye ediyorum.

Sevgi Özel, Afili Mavallar: Baskısı tükenmiş, bulursanız alıp okuyun ve bana da gönderin derim. Yazar, argonun kullanılmasından değil, doğru yerde kullanılmamasından rahatsız olduğu için kitabı yazmış gibi bir hava seziyorsunuz. Yine de elde bulundurmakta fayda var. Ancak sahaftan temin etmeniz gerekecek bir kitap olduğu için çok da elzem değil diyerek meseleyi size havale ediyoruz.

Ferit Devellioğlu, Türk Argosu -İnceleme Sözlük-: Eserin ilk baskısı 1941 yılında yapılmış. O zamandan bu zamana TDK farklı tarihlerde birkaç defa basmış. Ancak 1990 yılında Aydın Kitabevi’nin yaptığı baskıyı bulmak biraz daha kolay sanırım. TDK baskıları biraz pahalı gelebilir, sahaftan temin etmeniz lâzım. Gerçi 1990 baskısını da sahaftan almanız gerek ama fiyat daha makul. Sözlüğe gelince Ferit Devellioğlu zaten sözlük derlemeleriyle bilinen bir isim. O nedenle kendi alanında yaptığı bu çalışma da okunması gereken eserlerden birisi. Meseleyi derinlemesine araştırıyorsanız Devellioğlu’na bakmanız lazım ama “alıcı değilim, şöyle bir göz atacaktım” diyorsanız, sahaftan temin etme zahmetine girmeyin derim.

Hece Dergisi 165. ve 166. Sayı, Dosya: Lisân-ı Erâzil: Argo-1-2: Her iki dergi de Argoyu dosya konusu olarak işlemiş. 165’inci sayıda 50 sayfa, 166’cıncı sayıda 30 sayfa yer ayrılmış. Konuyu merak edenlerin ilgisini çekecek yazıların mevcut olduğu bu iki sayıyı da tavsiye ediyorum.

Seyfettin Şimşek, Mecaz ve Argo: 1958’de yayınlanan bu derleme eser iki kitap bir arada ibaresiyle çıkmıştı. Kitap dediğime bakmayın, aslında 40 sayfalık bir risale. Elbette piyasada yok ve sahaflardan temin etmeniz gerekli. Sadece meraklısına ve bu konuda ciddi çalışma yapana tavsiye edebilirim. Bir de bu alanda 1958’de bile çalışma yapılmış demek için listeme aldığımı da belirteyim.

Mehmet Halit, İstanbul Argosu ve Halk Tabirleri, 1934. Ayrıca A. Fikri, Lugat-i Garibe, İstanbul, 1307. Bir de Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugat-it-Türk: Bu eserler bulmanız için değil meselenin ne kadar eskilere gittiğini göstermek içindir. Kaşgarlı Mahmud’un eserinde argo sözlerin varlığı, eseri buraya dâhil etmemin nedenidir. Diğer iki eser zaten konuyla ilgili en eski eserlerdendir diyebiliriz.

Davut Bayraklı

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir