II. Meşrutiyet döneminin ilk yılları birçok alanda hürriyetin ilan edildiği dönem olarak kabul edilir. Sansürün kaldırılması ile birlikte basım-yayım dünyasında büyük bir artış gözlenir. Öyle ki 1908’in ilk altı ayında süreli yayım çıkarmak amacıyla alınan ruhsatların sayısı 200’ün üzerindedir. Bu sayı, 1909’da 353’e çıkmış, fakat 1910’da 130’a, 1911’de 124’e ve 1912’de 45’e düşmüştür. Bu dönemin münevverleri, farklı fikirleri savunsalar dahi, devlet ve milletin kurtuluşu hususunda çözüm önerilerini geliştirmek için birtakım dergilerde bir araya gelebilmişlerdir. Bu dergilerden biri de hiç şüphesiz Sırat- Müstâkîm ve Sebilürreşâd’tır.
II. Meşrutiyet döneminin en önemli dergilerden olan Sırat-ı Müstâkîm, Türkçü, İslâmcı ve Batıcı ideolojileri benimseyen yazarların yazılarını yayımlamakla beraber son tahlilde Osmanlı Türkiye’sinde İslâmcılık akımının sözcülüğünü yapmış bir yayım organıdır. Modernist İslâmcıların buradan ayrılarak İslâm Mecmuası’nı çıkarmalarından sonra dergi, belirgin bir biçimde muhafazakâr, dinî reformlara muhalif bir hüviyet kazanmıştır. Jöntürk olayları ile II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesi sonucu siyasî güç ve dayanağını iyiden iyiye kaybeden İslâmcılık akımı, eski hüviyetlerini yitiren bir ideoloji olmakla birlikte kaybolup gitmemiş, Sebilürreşâd dergisi çevresinde, Batı, Batıcılık akımı ve diğer akımlara karşı bir alternatif ve muhalif güç olarak İslâmcı-Millî düşünceyi savunmuştur. Bir başka ifadeyle Sebilürreşâd dergisi takip ettiği yayım politikası ile İslâmcılık akımını fikren besleyen ve destekleyen süreli bir yayın olmuştur.
Sırat-ı Müstâkîm
1908’de, başlangıçta Sırat-ı Müstâkîm adıyla kurulan dergi, ara sıra kesintiye uğramakla birlikte, 1965 yılına kadar uzun bir ömür sürmüştür. Bu haliyle İslâmcı yayıncılar içerisinde en uzun süre yayım yapmış bir dergi olarak kabul edilir. Öte yandan Türk siyasî ve sosyo-kültürel tarihinin en önemli dönemlerini içeren bir evrede yayımlanan dergi, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e geçiş sürecinin analiz edilmesinde önemli bir kaynak durumundadır. Sırat-ı Müstâkîm, Ebu’l-Ulâ Zeynel Abidin ve H. Eşref Edip Fergan tarafından 11 Temmuz 1908’de kurulmuştur. 42. sayıya kadar derginin tesis tarihi bu şekilde belirtilmiş iken 43. sayıdan itibaren II. Meşrutiyet’in ilân tarihi olan 10 Temmuz 1908, mecmuanın kuruluş tarihi olarak değiştirilmiştir. Derginin ilk sayısı da 14 Ağustos Perşembe 1908 tarihinde yayımlanmıştır. Derginin başlık klişesinin altında, 1. sayıdan 49. sayıya kadar “Din, Felsefe, Edebiyat, Hukuk ve Ulûmdan bahis haftalık gazetedir” ifadesi yer alırken; 50. sayıdan itibaren “Din, Felsefe, Ulûm, Hukuk, Edebiyat ve Siyasîyattan ve bilhassa gerek siyasî ve gerek içtimaî ve medenî ahvâl ve şuûn-u İslâmiye’den bahseder ve haftada bir defa neşrolunur” alt cümlesi yazılmıştır.
Derginin ilk döneminde modernist bir yönelime sahip olduğunu söylemek mümkündür. Zira derginin ilk yazar kadrosunda yer alan Gaspralı İsmail, Ahmed Agayef, Ayaz İshakî, Yusuf Akçura, Halim Sabit gibi yazarların ve Mısır kökenli Muhammed Abduh, Reşit Rıza ve Ferid Vecdi gibi şahısların bu yönelişte etkisi olmuştur. Bu yazarlar ve onlardan etkilenen şahıslar, dinin, bid’at ve hurafelerden temizlenerek aslına döndürülmesinin gerekliliği, taklidin terkedilip içtihad yapılması, geniş halk kitlelerine ulaşması amacıyla Kur’an-I Kerim ve hutbelerin Türkçeleştirilmesi vb. konuları yazılarında dile getirmişlerdir. Yazar kadrosunda bulanan diğer isimler ise şöyle: Mehmed Âkif Ersoy, İsmail Hakkı (Bereketzâde), İsmail Hakkı (Manastırlı), İsmail Hakkı (İzmirli), Ahmed Naim (Babanzâde), Halim Sabit (Şibay), Musa Kazım ve Mehmed Tahir. Ayrıca dergi, Türk dünyasından gelen insanların buluştuğu bir mekâna dönüşür. Türklük üzerine araştırma yapan araştırmacılar, 1909 yılında derginin katkıları ile Daru’l-Fünûn Mekteb-i Âliye binasında bir araya gelerek, ileride Türk Ocağı’na dönüşecek Türk Derneği’ni kurarlar. Derneğin kuruluşu dergi aracılığıyla kamuoyuna duyurulur. Sırat-ı Müstâkîm bu derneğin sözcüsü olur.
Sebîlürreşâd
Ebu’l-Ulâ Zeynel Abidin, başlangıçta derginin mes’ul müdürü iken milletvekili ve ardından müderris profesör olması nedeniyle, 1. cildin sonlarından itibaren dergiden ayrılmış, böylece bütün yük Eşref Edip’in ve derginin destekçisi olan Mehmed Âkif’in üzerine kalmıştır. Dergi, Sırat-ı Müstâkîm adıyla 182 sayı olarak yayımlanmış, daha sonra bu sayılar 7 cilt halinde bir araya getirilmiştir. 1 Mart 1912 tarihli son derginin son sayfası şöyle bitmektedir: “Elhamdülillah bu 182. nüshamızla Sırat-ı Müstâkîm’in 7. cildi de hitam bulmuştur. 8. ciltten itibaren aynı mesleği daha etraflı bir suretle takip etmek üzere Sebilureşşâd unvanı altında intişar edecektir. Muhterem kârilemizin malumu olmak üzere beyanı lüzum gördük.” Yine Sebîlürreşâd’ın ilk sayısında da ihtar notu ile “Sekizinci ciltten ve 183. sayıdan itibaren risalemizin unvanı ‘Sebîlürreşâd’ olmuştur.” ifadesi yer almaktadır. Ancak derginin formatı, basım düzeni, eski bölümleri aynı form altında devam etmiştir.
8 Mart 1912 tarihinde, 183. sayıdan itibaren yeni ismiyle çıkan dergiye, bu ismin nasıl verildiği hususundaki anektod zikredilmeye değer. Ebu’l-Ulâ’nın dergiden ayrılmasından sonra Eşref Edip ve Mehmed Âkif, Prens Said Halim Paşa’nın Heybeliada’daki Selamlık Köşkü’nde görüşmektedirler. O görüşme sırasında derginin ismini değiştirmeye karar verirler. Yeni ismin nasıl verildiğini Eşref Edip şöyle anlatır: “Abbas Paşa bir teklifte bulundular: Kur’an’dan bir sahife açalım, ne isim çıkarsa oradan alalım. Muvafık dedik. Harem dairesinden bir Mushaf-ı Şerif getirildi. Besmele ile bizzat bir sahife açtılar. ‘İttebiûni ehdikum sebilerreşâd’ ayet-i kerimesi çıktı. Hah dedik. ‘Sebilürreşâd’ ismi pek münasip. Hemen karar verdik. Fakat Tahirü’l-Mevlevî, bizden evvel ismin imtiyazını almış. Ona müracaat ettik. Memnuniyetle bize devretti. Kaldığımız yerden bu isimle Âkif Bey’le beraber neşriyata devam ettik.”
Sırat-ı Müstâkîm’in bir devamı niteliğinde olan Sebilureşşâd, bunun için olsa gerek 1-183 sayı numarasını taşır. Başlık klişesi altında 1330/1327 tarihi bulunmakta, “Vallahu yehdî men yeşâu illa siratin müstakim” (Nur: 24/6) ile “İttebiûni ehdikum sebilerreşâd” (Mümin: 40/38) ayet metinleri arasında “Dinî, İlmî, Edebî, Siyasî Haftalık Mecmûa-ı İslâmiye’dir” ifadesi vardır. Anlaşılan, iki ayet metninden hareketle âdeta derginin eski ve yeni adları bir arada verilmek istenmektedir.
Dergi, İslâm âleminin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulması ve yükselmesi için çalışmayı en mukaddes bir görev olarak benimsemiştir. İslâm ülkelerinin toplumsal hayatlarını yakından tanımak, onların birbirlerini tanımasını sağlamak derginin amaçların içerisindedir.
Herhangi bir dergi veya gazetenin yazar kadrosu, onun fikir hayatındaki yerini belirtmesi açısından önemli bir göstergedir. Bu bakımından Sebilureşşâd’da devrin meşhur Türk ve İslâm âlim ve aydınları yer almıştır. Bunlar içinde önceki dönem yazarları hariç, Selim Efendizâde Mustafa Tâkî Efendi, Aksekili Ahmet Hamdi Efendi, Kazanlı Halim Sabit Efendi, Alay Müftüsü Mehmed Fahreddin Efendi, Ali Rıza Seyfi Bey, Edhem Nejat Bey, Şeyhülislâm Musa Kazım Efendi, Prens Said Halim Paşa, Hocazâde Ahmed Bey, Hariciye Tercüme Şubesi Mümeyyizi Ferid Bey, Ömer Rıza gibi isimler de eklenmiştir. Bu kadar geniş bir yazar kadrosunu bünyesinde barındıran dergi, iki kısımdan oluşmuştur. Birinci kısım ilmî ve fennîdir. İkinci kısım ise Siyasîyât ve Hayat-ı Akvâm-ı İslâmîye’ye tahsis edilmiştir. Dergide, Tefsir ve Hadis’e dair önemli konular, toplumsal hayata temas eden binlerce ayet ve hadis-i şerifler şerh ve izah edilmiş, pek mühim toplumsal ve felsefî problemler, birçok fıkhî meseleler ve bu konudaki sorulara cevaplar, tarih ve edebiyata dair bahisler, İslâm milliyetlerinin toplumsal ve sosyo-kültürel hayatlarına dair haberler ele alınmıştır.
1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Said isyanı sebebiyle çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu, hükümetin, birçoğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yanlısı çeşitli gazete ve dergiyi kapatmasını mümkün kılar. Tevhid-i Efkâr, İstiklâl, İstikbâl, Son Telgraf, Aydınlık, Orak Çekiç, Yoldaş, Vatan, Resimli Ay, Sada-yı Hak, Sahya vb. gibi gazete ve dergilerle birlikte Sebîlürreşâd dergisi de kapatılanlar arasındadır.
Yeni Sebîlürreşâd
Sebîlürreşâd, 22 yıl süren bir aradan sonra Mayıs 1948’te yeni harflerle tekrar çıkmaya başlar. İlk çıktığında haftalık; Kasım 1949’dan itibaren ise on beş günde bir yayımlanır. En üstte başlık klişesinin bulunduğu kapakta, dergide yer alan makale başlıkları ve yazar adları yer alır. İkinci sayfada ise başlığın hemen altında derginin kimlik bilgileri vardır. “Siyasî, Dinî, İlmî, Edebî, Ahlâkî, Haftalık Mecmua” ifadesi yine bulunmaktadır.
Dergi, baştan beri ifade ettiğim gibi büyük oranda İslâmcı aydın ve devlet adamlarının yer aldığı bir yayım organıdır. İslâmcılar, İslâm dininin en mükemmel bir din olduğunu her fırsatta dile getirmiştir. İslâm dini, doğası gereği bütün zaman ve mekânlara hitap eder. Geldiği günden kıyamete kadar değişmeyecek bir yapıya sahiptir.
1908-1912 yılları arasında yayımlanan Sırat-ı Müstâkîm 182 sayı ve 7 cilt halinde; 1912-1925 yılları arasında yayımlanan Sebîlürreşâd ise 641 sayı ve 25 cilt olarak bir araya getirilmiştir. 22 yıl aradan sonra 1948-1965 yılları arasında yine Sebilureşşâd adıyla ve yeni Türkçe harflerle yayımlanan üçüncü dönemde ise 359 sayı çıkmış ve 15 ciltte toplanmıştır. Böylece 1182 sayı ve 47 cilt tutan bir kültür hazinesi durumunda olan dergi Türk-İslâm kültürüne büyük katkılarda bulunmuştur.
Adem Suvağcı
1 Yorum