“Büyük Doğu, yani Doğu’nun doğuşu… Rüzgârdan hafif topuklarla içimizdeki iklimlere doğru ruhanî ve ince bir sefer ediş hâli… Büyük Doğu, İslâmiyet’in emir subaylığı… Büyük Doğu, İslâm içerisinde ne yeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı… Sadece Sünnet ve Cemaat Ehli tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslâmiyet’e yol açma geçidi ve O’nu eşya ve hadiselere tatbik etme işi…”
(Necip Fazıl Kısakürek / İdeolocya Örgüsü)
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde “inkılap” adı altında önemli modernleşme hareketleri gerçekleşti. Bu modernleşme ilk olarak siyasi hayata daha sonraki aşamalarda ise sosyal hayatın her alanına yayılmıştı. Genç Türkiye’deki bu gelişmeler, dönemin Türk basınında çokça yer etti. Basının bir kanadı bu inkılapları desteklerken diğer kanadı ise değişime karşı bir tavır takındı. Bu çerçevede 17 Eylül 1943 tarihinde Necip Fazıl Kısakürek tarafından “Hakka ve yeni bir dünya görüşüne bağlı Müslüman Türk gazetesi” sloganıyla çıkarılan Büyük Doğu, inkılap hareketlerine karşı tavır takınan bir dergi olarak yayın hayatına başladı.
17 Eylül 1943 – 14 Haziran 1978 seneleri arasında 15 devre ve 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu mecmuası/dergisi, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Türkiye’nin geçirdiği siyasal ve ideolojik kırılmaları Necip Fazıl Kısakürek’in bakış açısıyla yansıtmıştır. Mecmua, ortak bir zihin dünyasından ya da ortak bir proje olmaktan ziyade salt Kısakürek’in zihin dünyasının, fikirlerinin, dini ya da ahlâkî inançlarının ve gelecek tasavvurunun ürünüdür. İstanbul’da yayın hayatına giren dergi, adını, Necip Fazıl Kısakürek’in 1938 yılında Ulus Gazetesi’nin düzenlediği Milli Marş yarışması için yazdığı Büyük Doğu adlı şiirinden almıştır.
Yayın hayatında olduğu yıllar arasında çeşitli sebeplerden ötürü gerek yayını durdurulan, gerek toplatılan gerekse de Necip Fazıl Kısakürek’in tutuklanmalarıyla yayımına ara verilen Büyük Doğu, sansasyonel ve polemiğe neden olan yazıları dolayısıyla Cumhuriyet’in kurucu kadrosu tarafından “tehlikeli” olarak görülmüştü. Dönemin tek parti zihniyetini ve devrimleri eleştiren Kısakürek, laiklik ve Mustafa Kemal aleyhtarı düşüncelerine dergide geniş olarak yer vermiştir. Türkiye’nin siyasi yaşantısında uzun süreli etkileri olan Büyük Doğu, sıradan bir mecmuadan ziyade bir davanın ifade aracıdır.
Büyük Doğu, yayımlanan ilk sayısındaki başyazısında derginin gayesini şu şekilde açıklamıştır: “Büyük Doğu, bir mefkûrenin ismidir. Büyük Doğu, doğuş hadisesinin ismiyle beraber şarka da işaret eder. Şu kadar ki, Büyük Doğu’nun işaret ettiği Şark, Türk vatanının sınırları dışında herhangi bir coğrafya planını kucaklamıyor. Büyük Doğu, o mefkûrenin ismidir ki kökümüzle birine ve dallarımızla öbürüne ilişik olduğumuz Doğu ve Batı dünyaları arasındaki mahsup sınırı ruh ve kafa ağlarından örgüleşmiş bulacak ve Türk milletini alacağıyla vereceği ortasında tam bir asliyet ve şahsiyet ahengine ermiş görecektir.”
Necip Fazıl, ilk sayısının başyazısında toplumun kendi öz değerlerine dönmesinin gerektiğini anlatmakta ve evrensel hâkimiyetini kaybetmiş olan Doğu’ya bir yönelişin mesajını vermektedir. Modernleşme yolunda Batı yerine Doğu’nun örnek alınması gerektiği yönünde beyanlarda bulunmuştur: “Her şey doğudan geldi: her şey, yani ruhumuz… Doğu, insanın yağmur suyu kadar saf ve aydınlık olduğu çağlarda, yürekli ve kafaları dört köşe madde hendesesi körletmezden evvel, ruhumuzun ilk ve büyük marifetlerine sahne…”
Üstad, ahlâkın ve güzel ruhun yani inancın Doğu’ya dayandığını, Batı’nın ise böyle bir ruh yapısından yoksun olduğunu; “Batı da malik olduğu muhteşem kalıp dehasına rağmen bir şey eksik kaldı: o kalıbın içindeki hayat usaresi, yani derinliğine sonsuz ruh kökü…” ifadeleriyle yansıtmıştır. Batı ve Doğu karşılaştırmasında Büyük Doğu, Doğu’nun Batı’yı taklit etmesini her fırsatta eleştirmiştir. Bu eleştirilerden bir tanesi ise 57’inci sayısında “Bu adamı asınca kurtuluruz!” başlığıyla yer alan bir resimdir. Resimde, yakasında “Bay Taklit” yazılı tabela asılmış olan bir adam bulunmaktadır. Dergiye göre, modernleşme adı altında Batı’yı taklit, toplumun her tarafına ve tavrına öylesine işlemiştir ki, bunlar arasında cenaze merasimleri de yer almaktadır. Bu konuya sitem eden Necip Fazıl’ın şu sözleri oldukça anlamlıdır: “Üstünkörü garplılaşma modası, ölülerimizi bile mezara kadar Avrupa malı bir ambalajın içinde gitmeğe mahkûm ediyor. Ölü, sabahleyin sebzeci dükkânlarından alışverişe çıkmış hamarat bir hizmetçi gibi, koltuk altları yaprak ve nebat dolu, artık içinden hiç acıkmayacağı yeni apartmanına doğru yol almakta… Ve en önde, çelenklerin önünde, daha korkunç bir manzara… Cenaze marşını çalan bando!”
Necip Fazıl; Büyük Doğu ülküsünü en ince detaylarına kadar topluma tatbikini bir bakım kurallar çerçevesinde ortay koyar. Bu, adeta yeni kurulmakta olan bir devletin anayasası gibidir. İdaredeki temel kıstas İslâm’dır. Bu anlamda Büyük Doğu, her insanın kendi içine doğru akan hem zamanı hem mekânı, hem manayı hem de maddeyi içinde barındıran bir seferdir. Yine Necip Fazıl’ın deyişiyle “… âlem olduğu mefkûre çerçevesinde bir (senfonik) orkestra…”
1 Eylül 1943 yılında ilk sayısı yayımlanan Büyük Doğu, öyle kritik bir dönemde yayın hayatına başlamıştır ki, çıkışından kısa bir süre sonra dönemin başvekili Şükrü Saraçoğlu imzasıyla Necip Fazıl’ın günlük yazılarının yayımlandığı gazeteye/dergiye “Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır” şeklinde bir yazı gönderilmiştir. 1944 yılı ilkbaharında Büyük Doğu, Vekiller Heyeti kararıyla kapatılır. Gerekçe ise muhtevasında hadis-i şeriflerin yer almasıdır. Dönemin idaresini en fazla rahatsız eden “Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez!” hadisi şerifidir. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Necip Fazıl ile karşılaştığında şöyle demiştir: “Bu hadisi neşretmek, bize itaat edilmez demektir.”
Büyük Doğu’nun yayın hayatına başladığı yıllarda Necip Fazıl, Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Şubesi’nde hocalık görevini yapmaktaydı. Hasan Ali Yücel tarafından kendisine üniversite hocalığı ile Büyük Doğu arasında tercihte bulunması gerektiği söylediğinde, bakana, 50 kişilik sınıflarda 50 kişiye konuşmaktansa Büyük Doğu ile bütün bir gençliğe seslenmeyi tercih ettiğini bildirmiştir. Üstadın üniversite hocalığından ayrılmasına sebep olan Yücel, bu olaydan birkaç yıl önce Necip Fazıl’a gönderdiği şiir kitabını şu cümlelerle ithaf etmiştir: “Hakkında her sıfatın aciz kaldığı şair Necip Fazıl’a”.
İman, tefekkür, aksiyon ve dava ruhunu bir bütün halinde sunan Büyük Doğu, çeşitli nedenlerden dolayı 14 defa kapanmıştır. Genellikle siyasi otorite tarafından kapatılan dergi, zaman zaman da maddi imkânsızlıktan dolayı da çıkamamıştır. Üstad, Ahmet Emin Yalman ve Bedii Faik gibi İslâm karşıtlarına Büyük Doğu’nun parasızlıktan kapandığını söyletmemek için farklı yollara başvurmuştur. Derginin maddi sıkıntılardan kapanacağını anlayınca sert bir manşet atar, dergi de savcı tarafından kapatılırdı. Necip Fazıl’ın, bunu gururundan değil, İslâm’ın izzetini Batılılara çiğnetmeme gayretinden kaynaklanır.
Büyük Doğu’nun 14 Kasım 1947 tarihli 72. sayısı toplatılınca Üstad, ancak üç sayı çıkabilen mizahî içerikli Borazan dergisini neşreder. Bu dergide çoğunlukla Kısakürek’e ait, devrin istibdadını hicveden yazılar yayımlanır. Büyük Doğu bir buçuk aylık fetretten sonra tekrar yayımlanmaya başlayınca Borazan’ın yayın hayatı sona erer. Necip Fazıl bu hadiseyi şu şekilde ifade etmiştir: “Ziyafet masasına prens gelir gelmez, yaver mevkiini terk etti.”
Büyük Doğu dergisi, 35 yıllık süreç içerisinde değişiklik gösteren yazar kadrosuna sahiptir. İptidai ve birinci devrede yazarlar ideolojik açıdan çeşitlik gösterse de II. Dünya Savaşı sonrası Türk siyasal yaşamında meydana gelen ideolojik ayrışmalar Büyük Doğu’nun yazar kadrosuna da yansımıştır. Bu sebeple İslâmcı-muhafazakâr düşünceye uzak yazarlar dergiden ayrılır ve kalan yazarlarla birlikte Necip Fazıl Kısakürek, müstear isimleriyle yazılar yayımlar. Dergi, 17 Eylül 1943 – 5 Mayıs 1944 tarihleri arasında Kısakürek’in kendi tabiriyle “iptidai” devre adı altında ve 30 sayı olarak çıkartılmıştır. Bu devrede öne çıkan yazarlar şunlardır: Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hüseyin Cahit Yalçın, Rıza Çandır, Sadi Ünal, Hilmi Ziya Ülken, Sait Faik Abasıyanık, Faik Baysal, Prof. Emin Onat, Ali Rıza Pişkin ve Necip Fazıl’ın 9 farklı müstear ismi.
2 Kasım 1945 – 2 Mayıs 1948 tarihleri arasındaki birinci devrede mecmua 87 sayı çıkartılır. Bu devre Kısakürek’e göre mecmuanın “asıl başlangıç devresi”dir. Yazarları; Peyami Safa, Mustafa Şekip Tunç, Sait Faik Abasıyanık, Cemal Reşit Rey, Zahir Güvemli, Mithat Özkök, Özdemir Asaf, Fikret Adil, Kemal Müderrisoğlu, Ziya Osman Saba, Tevfik Pars, Bülent Tarcan, Cemal Tollu, Necla Maraş, Muhittin Diler, Suphi Nuri İleri, Vecdi Bürün, Emin Ülgener, Kenan Harun, Necip Fazıl Kısakürek ve yine 9 müstear ismi.
Üçüncü devre, 11 Mart 1949 ile 26 Ağustos 1949 tarihleri arasında, dört sayfa ve haftalık gazete şeklinde çıkar. Kısakürek, bu devre için “ikinci asli devre” ifadesini kullanmıştır ve gazetenin “Hakka ve yeni bir dünya görüşüne bağlı Müslüman Türklerin gazetesi” olduğunu belirtmiştir. Derginin dördüncü devresi, 14 Ekim 1949 ile 29 Haziran 1951 tarihleri arasında 62 sayı olarak çıkartılmıştır. Bu devredenin yazarları arasında Mustafa Müftüoğlu, Said Nursi, Nurettin Topçu, Osman Zeki Yüksel Serdengeçti, Hüseyin Rahmi Yananlı, Nihal Atsız, Abdurrahim Zapsu, Haluk Nur Baki, Rıza Nur bulunur.
Beşinci devre 16 Kasım 1951 ile 30 Kasım 1951 tarihleri arasında günlük gazete şeklinde 27 sayı olarak çıkartılır. Altıncı devre ise, 19 Eylül 1952 ve 16 Kasım 1952 tarihleri arasında yine günlük gazete şeklinde 122 sayı olarak yayımlanmıştır. Yedinci devre, 7 Mayıs 1954 ile 9 Temmuz 1954 tarihleri arasında 10 sayı olarak yayımlanmıştır. Bu devrenin yazarları arasında diğer tüm devrelerde olduğu gibi ağırlıklı olarak Necip Fazıl ve müstear isimlerinin yanı sıra Asaf Halet Çelebi, Ali Fuad Başgil, Tevfik Nezihi, Abdülhak Şinasi Hisar, Sezai Karakoç gibi isimler bulunur. Geri kalan dönemlerde ve sayılarda Büyük Doğu’nun yazar kadrosu bir grup yazar dışında sürekli değişikliğe uğramıştır. Bunlara ek olarak 13. devrede, yani 1 Mayıs 1969 ile 1 Aralık 1969 tarihleri arasında aylık dergi şeklinde, toplam 7 sayı olarak çıkan Büyük Doğu’nun yazar kadrosunda göze çarpan isimler; Esseyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, Akif İnan, Adil Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Sabahattin Zaim, Taha Akyol, Durali Yılmaz, Sedat Umran ve Cemil Meriç’tir.
Büyük Doğu dergisinin içeriği politikadan sanata, ekonomiden felsefeye, dinden tarihe kadar çeşitli konu başlıklarından meydana gelmektedir. Bu konu başlılarının ağırlığı derginin yayın hayatı değiştikçe farklılaşır. Bunların nedeni Kısakürek’in kendi politik duşunun zaman içerisinde değişmesi, Kısakürek’e verilen hapis cezaları ve derginin birçok kez kapatılmasıdır.
Necip Fazıl, derginin ilk yayımlandığı devrede dini başlık altında yayımlanan yazılara değil de daha çok edebî eserlere yer vermiştir. Ancak dergi 1943 yılının sonunda “dinî neşriyat yapmak ve rejimi beğenmemek” gerekçesiyle 1944 Şubat ayına kadar kapatılır. Bir süre sonra ise Mayıs 1945 ile Eylül 1945 arası Büyük Doğu dergisi, Vekiller Heyeti tarafından kapatılır. 1946’da tekrar yayına başlayan dergi, dinî yazılara daha çok ağırlık vermeye başlamıştır. 13 Aralık 1946 senesinde İsmet İnönü’ye derginin kapağında hakaret edildiği gerekçesiyle Örfî İdare tarafından kapatılır ama 18 Nisan 1947’de yeniden açılır. Bu sefer Tek Parti yönetimine karşı derginin üslubu daha da şiddetlenir ve dergiye dini içerikli daha fazla yazı alınmaya başlar.
Bunun ardından dergide 30 Mayıs 1947 tarihinde Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın “Sultan Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat” adlı şiiri yayımlanır. Kısakürek, söz konusu şiirde Türklüğe hakaret edildiği ve saltanatın övüldüğü gerekçesiyle yargılanarak bir ay üç gün hapisle cezalandırılır ama daha sonra berat eder. 1948 yılında Kısakürek hakkında daha önce verilen temyiz kararı bozulur ve Kısakürek yeniden cezaevine girer. Cezaevinden çıktıktan sonra dergide “Çöle İnen Nur, Halkadan Pırıltılar, İmam Rabbanî” başlıklı bölümleri yayımlar.
1949-1951 senelerinde derginin dini içeriği artar. Polemik içerikli yazılara yer veren Necip Fazıl Kısakürek, ünlü “Sakarya Destanı” adlı şiirini bu devrede yayımlamıştır. Bu devrenin bir başka özelliği ise resmi ideolojinin yasaklıları arasında yer alan Nihal Atsız, Said Nursî, Rıza Nur ve Arif Oruç’un yazılarına yer verilmesidir.
1953 yılında Necip Fazıl Kısakürek, Malatya Davası dolayısıyla tutuklanır ve derginin yayımına yaklaşık bir sene ara verilir. 1954 yılında tekrar tekrar yayına başlayan dergide, edebî yazılara hemen hemen hiç yer verilmemekle birlikte yazılar, ağırlıklı olarak siyasi ve dini niteliktedirler.
Ötelerin nizamını çağa okuyan haberci, “Allah” demenin yasak olduğu bir devirde “İşte iz, geliniz!” diyen davetçi, Batı’nın aklını, Doğu’nun aşk ocağında eriten mütefekkir, Mâverâ’nın yol göstereni ve üstün “Çile”nin sadık yâri Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisi, Anadolu gençliği için bir ilim ve fikir membaı olmuştur. Dönemin Müslüman mütefekkir, şair ve sanatçıları için yegâne bir sığınak olan Büyük Doğu kısacası bir fikir ocağı olarak bu topluma hizmet etmiş ve bir nesil yetiştirmiştir.
Adem Suvağcı
Derginin birinci sayısını PDF olarak aşağıdan indirebilirsiniz. Büyük Doğu Dergisi - 1. Sayı - PDF