Fanzin, herhangi bir kişi ya da kurumdan hiçbir finansal destek almaksızın fanzincilerin istek ve çabalarıyla çıkan, genellikle fotokopiyle çoğaltılan basılı yayınları ifade etmektedir ki İngilizce “fanatic” ve “magazine” kelimelerinin kısaltmasından oluşmuştur.
Fatma Tekin, “Muhafazakâr İslamcı Fanzinler Örneğinde Alternatif Gençlik Medyasının Dönüşümü” adlı çalışmasında fanzinlerin finansal özgürlüğünü şu şekilde aktarır: “Söz konusu finansal özgürlük, fanzincilere egemen güçlerden bağımsız hareket edebilme ve seslerini sansürsüz duyurabilme imkânı sağlamaktadır. Tarih boyunca fanzinler, varlıklarını medya kuruluşlarına ya da devlete borçlu olmadıklarından mevcut siyasal sisteme ve yerleşik toplumsal normlara karşı isyanın açıkça dile getirilebildiği mecralar olmuşlardır. Böyle değerlendirdiklerinde tarihsel süreçteki fanzinlerin temel ilkesi, otorite karşıtlığı olarak ifade edilebilecek olan “punk hareketi” içinde gösterilir.”
Punk kültürü, 1975-1980 yılları arasında uluslararası bir hareket hâline gelmiş agresif bir rock müzik şeklidir. Toplum tarafından bir yaşam biçimi olarak algılanan bu durum tarihin en önemli ve etkili alt kültür isyanlarından biri olarak görülür. Bu isyanın hangi yollarla gerçekleştirdiği ise hareketin alt basamaklarını oluşturur.
Punk-alt kültürünün en yaygın temel değeri olarak kabul edilen “Kendi kültürünü yarat, senin için yapılanı tüketmeyi bırak” olarak özetlenen “Do yourself” (Kendin yap) sözü; bireylerin kendi fikirlerini fanzinler aracılığıyla yazmalarındaki en büyük etken olarak görülür. Böylelikle bağımsız bir yayıncılık anlayışının da ilk adımlarının atıldığı varsayılır.
Doug Blandy, oluşturduğu fanzin çizelgesinde başlangıç tarihini M.S. 100’lü yıllara kadar götürür. Bu çizelge her araştırmacı için farklı bir başlangıç tarihi oluşturur. Fakat tarihteki ilk fanzinin ne zaman hazırlandığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Çünkü kendini ifade etmek isteyen, sistemin araçlarını kullanamayan, herhangi bir yöntemle çoğaltılıp dağıtılan fanzin, belki de insanlığın toplu yaşama geçtiği yıllara kadar uzanır. Bu bağlamda fanzinin çıkış tarihi araştırmacılar tarafından sürekli değiştirilmektedir.
Fanzinler, çoğu ülkede 1970’lerin ortasında yayın hayatına başlamış olsalar da Türkiye’de ilk olarak 1991’de görülür. 1991’in Mayıs ayında yayın hayatına başlayan Mondo Trasho ve Laneth dergileri Türkiye’deki fanzin akımının başlangıcı olarak kabul edilir. Bu iki dergi farklı yayın çizgisi ile okurun karşısına çıkar. Mondo Trasho, sinema, edebiyat ve müzik konularını bir kolajla okuruna sunarken Laneth, heavy metal üzerine uzmanlaşmış yazar kadrosu ile başarısız sayılabilecek bir kolaj ile yayınlanmıştır. Bu fanzinlerin temel bir farkı var: MondoTrasho’nun underground (yeraltından) edebiyattan ve fanzinden haberdar olması ve Laneth’in fanzin kültürü denilen şeyden habersiz olması. Tâ ki okurları tarafından “Siz fanzin yapıyorsunuz” diye uyarılana kadar.
Bu noktada bir yayının fanzin olarak değerlendirilebilmesi için “fanzin kültüründen” haberdar olmasının şart olup olmadığı tartışmaya açıktır. Bu kapsamda yapılan bazı çalışmalarda -genelde Birinci Dünya Savaşı olmak üzere- savaş alanlarında askerlerin ve esirlerin şapoğraf baskı ile çıkarmış olduğu bazı yayınlara rastlanır. Bu yayınlar da bir kısım fanzin araştırmacıları ve fanzin koleksiyoncuları tarafından fanzin olarak kabul edilir. Bu bağlamda bizdeki askeri fanzinler Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşen Osmanlı askerlerinin çeşitli cephelerde çıkardıkları 37 adet süreli-süresiz yayın sayılmaktadır. Mısır esir kamplarında 23; Hindistan, Rusya, Tataristan ve Sibirya kamplarında ise 10’dan fazla fanzin yayını çıkmıştır. Bu yayınlar elle yazılıp, karbon kâğıdı ile teksir edilerek çıkarılmıştır.
Fanzinler, bazı ideolojilerin sıklıkla başvurduğu bir alternatif medya yayını olarak öne çıkmaktadır. Bu sebeple ortaya çıkan fanzinler, aynı ya da benzer ideolojilere sahip bir ya da birkaç grubun bir araya gelmesiyle hitap ettikleri kesimin artması sonucu süreli yayın olarak yayın hayatlarına devam ederler. Bu durum ülkemizde 1990’ların sonunda başlar ve 2000’lerde görebileceği en üst seviyeyi görür. Bazı fanzinler düzenli periyotlar hâlinde 2-3 yıl; bazı fanzinler ise düzensiz periyotlar hâlinde 5-6 yıl yayın hayatını sürdürmüş. Altay Öktem, fanzinlerin uzum soluklu olmayışının nedenini şu şekilde aktarıyor: “Uzun zamandır her şey, aynı zamanda kültürel normlar da çok hızlı değiştiği ve dönüştüğü için fanzinlerin çok uzun soluklu olması da beklenemez. Bazı merkezi dergilerin çok uzun yıllar yaşadığını, hatta Varlık’ın yüz yılı devirdiğini söyleyebilirsiniz. Bu tarz dergiler, kemikleşmiş bir edebiyat anlayışını önceler ve yeniliklere mümkün olduğunca kapılarını kapatırlar. Oysa fanzinler sürekli devinen, hareketli, heyecanlı ürünlerdir. Ruh olarak da gençtir hepsi. Bu açıdan yayın hayatlarının kısa olması da doğaldır.”
2001 yılında çıkmaya başlayan Kum Yazıları, Sirenleri Taşa Tutun, Şey, Kurudut ve Anafor isimli fanzinler, dönemin en çok basılan ve üzerine yorumlanan fanzinleri olarak gösterilir. Bu fanzinlerin öne çıkan tarafı ise İslâmî bakış açısıyla entelektüel düzeyde yazılıp yayınlanmalarıdır. Nuri Pakdil tarafından çıkarılan “Sirenleri Taşa Tutun!” adlı fanzin bu durumun önemli bir örneğidir.
Fanzinin ismi, “SİRENLERİ TAŞA TUTUN!” büyük harflerle üst başlıkta yer alır ilk sayfayı ortalayacak şekilde düzenlenmiştir. Bu fanzin 3 sayılık bir yayındır. Nuri Pakdil’in punk hareketinin bazı ünlü sözlerinden yola çıkarak yayınladığı bu derginin alt başlığı “Gözleri taştan bir mahluk şimdi Türkiye; acıklı ve garip” cümlesinden ibaret. İlk sayfasında Nuri Pakdil’in “Biz Kimiz, Ne İstiyoruz… Falan+Filan!” yazısıyla okuyucu karşısına çıkan bu fanzinde dönemin genç yazarlarına denk gelmek mümkün. Derginin en alt kısmında bir şerit içerisinde derginin çıkış tarihi olan *Mart – 2bin1, sayı numarası ve fiyatı yazılmaktadır. Fiyatın karşısında Pakdil tarafından şu yazılmıştır: “Fiyat: Ücretsizdir. (Paranın canı cehenneme!)”
Adem Suvağcı
Bu yazıda, Fatma Tekin’in “Muhafazakâr İslamcı Fanzinler Örneğinde Alternatif Gençlik Medyasının Dönüşümü” tezinden ve fanzinapartmanı.com’un Altay Öktem ile gerçekleştirdiği Fanzin Söyleşileri’nden yararlanılmıştır.