Yeni Bir İdeoloji

Sosyoloji buhranların çocuğu. Comte*, ihtilâlin ölüme mahkûm ettiği katolisizmi, insanlık dîni ismi altında hortlatan bir yarı deli. Le Play* sürüyü şer kuvvetlerine kaptırmak istemeyen kilise; şer kuvvetlerine, yani sosyalizme. Durkheim*, sarsılan düzeni rasyonalizm rayına oturtmaya çalışan bir haham torunu. Ortak vasıfları kötü birer nâsir olmak. Dâvâ: Hristiyan Batı toplumunu istikrâra kavuşturmak, dördüncü sınıfın ataklıklarını önlemek. Bir Fransız yazarı «çoban köpekleri» diyor üstadlara.

Fransa 1958’e kadar liselere almıyor sosyolojiyi. Bizde 1914’den beri kürsüsü var. Yeni teolojinin üç eknumu -Le Bon ve Demolins* gibi yamaklarıyla birlikte- İkinci Meşrûtiyetin en itibarda kâhinleri. Hangi meselemize aydınlık getirdiler? Başka bir dünyânın, başka bir medeniyetin çocuğuydular. Yeryüzünde yaşadığımızdan bile haberleri yoktu nerdeyse. Büyük bir isticalle ithâl edilen bu sahte ilim tek işe yaramış; nesillerin uyanmasını önlemek.

Fransa 1958’e kadar liselere almıyor sosyolojiyi. Bizde 1914’den beri kürsüsü var. Yeni teolojinin üç eknumu -Le Bon ve Demolins* gibi yamaklarıyla birlikte- İkinci Meşrûtiyetin en itibarda kâhinleri. Hangi meselemize aydınlık getirdiler? Başka bir dünyânın, başka bir medeniyetin çocuğuydular. Yeryüzünde yaşadığımızdan bile haberleri yoktu nerdeyse. Büyük bir isticalle ithâl edilen bu sahte ilim tek işe yaramış; nesillerin uyanmasını önlemek.

Sovyet sosyolojisi, sosyolojinin karikatürü.

Hüsnüne esîr olduğumuz bu yeni ideoloji, edebiyâtın en sevimsiz dalı, ilme benziyen tek tarafı: sıkıcılığı. Kendi târihlerinden, kendi mukaddeslerinden, bir kelimeyle kendi ruh dünyâlarından habersiz nesiller, bir ülkeden bir ülkeye, bir medeniyetten bir medeniyete taşınınca bütün hikmet-i vücûdunu kaybeden bu şiirsiz, bu soğuk ideolojiden öylesine bezmişlerdir ki, iffetlerini herhangi bir gerçek ideolojiye teslim etmelerine şaşmamak lâzım.

Bu son-moda mitolojinin yerli rahipleri bana hep Voltaire’in bir târifini hatırlatır: «Avukat, Paris’in örf ü adâtını öğrenmek için yıllarca Teodosyus* ve Justinianus* kanunlarını ezberliyen, sonra efendim, kaydını yaptırarak ücreti mukabilinde müdafaaya çıkmak hakkını kazanan kimesnedir, sesi müsâitse tabiî.»

Cemil Meriç

Kaynak: Bu Ülke, Cemil Meriç, Ötüken Yayınları, Dördüncü Baskı, İstanbul 1979, Sayfa: 116-117.


Comte: (1789 – 1857), fransız filozofu, fazla bilgi için bkz. Saint-Simon, İlk Sosyolog – İlk Sosyalist, Cemil Meriç).

Le Play: (1806 – 1882), fransız mühendisi ve iktisatçısı. Samîmi bir katolik. Tasarladığı pederşâhî dünya düzeninde, çeşitli hücrelerin âile düzeni gibi işlemelerini ve istihsal bolluğundan çok, huzûra… yönelmelerini ister. Bizde ilk hayranı, Ali Suâvi’dir hazretin. Sonra, Prens Sabahattin’in akıl hocası olur.

Durkheim: (1858 – 1917) fransız sosyologu, Türkiye temsilcisi, Ziya Gökalp, temsilcisi daha doğrusu komisyoncusu.

Demolins: (1852 – 1907), fransız tarihçisi ve sosyoloğu. Prens Sabâhaddin’in üstadlanndan.

Teodosyus: Vâli Antiokhos’un teşvikiyle II. Theodosius’- un 435-438 yıllarında hazırlattığı kanun. Theodosius imparator Costantinus zamanından beri çıkarılan imparatorluk kararnamelerini tek bir derleme halinde toplatmış ve tasnif ettirmişti. Theodosius kanunu Batı Roma İmparatorluğu yıkılıncaya kadar süren dönemde Theodosius sonrası kanunlar ile tamamlandı.

Justinianus: Roma kanunlarının toplayıcısı veya toplatıcısı olan hükümdar. «Avrupa kıtasında en ibtida tedvîn olunan kanunnâme Roma kanuıı-nâmesidir, ki şehr-i Konstantiniyye’de bir cem’iyyet-i ilmiye ma’rifetiyle tertîb ve tedvîn olunmuş idi. Avrupa kanunlarının esâsıdır ve her tarafta meşhur ve mu’teberdir. Fakat «Mecelle-i ahkâm-ı adliyye»ye benzemez. Beyinlerinde çok fark vardır. Çünki c beş altı kanun-şinas zâtın mârifetiyle yapılmıştır. Bu ise beş altı fakih zâtın ma’rifetiyle vaz-ı İlâhî olan «şerîat-i garrâ»dan ahz ü iltikat edilmiştir.» (Tezâkir-i Cevdet 8).

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir