Dünyanın kadınlara ait olduğunu düşünüyorum. Öyle rahat ve öyle içten yaşayışları var ki sanırsın yüz bin yıldır dünyadalar ve hiç ölmeyecekler. Etrafımdaki tüm kadınlar ne yazık ki böyle… İyi ama erkekler çok mu iyi diyeceksiniz. Tabiî ki değil ama neden acaba?
***
İçimiz dopdolu. İçimizde kimselere göstermek istemediğimiz, gizlice kapımızı açıp gelen geçene laf atan biri var. Ve biz bu biri ile yaşamak zorundayız. Çünkü bu birinin bu biri olması kendimizden kaynaklanıyor. Şunu demek istiyorum; bendir beni doğuran. İşte insan olmak da zaten, kendiyle savaşmak denen olay değil mi? insan başkalarını değil, kendini yene yene insanlaşır, saflaşır.
***
İhsan Fazlıoğlu, “Bilgi aklın kulluğudur” diyor, hatta bu isimde bir de makale yazdı. “Yaratılanın yaratılan hal üzere olma hali” olarak tanımlanıyor kulluk. Dolayısıyla tüm mevcudat kulluğunun gerektirdiği işleri yapıyor. Mesela dünyanın kendi ekseninde dönmesi aynı zamanda onun kulluğu oluyor. Aynı şekilde ağaçların meyve vermesi de ağacın kulluğuna dâhil. İşte akıl da böyle. Aklın idrak kuvvetini kullanarak akletmesi de kendi kulluğundan ibaret. Buna kısaca fıtrî kulluk da diyebiliriz. İşte insan bu fıtrî kulluğunu iradî kulluğu ile birleştirebilirse eşyanın hakikatine erebiliyor.
***
Mustafa Uçurum’un bir şiiri geldi aklıma. Şöyle diyordu; “Üstüme geldikçe avaz avaz bir dünya / Saklanacak yerim var desem kim inanır” Yeniden Doğmak şiirinde. Dünyanın insana saldırması bu dizelerin ana izleği. Evet doğru duydunuz, dünya insana saldırır. Fakat bu saldırma topla tüfekle değil, insanın kendi içindeki duyguları vasıtasıyla olur. İnsan, duygularının esiridir genelde. Arzularının altında kalır da altında kaldığı yükün arzuları olduğunun farkına varmaz. Ah insan, ne de kolay yaşıyor!
***
İnsanın eğitiminden bahsediyorsak eğer alışkanlıklar, gelenek ve göreneklerden bahsediyoruz demektir. Çünkü asıl eğitim; insana yapışmış durumda olan alışkanlık ve benzeri bağlardan kurtulmanın eğitimini vermektir. Alışkanlıklar bataklıktır ve insan alışkanlıklarını her tekrar edişinde daha fazla derine batar.
***
Psikolog Dr. Jennifer Baumgartner; çok kısa bir etekle dışarı çıkan bir genç kızın insanların dikkatini çekme isteği içindeyken benzer bir kıyafetle sokağa çıkan yaşlı bir kadının ise yaşını inkâr etme yöneliminde olduğunu söyler. İnsan hep zevâhirini kurtarma derdinde… Ölümsüzlük isteğinin bu durumda büyük bir etkisi var ama sonuç olarak elimizde tabut taşıyoruz. Neden süsleyip püsleyip bu tabutu farklı algılamaya çalışır ki insan!
Serdar Kocabaş
1 Yorum