Veda Et

 

Ben vedalardan ölesiye korkarken, vedalaşacak kimsem kalmadı. Garip. Sandığın kadar öldürücü değildir. Onca kalabalığın içinde ışık zannederken kendini, kimsesizliğine dönüp içine kapanmak, kendi karanlığında boğulmak hiç de zor değil. Önce birden seversin. Yıllardır tanıyormuş gibi hissedersin. Sonra gösterişlice hayatından gider ve sen bir filmin galasını izler gibi bakarsın arkasından. Çok sevmeye artık hakkın yok gibi hissedersin. Ya da sadece senin sevmen sana haksızlıktır. Aşkta da eşitliği seversin. Gider. Sözsüz sessiz bir haykırış akar gözünden. Yutkunur, derin bir nefes alır, kendi kendinden gözyaşını saklamaya çalışırsın. Anlamsız bir utanç vardır derinlerinde, bir de bu utanca ağlarsın.  Onsuz kaldığına değil de, anlam veremediklerine kanarsın. Ve tekrar içinden geçirirsin: Evet evet. Aşk dedikleri şey bu olsa gerek. Mantık dışı, can yakıcı, nefes kesen.

Garip ki sustum. Garip ki gittin.  Çok garip. Anlam veremiyorum.  Unuturum diyorum, gidişine aldırış etmemek zor. Her şeyi boş verip kahkahalar patlatmaya çalışsam, kendimden nefret ediyorum. Ezdirmedim kendimi de onurumu da diyorum. Peh!! Sanki kendimi güçlü tavırlarına sarıp sarmalayınca daha iyi oldu her şey. Ruhum çıkmak için çırpınıyor, onu bu aciz bedenden kurtaramıyorum.

İçimde aşktan geriye kalan ne varsa son yudumuna kadar içiyorum ziyan etmeden. Son yudumu hep zevkle içerim.  Bir şeyleri sonlandırmak özümde var. İtiraf edemesem de bilirim.

Kendimden sıyrılıp sokağa atıyorum ruhumu. Düşünmekten, kafamdaki seslerden her gördüğüm yüzü sen zannetmekten delireceğim.  Adın, yüzün, ses tonun, sanki biri zorla gözümün önüne getiriyor. Anımsadıkça deprem oluyor zannediyorum. Gitti o. Gitmek demişken bu kelime her aklıma geldiğinde defalarca yankılanıyor beynimde. Ateş basıyor. Yutkunmak böyle durumlarda zor.

Sokakta bile oksijen yok sanki. Boğuluyorum. Bu küçücük bedende can çekişiyor zavallı aciz ruhum. Hızlı adımlar atıyorum, nereye gidiyorum? Bu şehir küçük. Bu yollar geceleri, içmeden sarhoş olan bir kızın yürümesi için tekin değil. Bir yere yetişmeyeceksin, yol bitecek, adımlarını yavaşlat diyorum kendime. Aşk acısı kadar kötü bir şey varsa kısacık yolların bitmesi, tekrar aynı yerlerden geçmektir. Sahi, o da bu toprağa basmış mıdır giderken? Gözü aynı camekâna takılmış mıdır? İçerdeki çifti görmek içini acıtmış mıdır? Benim gibi hissetmiş midir?

İrkilip kendine gel diyorum. Bunlar cevabını asla bilemeyeceğin sorular. Azap çekmenin bir yaşam biçimi olduğuna karar verip, tüket beni diyorum kendime. Onurundan geri adım atma, tüken. Eve dönüyorum. Üzüntü hâlâ boğucu. Nefes almak hâlâ zor. İlk anki şaşkınlığı atmış olmakla acıya doyuyorum. Hani çok içenler kusar ya, sabaha kadar dertten kusuyorum. Anlamsız bir rahatlık sarıyor bedenimi. Sabaha karşı bitkin düşüyorum. Tatlı bir uyku sarıyor, zevkle tükeniyorum.

 

Deniz Ares

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir