Okurlarımızdan Zeynep Ayşe Aydın, oturmuş masasına ve Edebifikir’e 3 sayfa yazı yazmış. Eleştiriden öneriye, edebiyattan siyasete dokunmadığı yer de kalmamış. Ve ortaya eğlenceli bir metin çıkmış…
***
Edefikir’e Şahsi Bir Not
Merhabalar efendim. Yazacaklarım şahsımı bağlar, gerisini alakadar etmez. Herkes istediği yerde istediği konuda ukalalık yapıyorken, benimkine kafayı fazla takmazsınız, öyle değil mi?
Geçen yüzyıllarda bir ara net ummanında sörf yaparken, edefikir.com sitesine tesadüfen rast geldim. Bir de ne göreyim? Yıl olmuş 2015, aylardan Mayıs, bahar gelmiş, çiçekler açmış, çimenler yeşermiş ve bilumum tabiat olayı olağan devrini yaşarken, bu edebiyat ve de fikriyat ahalisi bozuk plak misali aynı devirde takılmış kalmış. Nerde mi? “Aklımızı Başımızdan Alacak Şiir” namesinde bir müsabaka şeysinde. Aman Allah’ım dedim kendi kendime. Bunların akılları başlarından bir defa, hatta ne bir defası üç defa uçmamış mıydı? Hani kırk uçurmak derler ya bunlar da bahar mevsiminin etkisiyle olacak, akıl uçurmak eylemindeler (Bu arada eylem bir kız ismi değilmiş. İki cinse de isim olarak koyabilirmişsiniz).
Yani bu haksız müsabaka ilanını görünce benim aklım başımdan uçtu gitti. Bu ne kadar büyük bir haksızlık farkında mısınız sayın Edebifikir? Niçin mi? Bir kere yetmiş milyon kişiden canı her isteyen bu yarışmaya katılabiliyor mu? –Hayır! Sadece şiir yazabilenlerin katılacağı yarışma sizce ne kadar adil? Siz sayın yetkililer ‘Sen şiir yazamıyorsun katılma!’ demiyorsunuz amma velâkin subliminal mesajınız gayet açık: Bırakın normal bir şiiri öyle anormal bir şiir olacak ki aklımızı başımızdan alacak! Hani adalet, nerde bu devlet, nerde bu millet? AİHM’ye dava açsam müsabakanın süresi çoktan geçeceği için hiç hukuksal triplere giremem. Lâkin benim incinen insanlık gururum ne olacak? Benim suçum, günahım nedir? Şiir yazamamak mı? (Batsın bu dünya…)
Bir de sanki insanların işi gücü yok, canları sıkılınca Edebifikir yazarlarına ‘Tatkelle Çukulatası’ göndersinlermiş. Hem de battal boyundan. Hem de koliyle. Herhâlde bu elemanlar karınları acıkınca ekmek yerine pasta değil çikolata yiyorlar. Asilzadelerimiz öyle sıradan çikolata da değil, krallara layık olanından istiyorlar. Geçen attıkları tiviti görünce dedim garibanlar (!) aç kalmasın, bakarsın çikolatasızlıktan şiir yazamaz, perişan olurlar, edebi faaliyetleri aksatırlar hatta Allah muhafaza web sitesini neyim kapatırlar en iyisi mi varam markete, alam bir koli tatkelle çukulata, gönderem adreslerine. Hemen yola koyuldum. Markete gittiğimde ise yine aklım başımdan uçtu. Piyasa araştırmalarımda ve AR-GE çalışmalarımda gördüm ki, değil tatkelle çukulatasını koliyle alıp hediye etmek, bir tanesini kendim yemek için bile alacak durumda değilmişim. Fakir ama gururlu bir genç olarak elim boş evime döndüm. (Batsın bu dünya!… Niçin tatkelle çukulata?…)
Ben politikacıların yerinde olsam şu sıralar hazır seçimler bu kadar yaklaşmışken en önemli seçim vaadim ne olurdu biliyorsunuz mu? İşte ülkemin ve halkımın istikbalini kurtaracak projelerim:
– Şuara takımından olanlara battal boy tatkelle çukulata vereceğiz.
– Güzel ülkemde hiçbir şair çikolatasız kalmayacak.
– Kakao enzimlerinden beslenen hissiyatları sonucu daha çok, daha enfes şiir yazacaklar.
– Şiir yazamayanlara da teselli armağanı olarak mini tatkelleler dağıtacağız.
– Bu ülke vatandaşları bunu hak ediyor. Benim fakir halkım enflasyonu bile takmayan çikolata fiyatları yüzünden ve de markalar arasındaki haksız rekabetten etkilenmeyecek.
– Okul çağındaki yavrularımız da her sabah kapılarının önünde ‘tatkelle junior’ bulacaklar ve okula beyinleri enerji deposu olmuş vaziyette gidecekler. Çünkü yavrularımız geleceğin şairleri, yazarları. Onlar ki Edebikir üyelerinin vârisleri.
– Asgari ücretleri tatkelle çukulata ve diğer premium çikolataları temel alarak belirleyeceğiz.
– Dört kişilik bir ailenin aylık geçinebilmesi için gerekli paranın miktarı da çikolata üreticilerinin fiyat politikasında etkin rol oynayacak.
Daha neler neler, peynirli börekler, mercimekli köfteler, çikolatalı şairler… Ah benim ülkemin 2015’ten sonraki halinden bir tablo işte.
Kendimi politikacı sanıp, seçim kampanyasına kaptırınca az kalsın unutuyordum. Malum yılın on iki ayının neredeyse her birinde özel bir gün var. Lâkin bu özel günler gün olarak kalmıyor, reklamıydı, kampanyasıydı, alışverişiydi derken ayın neredeyse tamamını kaplıyor. İşte dedim ki, biz her ay çok mühim (!) bir ya da birden çok günün olayını kutluyoruz da niçin bir günü de Edebikir günü olarak kutlamıyoruz? Düşündüm taşındım biraz da kaşındım, bir hesap yaptım sanırsam üç yüz altmış beş günden birini de edebifikir.com’a ayırabiliriz. Lâkin bu günü hangi aya yerleştirebiliriz bilemiyorum. Ocak’ta yılbaşı, Şubat’ta sevgililer günü, Mart’ta kadınlar günü, Nisan’da Çocuk Bayramı, Mayıs’ta anneler günü, Haziran’da babalar günü, Temmuz tatil ayı, Ağustos fındık ayı (Trabzon’da öyle yani), Eylül’de okullar açılıyor, Ekim’de Cumhuriyet Bayramı, Kasım’da öğretmenler günü, Aralık’ta zemheri soğukları… Yani yazdıklarıma baktım da, milletçe ne kadar sosyal faaliyetler içerisindeymişiz. Aslında upuzun bir Belirli Gün ve Haftalar listesi, bu listede de birbirinden müstesna protokol günlerimiz var da, benim yukarda saydıklarım dikkat ederseniz ülkenin ve de doğal olarak vatandaşın ekonomisiyle direkt bağlantılı. Yani insanlar aylık bütçelerini önce o ay içinde icat edilmiş olan o ‘özel’ güne göre ayarlamak durumundalar. Eh Edebikir için seçeceğimiz gün için de bütçenizi ayarlamak durumundasınız ey okur ahalisi çünkü herkesin bir koli tatkelle çukulata alarak sevdiklerine hediye edeceği bir gün olacak. Oooo lütfen hemen itiraz etmeyin. Siz ayın bir günü için kırmızı güller, yok öbürkü için annenize hediye, berisinde tatil paketlerine dünyanın paralarını sayıyorsunuz! Sıra bir koli tatkelle almaya gelince para yok. Eğer benim gibi uyanık davranıp tüm bu özel günlere muhalefet ederseniz ve baştan tavrınızı koyarsanız o zaman sorun yok tabiî.
İşbu faaliyet raporuna göre dondurucu zemheri günlerinde içimizi naif şiirler ve zarif nesirler ile ısıtsınlar diye Aralığın 22’sini “Edebifikir’i Anma Günü” ilan ediyorum. Gerisi site editörlerine kalmış. En iyisi mi Tatkelle’leri şimdiden hazırlayın, o gün ‘Hediye Al(a)madığı İçin Toplumdan Dışlanan Uzaylılar Derneği’ güruhuna kalmamak için şimdiden bütçenizi ayarların yani.
Bu sizlere adadığımız özel gün de kıyağımız olsun değerli Edebifikir! Hadi yine iyisiniz. Hani bir aralar asistansızlık da baya bir dert olmuştu ya size, ‘Edebifikir’i Anma Günü’ size ufak bir teselli olsun. Allah damaklarınızı çikolatasız, çalışmalarınızı asistansız, yazacaklarınızı duygusuz ve amaçsız bırakmasın inşaallah. Kalın sağlıcakla. Allah’a emanetsiniz.
Zeynep Ayşe Aydın
8 Yorum