Şehir ve Kimlik

İçinde yaşadığı şehirleri inşâ eden insan için “zaman-zemin-zihin” kavramları büyük bir önem taşır. Zira kendi zihnî anlayışı ile şehirleri içinde bulunduğu zaman diliminde inşâ eden insan, bir süre sonra şehirle birlikte kendisinin de inşâ edildiği gerçeğiyle karşı karşıya kalır. Bu gerçeğin yanında boş bir toprak parçasını ya da bir kıtayı yurt haline dönüştüren insan, yüzyıllar sürecek bu çaba içerisinde içinde yaşadığı şehri kurgularken farkında olmadan aslında gelecek nesli de inşâ eder. Şehri inşâ eden zihin hangi inanca, kültürel kodlara ve tarihî akla bağlı ise kurguladığı/inşâ ettiği şehir de bu realiteden izler taşır. Kısacası insan, bir nevi varlık mührünü “zamana” ve “zemine” sahip olduğu zihnî yapısıyla vurur. Bu yüzden içinde yaşadığımız şehirler bizim için birer hafıza görevi görür. 

İdeolojilerin İnşâ Ettiği Şehirler

Batı dünyasına dönüp baktığımız zaman şehirleşme tarihinin inancın tarihiyle aynı olduğunu görürüz. İnsan, içinde yaşadığı şehri kendi zevkleri, kültürel kodları ve tarihsel birikimleriyle oluşturur. Batı dünyasında şehrin temeli haç mantığı üzerine kuruludur. Çünkü Batı her şeye rağmen Hıristiyan’dır ve bu gerçeği kurduğu şehirlere yansıtır. Şehir, Batı’da yüzünü kendisine döner ve öylece inşâ edilir. Mezarlar hayat anlayışının bir yansıması olarak şehirlerin dışında kurulur. Çünkü ölüm hatırlandığı zaman dimağlardaki yaşam tadını kaçırır. Ölüm, biraz korkulan, çokça unutulmak istenen bir olgudur. Bu nedenle ölümün en bariz hatırlatıcısı olan mezarlıklar toplu olarak bir yere yapılır ve etrafı surlarla çevrilir. Eski Yunan’da polis denen küçük devletlere benzeyen bu mezarlıklar ismini de oradan alır: Nekropolis. Yani ölüler şehri!

Hıristiyan dünyada hangi ideoloji iş başına gelirse gelsin şehri dizayn etme mantığı değişmez. Çarlık Rusya’sı yıkılıp Sovyet Rusya kurulduğu zaman şehir inşâasında çok değişen bir şey olmamış, nekropolis dediğimiz mezar şehirleri yine devam etmişti. Sadece sosyalizmin ruhuna uygun mimari dizaynlar yapılmaya başlanmıştı. Çünkü “insan ve mekân” ilişkisi “insan ve hafıza” ilişkisiyle bağlantılıdır. Kapitalist Batı dünyasında da şehirler modern zamanlarda aynı mantıkla inşâ edilmiş ve kültürel kodlarla ters düşmeden kapitalist insan zihnine uygun yapılaşmalar ortaya çıkmıştı. Yani Batı, doğaya karşı giriştiği savaşta aldığı galibiyetin imzasını şehirlerini inşâ ederken topraklarına vurmayı ihmal etmiyordu. Neticede bu şehirlerde doğup büyüyen ve ölen insanlarla yeni şehirler ve yeni dünyalar inşâ etmeye devam ediyordu. 

Müslüman Şehri

Bir Müslüman için en önemli şey hiç şüphesiz İslâm’dır. Hayatının tüm alanlarını inancı doğrultusunda organize etmek yükümlülüğü de inancından gelir. Geleneksel değerlerin Müslüman zihninde ayrı bir öneme sahip olması başka bir gerçektir. Müslüman zihin, hayatı ve yaşayacağı mekânı şekillendirirken inancı ve sünneti seniyeyi merkeze koyar. O nedenle Müslüman bir zihnin inşâ ettiği şehirler de Müslüman bir kimlik taşır. Yüksek bir tepeye çıkıp Müslümanın inşâ ettiği bir şehre baktığınızda cadde ve sokaklarıyla, köyleriyle şehir size Müslüman olduğunuzu hatırlatır. İslâm toplumunda şehrin merkezinde mescid bulunur. Hayat, buradan başlar ve her tarafa yayılır. Çünkü günde beş defa namaz kılacak, yönünü ve zamanını buradan tayin etmeye başlayacak. O nedenle mescitler bir şehrin kalbidir. Hilal mantığıyla şehri inşâ eden Müslüman zihni, mescidi merkeze aldıktan sonra dairevî bir şekilde bu mescidin etrafına diğer yaşam alanlarını kondurur. Sokaklara ve caddelere küçük camiler yapılırken köşe başlarında çeşmeler unutulmaz. Çeşmelerden hem su hem tarih akar.

Böylesi bir mekân inşâsının ana kaynağı din temellidir çünkü bizim inancımızda şehir inşâ etmek peygamber sünnetidir. Hz. İdris (a.s), Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de şehir inşâ eden peygamberlerdendir. Burada bahsettiğimiz şehir inşâsı, merkeze mescidin koyulduğu bir modeldir. Yani biz, bugün inşâ ettiğimiz şehirlerle aslında kendimizi geçmişteki kadim değerlerimize bağlıyoruz ve böylece ortak olan hafızamızı koruma altına almış oluyoruz. Batı dünyasına has olan ölüler şehri dediğimiz “nekropolis” tarzı mezarlıklar bizim yaşadığımız coğrafyalarda görülmez. Çünkü bizde ölüm korkulan, unutulması gereken bir olgu değil, hayatın yeniden başlayacağı bir uyanıştır. Bu nedenle İslâm şehirlerinde ölülerin toplu olarak gömüldüğü mezarlıklar bulunmaz. Camiler, türbeler, tekkeler insanların defnedildiği yerlerdi. Köy yerlerinde insanlar evlerinin çevresine ya da camilerin, türbelerin haziresine defnederdi ölülerini. Namaz için camiye giden bir Müslüman doğal olarak defnettiği tüm büyüklerinin mezarlarını görür, onlara Kur’an-ı Kerim okurdu. Kısacası Müslüman şehirlerinde ölüm ve hayat birbirinden ayrı değil, bizzat birlikte ve iç içeydi.  

Metafiziği Öldürülen Şehirler

Bugün modernizm vebasına tutulan dünyadan nasibini alan Müslüman şehirleri geçmişteki kadim değerlerle bağlarını koparmış durumda. Artık bizler de ölülerimizi nekropolis tarzı mezarlara gömüyoruz. Batı dünyasının yaptığı gibi şehirleri, metafizik yanını öldürerek inşâ ediyoruz. Eskiden binlerce yıllık bir hafızaya sahip olan metafizik içerikli şehirlerimiz artık yerlerini ruhu öldürülmüş, içi boşaltılmış kuru, soğuk ve sevimsiz modern kentlere terk ediyor. Müslüman mimarlar metafiziği yok edilmiş şehirler inşâ etmek için yarışıyorlar. Zamana ve modern zihne yenilen şehirler yok olurken aslında hafızamız da yok oluyor ve kadim değerlerimizle aramızda oluşan mesafe gittikçe derinleşiyor. Şehir, sadece içinde insanların yaşadığı, koşuşturduğu, doğup büyüdüğü ve öldüğü yerler değildir. Şehir, insanın hafızasıdır, kimliğidir. Bu yüzden şehre sahip çıkmak aslında insanın kendisine, geçmişine, geleceğine ve hafızasına sahip çıkmaktır. Her insan dünya macerasına kendi şehrinden çıkarak başlar. Modern zamanın en büyük handikabı olan geleneksel değerler post-modern mimari anlayışıyla “insan-mekân” ilişkisini yok etmeye çalışırken bizlerde bunu engellemek yerine bilinçli ya da bilinçsiz olarak destek veriyoruz.

Davut Bayraklı

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir