İbn Arabî hazretleri bir ara mezarlıklarda tek başına kalmayı adet edinmiş ve sürekli mezarlıklara gidiyormuş. Endülüslü âlimlerden Halef el Kumi bu durumu duyunca İbn Arabî için; “Falan kişi dirileri bırakmış, ölülerle oturup kalkıyor” demiş. Bu söz üzerine İbn Arabî hazretleri Kumi’ye “Gel de kimle oturup sohbet ettiğimi gör” diye haber salmış. Kumi, bir kuşluk vakti İbn Arabî hazretlerinin yanına gider. İbn Arabî ise o sırada yanında bulunan bir ruhla konuşmaktadır. Kumi’nin yavaş yavaş yüzünün rengi değişir ve başını yerden kaldıramaz olur. İbn Arabî’nin o ruhla konuşması bitince Kumi rahatlar ve İbn Arabî’yi alnından öper. İbn Arabî “Üstad, ölülerle oturup kalkan kim, ben mi yoksa sen mi?” diye sorunca Kumi şöyle cevap verir; “Vallahi sen değil, ben.”
Kalpler Allah’ın evidir. İnsan, evinde kimi konuk ettiğine dikkat etmeli!
***
Etrafımız postmodern kurtarıcılarla sarılmış durumda. Her birimiz bu kurtarıcılardan birine tutunmuş kurtulmayı bekliyoruz, en azından acısız bir hayat düşlüyoruz. Hâlbuki kişi kendinin duvarı ve yine kendinin merdivenidir. Bu postmodern kurtarıcılara “sanat” da dâhildir. İçindeki metafizik açlığı sanatla doldurduğunu sanan insan ne yazık ki eliyle helvadan put yapan ve sonra acıkınca o putları yiyen Mekke müşriklerine ne kadarda çok benziyor! Hâlbuki insan, kendi karanlığından sabahını çıkartmak zorundadır.
***
Yaklaşık iki yıl önce işyerinde otururken Mustafa Çolak ve Ömer Ertürk çıkageldi. Evdeki kitaplarını sırt çantalarına doldurmuşlar, satmak için sahafa gideceklermiş. Bir bakayım dedim kitaplara, belki ben alırım. Çıkarttılar kitapları; Oğuz Atay, Cemil Meriç, Cahit Zarifoğlu, Hermann Hesse, Birhan Keskin, Alev Alatlı, İbn Arabî, Bukowski ve Fernando Pessoa kitapları. Hiç kaçırır mıyım, hemen sordum; “Bu kitapları kaça alır sahaf?” diye. 2 lira cevabını alınca ben 2,5 liradan alayım dedim ve 15 kitabı bir çırpıda alıverdim. Sonradan fark ettim ki Hermann Hesse’nin Siddhartha adlı kitabını Mustafa’ya zamanında ben hediye etmişim. Ama benim suçum yok, nerden bilebilirdim ki Mustafa Çolak’ın aynı kitabı bana geri satacağını ve kitaplarla olan ilişkisini bitireceğini!
***
Didem Madak bir şiirinde şöyle der: “Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım / Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi / Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.”
Başkaları tarafından sürekli eksik yanlarımız taarruza uğrar. Nedense insan, başkalarının eksiklerini çok çabuk fark eder ve bu durumu dillendirir. Fakat şunu hatırlamakta yarar var; insanlar genelde kendilerindeki eksikliklerden ötürü vicdanlarını rahatlatmak adına başkalarına saldırırlar. Bu saldırı aslında kişinin kendi eksikliklerini başkalarının tamlıklarıyla örtme isteğinden başkası değildir. Ya da şöyle diyebilirim; ben acı çekerken o niye çekmiyor?
8 Yorum