Müstesna Deyimler Defteri – Yedi
Alper Sedat Aslandaş ile Baskın Bıçakçı’nın birlikte hazırlamış oldukları “Popüler Siyasî Deyimler Sözlüğü”nü okuyorum. İletişim Yayınlarından çıkan kitabın ilk baskısı 1995 yılında yapılmış; benim elimde 2013 yılında yapılan 4. baskı var. Sözlüğe dâhil edilen deyimlerin belirli bir siyasî olaya bağlı olarak üretilmiş olmasına özellikle dikkat edilmiş. Bu yönüyle kitap yakın tarihimizin kısa bir özeti gibi. Fakat yazarlar ‘sola eğilimli’ kimseler olduğundan kitaba ideolojik bir hava hâkim. Tabiî her hâlükârda istifade edilebilecek bir kaynak çıkmış ortaya; yazarlar hafızamızı diri tutmamıza yardım edecek bir hizmette bulunmuşlar.
Sözlükteki dikkate değer birkaç deyimi defterime ekledim. Açıklamaları bazen doğrudan iktibas ettiğim gibi bazen özetleyerek aktardım. Deyimlerin bulunduğu sayfa numaralarını vereceğim; merak eden okuyucular kitaba müracaat edebilirler.
geldi ismet kesildi kısmet: Bu deyim, halkın hoşnutsuzluğunun ve yaşanan yoksulluğun sorumlusu olarak İsmet İnönü’yü kabul edişinin günlük dildeki ifadesiydi; ve tabiî o yıllarda söylenen fakat yazılamayan bir deyimdi. (s.93)
hassolar memolar: CHP’nin Sinop milletvekili Cevdet Kerim, Aydın Halkevi’nde 1949 yılında yapmış olduğu bir konuşmada doğu bölgesinde yaşayan halkın okuryazar olmadığından şikâyetle “Ben bu bölgelere gittiğimde, birtakım kimselerle öğrencilerin tercümanlık yapması sayesinde konuşabildim. Onları şimdi serbest bırakırsak oylarını ya Hasso’ya ya Memo’ya verirler. Büyük Millet Meclisi’ne Hassoların Memoların dolmasına sizin vicdanınız razı olur mu” demiştir. Bu sözler demokrasiye inançsızlığın bir ifadesi olarak anlaşılıp ülke genelinde büyük bir tepkiyle karşılanınca, Cevdet Kerim söylediklerini inkâr etmiş fakat inandırıcı bulunmamıştır. Neyzen Tevfik’in şu sözleri o günlerde herkesin dilinde imiş: “Rızk için Allah kerim, fısk için Cevdet Kerim” (s.101-102)
sine-i millete dönmek: Çok partili hayatımız boyunca, siyasî partiler dönem dönem, meşruluğunu yitirdiği gerekçesiyle TBMM’den çekilip mücadeleye halk arasında devam edecekleri, “sine-i millet”e dönecekleri tehdidinde bulunmuşlardır.
“sine-i millete dönmek” fikri ilk olarak 1946 seçimlerinden hemen sonra Demokrat Partililer tarafından telaffuz edildi. Seçimlerde yapılan hileler nedeniyle meclisin ve CHP iktidarının meşru olmadığını öne süren kimi DP’liler, mecliste bulunmanın yapılan baskı ve hileleri onaylamak anlamına geleceğini öne sürerek sine-i millete dönülmesini istediler.
1946’dan bu yana sine-i millete dönmek tehdidini kuvveden fiile çıkarabilen tek milletvekili, 1989 yılında, Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesini protesto etmek amacıyla milletvekilliğinden istifa eden Mustafa Murat Sökmenoğlu (DYP-Hatay milletvekili) oldu. (s.198-199)
dün dündür: Süleyman Demirel’in, söz ve davranışlarında zaman içinde meydana gelen çelişkileri kendine özgü izah tarzı. Demirel’in bilinen ilk “dün dündür” açıklaması, 1973 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında oldu. Seçimle ilgili olarak 15 Mart’ta Genelkurmay başkanı Semih Sancar’la görüşen ancak görüşmediğini söyleyen Demirel, Sancar’ın 16 Mart günü durumu açıklamasından sonra görüştüklerini kabul etmek zorunda kaldı. Demirel’in, gazetecilerin daha önce görüşmeyi neden gizlediği sorusuna verdiği yanıt, “dün başkadır, bugün başka”ydı.
Demirel, 20 Ekim 1991 seçimleri öncesinde İstanbul Sanayi Odası’nda yaptığı bir konuşmada, işadamlarına şu güvenceyi vermiştir: “Gelecekte, burada söylediklerim için ‘dün dündür’ demeyeceğim.” (s.83-84)
karıştır-barıştır: Askerî ceza ve tutukevlerinde sağ ve sol görüşlü tutuklu ve hükümlülerin aynı koğuşta kalmalarına yönelik uygulamadır. Uygulama ilk kez, 12 Eylül askerî darbesinden kısa bir süre önce Mamak Askeri Cezaevi müdürlüğüne getirilen Albay Raci Tetik tarafından başlatıldı. “Anarşi ve teröre çare yöntemleri” içinde düşünülen karıştır-barıştır formülü 12 Eylül’den sonra, sıkıyönetim komutanlıklarınca bütün ceza ve tutukevlerinde uygulandı. Aynı koğuşlara konulan farklı siyasî görüşlere sahip tutuklu ve hükümlüler arasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan büyük kavgalar çıktı.
Karıştır-barıştır uygulaması, tutuklu ve hükümlülerin cezaevi yöntemlerine karşı yürüttükleri mücadele sonucu, koğuşların ayrılması talebinin kabul edilmesiyle 1987 yılında son buldu. (s.132-133)
küçük bir amerika olmak: İkinci dünya savaşından sonra Türkiye’nin ABD ile girdiği yakın ilişki, yeni bir ideali de beraberinde getirdi: Küçük bir Amerika olmak.
Bu deyim daha çok Demokrat Parti iktidarından söz ederken kullanılırsa da, böyle bir hedefi ilk kez açıklayan CHP’nin başbakan yardımcısı Nihat Erim’dir. Erim, 1949 yılında yaptığı bir konuşmada “Eğer bir dış felâkete uğramazsak ben memleketin geleceği için çok ümitliyim. Yakın bir gelecekte Türkiye küçük bir Amerika hâlini alacaktır” derken, Celâl Bayar, 1957 yılında aynı ümidi şöyle dile getiriyordu: “Biz memleketimizde Amerikalıların ilerleyiş seyrini takip ederek çalışmaktayız. Öyle ümit ediyoruz ki, otuz sene sonra bu mübarek memleket 50 milyon nüfusuyla küçük bir Amerika olacaktır.” (s.143)
Feyyaz Kandemir
Resim: William Gilbert Gaul
Müstesna Deyimler Defteri – Bir: Birader-i can-beraberim
Müstesna Deyimler Defteri – İki: Yazarın Kanı, Okurun Teri
Müstesna Deyimler Defteri – Üç: Varın Gerisini Siz Hesap Edin!
Müstesna Deyimler Defteri – Dört: Anadolu İrfanı Nedir?
Müstesna Deyimler Defteri – Beş: Ne ki Babası, O ki Sıpası!
Müstesne Deyimler Defteri – Altı: Vitam Impendere Vero
2 Yorum